Dünyevileşme hastalığı kişinin kalbine yerleşen en kötü hastalıktır. Tedavisi çok güçtür. Kalbe yerleştiği zaman kişiyi farklı bir şahsiyete büründürür. Ayrıca daha farklı günahlar işlemenin de temelini oluşturur. Bencil egoist, acımasız, kendi hırsı için başkasını harcamaktan, sevgi sömürüsü yapmaktan asla çekinmez olur.
Evini eşini ve çocuklarını ihmal eder. Hatta çocuklarının da kendisi gibi olmasını ister. Helal haram kavramları semboliktir. İkiyüzlüdür. Çifte standartlıdır. Gerçek yüzünü kalbi uyanıklar ancak anlar. Kurnazlık yapmayı akıllılık zanneder. Aslında bazı insanların gözünde küçüktür ama kendini dev aynasında görür. İnsanlar sustukları için kendisi çok konuşur. “Fikirlerimi herkes beğeniyor” diye kibirlenir. Aslında suçu yine, diğer insanların menfaati olduğu için yüzüne söylenmez. Söylense zaten forsu söner.
Nitekim Allah Resulü, buyuruyor ki:
‘Dünya sevgisi bütün kötülüklerin başıdır.’ (Beyhakî, 7, 338/10501)
Gerçekten de dünyaya dalan herkes, Allah’ı ve ahireti unutur; Allah’tan, O’nun azabından ve kıyamet gününden korkmaz hale gelir. Böylece en tehlikeli boyut dünyada ebedi kalacak ve hiç ölmeyecekmiş gibi uzun mesafeli bir emel ve arzunun içine girerek aldanır.
Dünyaperest olmak diğer ifadeyle materyalist ruh hastalığına yakalanmak dünya hayatını felç eden unsurlardır. Bugün çıkan kavgaların, cinayetlerin, hatta savaşların temelinde dünya istekleri ve şehveti vardır.
Dünya tamahkârlığının en zarar verdiği nokta ise “kardeşlik” müessesidir. Benlik ve hırs dolu isteklerimiz kardeşlik hazinesini harcayıp tüketmiştir.
Rasulullah Efendimizin (sallalahu aleyhi ve sellem) şerefli hadislerini hayatımıza indirgemedikçe de bu zaafiyelerden kurtulamayacağız.
Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“...Müslüman kardeşini küçük görmesi kişiye kötülük olarak yeter.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35)
Enes’ten nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Sizden biri, kendisi için istediğini (Müslüman) kardeşi için de istemedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olamaz.” (Buhârî, Îmân,7)
Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kim bir Müslüman’ın dünya sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderirse, Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim darda kalan bir kimsenin işini kolaylaştırırsa, Allah da dünya ve âhirette onun işlerini kolaylaştırır. Kim bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah da dünya ve âhirette onun ayıplarını örter. Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 60)
Nu’mân b. Beşîr’in naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.” (Müslim, Birr, 66)