PEKİ KAYBETTİKLERİMİZ?
30 Ağustos 2022
İnsanoğlu çok çetrefilli bir yapıya sahip. Çünkü iki dünyayı barındırıyor. Biri dış dünya (beden) diğeri ruhtur.
Dünyanın büyüsü çok kuvvetli olduğundan, insan ruh dünyasını unutuverir. Ve dünya da elde edecekleriyle saadete
ereceğini zanneder. Hâlbuki beden ruha giydirilmiş bir yaşam elbisesi. Teşbihte hata olmasın, dünya da kalabilme
mekanizması bu bedendir. Bir astronot düşünün, uzay yürüyüşü yapabilmek - yani uzay mekiğinin dışına çıkabilmesi
için- özel tasarlanmış elbiseyi giymesi gerekir. Yoksa uzay boşluğunda beş saniye hayatta kalamaz. Bedende mevcut
dünya standartları içinde kalabilmemiz için Allah (c.c.) yaratmış ve bizi dünyaya indirmiştir.
Hepimizce malumdur, kişi dünyalıkları elinden kaçırdığı kadar, gerçek vatanı olan ahiretle ilgili bir fırsatı
kaçırsa bu kadar üzülmez. Bir menkıbe de geçer: Bir kadın ağlayarak gidiyormuş. Bir Allah dostu zat durdurup
sormuş “niçin ağlıyorsun” diye. Kadın da “çocuğum öldü” demiş. O salih zat da “” bende ikindi namazını kaçırdın
zannettim” demiş.
Asıl yitirdiklerimiz dünyanın kokuşmaya çürümeye müsait elden çıkıp gidecek şeyleri değildir. Bu bedenimiz
ölür ölmez içimizdeki bakteriler çürütme eylemine geçerler. İnsanlar çarçabuk kokmadan defin işlerine girişir. Ne
acayip hayat değil mi?
Allah(celle celalühü) Ku’anı Kerim de:
“Eğer onlar iman edip Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakınmış olsalardı, Allah katında kazanacakları sevap
kendileri için daha hayırlı olacaktı. Keşke bilselerdi. ( Bakara 103)” buyurarak, kaçırdıklarımızın yarın bize pişmanlık
olarak döneceğini bildiriyor.
Maddenin putlaştırıldığı asrımız da, çevremize baktığımız zaman, insan çoğunlukla elde edemediklerinden
kaybettiklerinden şikâyetçi olurlar. Lakin kaybettiklerimizin daha kıymetli olduğunu anladığımız zaman kurtulacağız.
Şu üç günlük dünya için neleri feda etmedik ki. Bir daha ele geçmeyecek nice değerlerimizi kaybettik ama, zerre
üzülmedik belki de.
Şu Dünya uğruna:
Yeryüzünde insanlığın halifesi olma nimetini kaybettik.
Gerçek aşk olan kalplerdeki Aşkullahı, Muhabbeti Rasulullahı kaybettik.
Ümmeti Muhammet olmanın heybetini kaybettik.
İslam için vatan için Cihad ve mücadele ruhunu kaybettik.
Kardeşlik şuurunu birlik beraberliği kaybettik.
Özümüzü, kültür, örf adetlerimizi yani kendimizi kaybettik.
Ekmeğimizi bölüşmeyi, bende varsa onunda olsun anlayışını kaybettik.
Menfaatsiz kucaklaşmayı,
Kalp kırmadan konuşmayı,
Anne, baba, ceddine saygıyı,
Cami cemaati şuurunu,
Ahiret endeksli hayat yaşamayı,
Kalpler de iman coşkusunu, dillerde Allah’ın zikrini,
Her geçen günün bahşedilmiş nimet olduğunu,
Nimetlere şükretmeyi,
İnsani değerlerimizi,
Ahlak hayâ ve edebimizi,
Kanaat, sabır, Hakka teslimiyeti,
Hikmet kokan kelimeler kurmayı,
Günahlarla kirlenmemiş lokmayı,
Gece seherlerde gözyaşı dökmeyi,
Allah korkusundan ürperen kalbimizi,
Gariplerin, fakirlerin yanında olmayı,
Baktığı zaman Allah’ın nuruyla bakmayı kaybettik.
Hangi maden hangi para bunları bize geri verebilir. Kaçımız bu ve buna benzer yüzlerce değerlerimiz
kaybettik diye üzülüyoruz. Varsa yoksa yeni şeyler kazanalım, mal yığalım vs. Mevcut olanın hakkını verdik de
yenisini ihya edeceğiz öylemi.
Asıl kaybettiklerimiz en büyük zararımızdır. Bu kaybettiklerimizi tekrar kazandığımız zaman gerçek zenginliği
elde edeceğiz.
Yorumlar
Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.