Her şeyin başı sağlık değil, iyi bir eğitimdir. Zira kişiyi eğitirseniz zatına hoşça bakacak, tıbbin en değerlisi olan kendisini hastalıktan koruyabilecek, orijinalliğini muhafaza edecektir.
Otofaji, yeni ve daha sağlıklı hücreler elde edinmek için vücudun hasarlı hücreleri temizleme yol ve yöntemine denir. Yanlış katlanmış veya kümelenmiş proteinlerin yıkımında, hasarlı organellerin temizlenmesinde ve hücre içi patojenlerin ortadan kaldırılmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Kolombiya Üniversitesi Beslenme Eğitimi Bölümünden Dr. Priya Khorana'ya göre otofaji, vücudun zarar görmüş hücrelerin yerine sağlıklı ve yeni hücreler koyarak gerçekleştirdiği bir temizleme işlemidir. "Oto" kelimesi "kendi kendine", "faji" kelimesi ise "yeme" anlamına gelmektedir.
Otofaji işlemi "kendi kendini yeme" (self-eating) olarak da adlandırılabilir. ''Kendi kendini yeme'' işlemi başta insanın kulağına vücudumuzda gerçekleşmemesi gereken bir işlem olarak gelebilir. Ama bu işlem temelde vücudumuzun sağlıklı kalmasını sağlayan oldukça yararlı bir işlemdir.
Otofaji işlemi, aynı zamanda hücreler açlık yaşadığı zaman gerekli enerjiyi üretmek için de hücreler tarafından uygulanmaktadır. Açlık durumundaki hücreler sitoplazmalarındaki lizozom organelleri sayesinde kendi bünyelerindeki zararlı ya da kullanılmayan proteinleri, maddeleri ve hatta organelleri sindirerek gerekli enerjiyi üretir. Bu konu hakkındaki çalışmaları ile Japon sitolog Yohsinori Ohsumi, 2016 yılında Nobel Tıp Ödülü'nü kazanmıştır.
Uzman kardiyolog Dr. Luiza Petra, otofaji işlemini ''vücudun reset (yeniden başlatma) düğmesine basılması'' olarak tanımlıyor.
Otofaji işleminin en önemli yararı hücresel düzeyde yaşlanma etkilerine karşı çalışmasından kaynaklanmaktadır. Hücresel düzeyde stres arttıkça vücudu korumak için otofaji de artmaktadır. Böylece hücrelerde üretilmiş toksik (zehirli) etki edebilecek proteinler temizlenmiş olur. Ya da disfonksiyona (fonksiyon kaybına) uğramış hücrelerin belirli bir kısmını yeniden oluşturarak hücrelerin yaşam sürelerini uzatmış olur. Otofaji işlemi hücreleri etkisi altına almaya çalışan virüs ve bakterilere karşı da uygulandığından, vücudun bağışıklık sistemine de önemli bir katkı sunmaktadır.
Ayrıca otofaji, bölünme yeteneğine sahip olmayan sinir hücreleri (nöronlar) için hayatlarını devam ettirme konusunda çok önemli bir yere sahiptir. Hatta bu sayede Alzheimer's ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkların oluşmasını engelleyebileceği öngörülüyor.
Otofaji işleminin hücrelerin açlık durumunda hızlandığını düşündüğümüzde genel olarak otofajinin beslenmemizle doğrudan ilişkili olduğu sonucuna varabiliriz. Davut (a.s)/aralıklı oruç (İng: "intermittent fasting") ya da ketojenik diyet gibi beslenme türlerinin otofaji işlemini hızlandırarak sinir sistemi sağlığına yardımcı olduğu düşünülmektedir ve bu yüzden önerilmektedir.
Ramazan ayı orucu ve şevvalde altı oruç tabii ki yoğun bir otofaji olarak tam bir maddi/manevi detoks vazifesi yapmaktadır ve mahza rahmet ve berekettir.
