Son Dakika Haberler
Allah imtihan salonu olarak düzenlediği dünyada soruları cevaplarken en çok zıtlıklar üzerinden vasatı bulmamızı istediği usule başvuruyor.
Bu yaygın soru-cevap sistemini anlatmak üzere mantıkta bir kural konulmuştur:
“Eşya zıddıyla bilinir.” (innemal eşyae tuğrefu bi ezdediha)
Zıtları, hak ve batılı çarpıştırmadan hikmete ulaşamazsınız. Bunları çarpıştırmak için de hakkın yanında batılı da bilmeniz gerekiyor.
İfrat ve tefriti bilmeden vasatı bulamazsınız. Vasatı bulmak için ikisini de iyi tanımak zorundasınız.
Mesela; iki atasözü üzerinden beyin jimnastiği yapalım.
“Taş yerinde ağırdır.”
“Yuvarlanan taş yosun tutmaz.”
Bu ikisinin arasında vasat bir hayat hareket planımız olmalı.
“Çok gezen mi, çok okuyan mı bilir?” sorusunun cevabı ikisinin arasında “gezerken okuyan” tarzı bir cevap hikmet olsa gerek.
Tabii ki bu zıtlıklar arasında duran hikmet; kişiye özeldir.
Birinin hikmeti diğerine aynen uymaz.
Allah herkesten akıl ve kalbini aktif ve diğerini taklit etmeden, kopyalamadan, sadece yapay zekâya başvurma kolaylığına kaçmadan; bire-bir, kora-kor kendisi için, kendi çabasıyla yolunu/yolculuğunu belirlemeli.
Başkasını aynen taklit gönüllü olarak onların çakması olmak demektir.
Mevlana’nın tespitiyle “Başkasını taklit eden dağ gibi gözükse de gerçekte saman yığınıdır.”
Hayatta sıkça başvurduğumuz kısa yollar eğer altında dosyası dolu değilse bizi tehlikeli ve yanlış yollara götürebilir.
Bu sebeple hayat yolumuzu belirleyen ilkelerin “bize özel” özel çalışılmış, zıtlıklar çarpıştırılarak hikmetin bulunduğu saf hakikatler olması için; akıl ve kalbimizi birlikte ve bir ömür çalıştırmaya devam etmemiz gerekiyor.
Kısa yolların, ucuz işlerin sonunun dünyada felakete, ahirette cehenneme çıkabileceğini unutmayalım.
Yorumlar