Toplumun yıkımı dilinin kaybı ile başlar
24 Mayıs 2022
TDK sözlüğüne göre, birçok manalara gelse de ortak yönüyle dil:” İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban”
Konuşma ve lisan, İnsan’a Yüce Allah (celle celalühü) tarafından bahşedilmiş en üstün nimettir. Hayvanlarla bizi ayıran iki unsur vardır ki; bunlar “akıl ve konuşmadır”. İslam dini Melek Cebrail (a.s.) elçiliğiyle, yine Allah’ın kelamını /sözlerini insanoğluna ulaştırması ile olmuş ve ilk emir yine “oku” ilahi fermanıyla ateşlenmiştir.
Böylelikle ilk hafızanın korunması, gelecek nesle bozulmadan asıl haliyle ulaştırılması, insanlığın şeytan ve avenesinin tuzaklarından korunması, Allah tarafından dil ve Kelama yüklenmiştir.
Kur’anı Kerim de:
“…kendilerine nasîhat et ve onlara kendileri hakkında te'sirli söz söyle! ( Nisa 63) buyrulmuştur.
Rasulullah Efendimiz( sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurdular.
Ebû Rukayye Temîm İbni Evs ed-Dârî radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem :
“Din nasihattır” buyurdu. Biz kendisine:
-Kimin için nasihattır? dedik. Peygamber Efendimiz:
“Allah, Kitabı, Resûlü, mü’minlerin yöneticileri ve tüm müslümanlar için nasihattır” buyurdu.
(Müslim, Îmân 95. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 42; Ebû Dâvûd, Edeb 59; Tirmizî, Birr 17; Nesâî, Bey’at 31, 41)
Velhasıl dil ve kelimelerin muhafaza edilmesi, kirletilmemesi bozulmaması için tüm Müslüman millet geçmişte özel gayret göstermişlerdir.
Dilin bozulması başta dinimiz İslam’ın, sonra milletin kültürel, ilmi ve sağlıklı düşünce yapısının bozulmasında inanılmaz yaralar açılmasına sebep olur. Maalesef Türkçemiz’e karışmış bahanesiyle Arapça ve Farsça kelimeler çıkartılmaya çalışılmış, ama İngilizce- Fransızca vs. kelimelerin ise Türkçemiz’e yerleşmesi için adeta gayret gösterilmiştir.
Sosyal medya da gençlerin bir tartışmasına yakın zamanda şahit olmuştum. Konu (/) taksim (bölme) işareti. Yeni nesil bunu (slash) olarak biliyor artık. İngilizceden dilimize girmesine rağmen rahatsız olmayan yeni nesil, tartışma da “taksim neymiş ona “slash” derler cahillik etmeyin” diyorlar. Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim. Hâlbuki 30 sene önce babası üniversite de okurken taksim işareti diye öğretiyorlardı. Ne gariptir ki İstanbul’un semtlerinden birinin ismi de taksimdir.
Kelimenin kökeni arapça olabilir; ama millet onu kabullenmişse, yüzlerce yıldır da kullanıyorsa artık o türkçedir. Dilimize yeni girecek kelimeler içinde durum böyledir. Toplumun benimsemeyip dışladığı kelimeler zorla katılarak Türkçeleşemez. Olduğu gibi kalmalıdır.
Kaldırmak istediğimiz bir kelimeyi düşünelim. Örnek olarak da “muharebe” kelimesini temel alalım. Şimdi yüzlerce yıldır şairlerimizin, ediplerimizin, yazarlarımızın bu kelime hakkında yazdıkları şiirleri, makaleleri, medhiye ve mersiyeleri, ilmi eserleri nereye koyacaksınız? Alın size yıkım. Hem de temele kadar.
Dilde “sadeleştirme” adı altında yapılan faaliyetin aslında lisanımızın “kısırlaştırılması” için yapılan çalışmanın apaçık tezahürüdür. Yine örnek verecek olursak, Türkçe karşılığı “savaş” deyip bunu kâfi sayarak, bakınız kaç kelime milletin hafızasından kazınmaya çalışılmış ve unutulmaya terk edilmiştir. “Harp, muharebe, cidal, mücadele, cihâd, mücâhede, mudârebe, mübareze, mutakele, gazve…” bir kelime için ortadan kaldırılmaya çalışılmış olan ve toplumun hafızasındaki kelimeler nasıl sessiz sedasız uçup gitmiş.
Hâlbuki bu kelimelerin her biri farklı bir mana inceliğine sahiptir. Onların yerine sadece “savaş” kelimesini kullandığımızda, pek çok mana zenginliğini yitirir, hatta onları düşünemez hale gelir. (*)Bizde zamanımızda sosyal medyada kullanılan dil ortaya çıktı ki 200-250 kelimeyle konuşuluyor. Ne büyük bir tehlike ki, gençlerin düşünce dünyası 300 kelimeden öteye geçmeyecek anlamına geliyor. Böylelikle neslimize geleceğimize yönelik tehlike arz ediyor.
1890’da yayınlanan Redhause Türkçe-İngilizce Lügat”te 92.000 Türkçe kelime yer alıyordu. 1945’te Türk Dil Kurumu’nun yayınladığı Türkçe Sözlük’te bu sayı 15.000 ‘e kadar düşürülmüştü. Günümüzde bu sayının kaça indiğini tahmin etmek ise zor değildir.
Dilimizdeki bu erozyon bazı art niyetli eller tarafından dehşetli bir surette devam ettirildiğini gözler önüne sermektedir. Kelime ne kadar az ise düşünce, ileri görüş, bilgi, hayal gücü o kadar azdır ve dardır.
Osmanlının son dönemlerinde bile sıradan bakkal manav günlük hayatta 2000-2500 kelime kullanıyordu. Edipler şairler, âlimleri varın siz düşünün. Dil zenginliği yoksa sağlıklı anlayış, anlaşılabilme, kuvvetli fikirler düşünceler de yoktur. Yok olur.
Bir milleti ve toplumu küçültmenin en başarılı yöntemi dillerini tahrip etmek/bozmaktır. Dil yoksa hafıza yoktur. Düşünemeyen akıllar düşmanını anlayamaz. Anlamayı kenara koy karşı bile koyacak materyalleri ortaya çıkaramaz. Küçülür, küçük düşürülür. Ama bunu bile anlayamaz. Değişim dille başladı, dinimize sıçradı ve şimdi nesillerimizi çocuklarımızı bizden almaya başladı. İşin erbabına durulur…
Yorumlar
Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.