Süreklilik arz etmesi açısından; tam oruç uygulamasının iki önemli sıkıntısını, alanın en önde gelen araştırma kurumlarını barındıran Pittsburgh Üniversitesi Tıp Merkezinin Kilo Kaybı Denetleme Merkezi'nin kurucusu ve yöneticisi olan Dr. Madelyn Fernstrom şöyle anlatıyor:
Orucun çekici olan tarafı, açlık/sususluk v.b. haz konusunda vücudu zorlayan adımların yoğun ve hızlı olmasıdır. Ancak ne yazık ki oruç, hızlı bir su kaybına neden olur, dikkate değer bir kilo kaybına değil. Oruç bir kilo kaybı aracı değildir. Oruç tutmak metabolizmanızı yavaşlatır; bu sebeple oruç öncesindeki diyetiniz, oruç sırasında daha da fazla kilo aldırıcı etkiye sahip olur. Ayrıca; beyin bu görevlerini ödül-ceza mekanizmaları içerisinde sürdürür. Bunu kontrol eden bölge ise hipotalamustaki haz bölgesidir. Bu bölge açlık sonrası gelen yemekten zevk almamızı, cinsel birleşme sırasındaki hislerimizi ve doygunluğumuzu, susuzluğumuzun giderilmesinden keyif almamızı sağlayan bölgedir (dini literatürde buna nefis denmektedir). Uzun süre hazdan uzak kalınınca, tekrar haz veren yemek yeme işine dönüldüğünde, bu beyin bölgesinin tatmin edilmesi de zorlaşmaktadır. Bu sebeple birey, oruçtan çıktığı anda hızlı bir şekilde yemeğe ve suya saldıracaktır. Orucun açılması sonrasında neredeyse tüm bireyler kontrolsüz bir şekilde yiyeceklere ve içeceklere hücum ederler. Bu şekilde hızlı bir şekilde kalori yüklemesi yapıldığında, gidişata adapte olduğu için yavaşlayan metabolizma bu kalori girdisini karşılayamayacak ve hızlı bir şekilde yağa dönüştürerek depolayacaktır. Unutmayın ki zaten mücadele halinde olan vücut, bu kaynakları yağa çevirmekte bir an bile "düşünmeyecek" ve depolarını arttırmaya bakacaktır. Çünkü kıtlık hali geçiyor gibi değildir; her gün yeniden 12 saate yakın bir açlık söz konusudur. Vücut bunu "besin yoksunluğu" olarak algılayacaktır ve metabolizmayı düşük tutmaya, yağları (besin depolarını) arttırmayı hedefleyecektir.
Otofaji için sürekliliği de barındıran kendi uygulamamı sizlere önermek isterim. Bu sistemle 94 kg dan 79 kg’ma düştüm ve durumu muhafaza ediyorum.
Hafta içi kahvaltı yapmıyorum. 18.00 gibi akşam yemeği yiyorum. Sabahtan öğleye kadar su, çay ve kahvemi (şekersiz) içiyorum. 12.45’de öğle yemeği yiyorum. Böylece 19 saate yakın vücudu sıvı takviyeli aç bırakıyor, her gün otofaji yapıyorum.
Hafta sonu ise, akşam yemeğini yine 18.00 gibi yerken kahvaltıyı 11.30 gibi yapıyorum. Bu kez 18 saate yakın sıvı takviyeli otofaji yapıyorum.
Bu ikili sistem de, mide normalleşiyor, fazla yemiyor, hem her gün otofaji yapıyor; hem de her yemeğimi iftar tadında, lezzetinde, şükründe, tefekküründe ve şuurunda yiyorum.
Günde 2 öğün yeter otofaji için, günde 3 öğüne çıktığınızda bu iş biter. Zaten günde 3 öğün fıtri de değildir.
Tabii günlük 10 bin adım yürüme hedefini takip etmeye gayret ediyorum. Bir de çay ve kahve zihinsel kapasitem açısından önemli, uzak kaldığımda etkileniyorum. Sürekli sağlıklı, zinde, hafif, atik kalmak; kulluğa aktif devam istiyorsanız, her daim OTOFAJİ için benim günlük yaşam rotam ve ısrarla tavsiyem budur vesselam.