İmtihan için dizayn edilmiş dünya; dar’ul hikmettir.
Her şey mutlaka bir sebebler silsilesine bağlanmıştır; zaman içerisinde gerçekleşir ve biter.
Ebedi mükâfat için dizayn edilen ahiret ise; dar’ul kudrettir, “kün fe yekün” ile sebebe bağlı olmadan hemen yaratılır ve bitmez/tükenmez bakidir.
Bu kısa girişten sonra asıl konumuz“4 Nisan Emekli Amiraller e-bildirisi” konusuna geçebiliriz.
Muvazzaf veya emekli silahlı bürokrasinin sivillere parmak sallaması geleneği Yeniçerilere dayanır.
Hacı Bektaşı Veli’nin mayasını çaldığı Yeniçeri Ocağı Osmanlı Devleti’nde maddi-manevi büyük hizmetlere vesile olmuş, ancak zaman içerisinde –iyi niyetle- kendilerine tanınan İMTİYAZLARI su-i istimal ederek devlet içinde devlet olmuşlardır.
Yeniçeri ağaları ve onların kendi aralarında düzenli ve sistemli bir şekilde seçtikleri “dayı” ların devlet üstü gücünü öğrenmek isteyenler tarih kitaplarına bakabilir.
“Dayı” tabiri günümüzde dahi aktif ve benzer manada kullanılmaktadır.
Burada bir usulü daha ifade etmek zorundayım.
Louis Pasteur daha çok mikroplarla mücadeleye yoğunlaşmışken, ömrünün sonlarına doğru asıl meselenin mikropların oluştuğu ortamı yok etmekten geçtiği tespitine ulaşmıştır. Siz o ortamı oluşturmazsanız mikrop asla üremiyor, siz o ortamın oluşmasına müsaade ederseniz mikropla mücadele ile işi çözemiyorsunuz.
Bildiğiniz sinekle mücadeleden ziyade, bataklığı kurutma önceliği meselesi.
Biz 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nı tamamen kaldırmak yerine onları tahrik eden ortamı ıslah etseydik, onlara o noktaya getiren imtiyazları tam manasıyla budasaydık;
31 Mart (13 Nisan 1909) Vakası, 23 Ocak 1913 Bâb-ı Âli Baskını, 27 Mayıs 1960 Darbesi, 12 Mart 1971 Muhtırası,22 Şubat 1962 ve 20 Mayıs 1963 Talat Aydemir Darbe Girişimleri, 12 Eylül 1980 Darbesi, 28 Şubat 1997 Post-Modern Darbesi, 27 Nisan 2007 e-Muhtırası, 17-27 Aralık 2013 Yargı Darbe Girişimi, 15 Temmuz 2016 Darbe ve İşgal Girişimi ve 4 Nisan 2021 e-muhtırası asla yaşanmazdı.
Yakın tarihimizdeki bu olumsuz olayların baş aktörleri cumhurdan kopuk İMTİYAZLI kişi ve topluluklardı.
Peki, kesin çözüm nedir?
Kesin ve kalıcı çözüm silahlı/silahsız bürokrasi, siyasiler, akademisyenler, yargı v.b. bütün erklerin sahip olduğunu bütün imtiyazları ortadan kaldırmaktır.
Cumhuriyet halkın esas alındığı, merkezinde halkın olduğu yönetim biçimidir.
Cumhuriyetin gerçek anlamda tesisi için aşağıda zikredeceğim önerileri hayata geçirelim ilk 5 yıl içerisinde dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmenin yanında darbe, muhtıra, parmak sallama, ters bakma v.b. bütün vesayetçi yaklaşımlar yok olacaktır.
1.Cumhurun değer merkezinde asgari ücret olacak ve hiçbir devlet görevlisi 3 asgari ücretten fazla ücret alamayacaktır.
2.TBMM’de dâhil bütün resmi kurum yemekhane ve sosyal tesisleri bulunduğu ilin en büyük üniversite yemekhane listesi ve ücretine tabi olacak, ekstra hizmet isteyenler için özel hizmet piyasa rayicinden, özel sektör hizmet sunacaktır.
3.Bütün lojman ve tesisler ya tasfiye edilecek, farklı gerekçelerle tasfiye edilemiyorsa piyasa rayiçlerine göre adil ücretler şekilinde güncellenecektir.
4.Makam araçları bütün devleti kapsayacak şekilde siyaset ve yargıda dahil “C Sınıfı” ve “1600 cc”yi geçmeyecek, hizmet araçları da “B Sınıfı” ve “1400 cc”yi geçmeyecek şekilde düzenlenecek, kapsam dışı bütün araçlar satılacaktır.
5.Ecelin koruduğuna imanın yanında görevde vefatın şehadet olduğu unutulmadan güvenlik abartılmayacak; güvenlik ve itibardan tasarruf olmaz anlayışıyla israf edilen emniyet tedbirleri ve itibara harcanan milyarlar hazineye kalacaktır.
6.Devlette görevinden dolayı sahip olduğu 3 asgari ücret ve C sınıfı makam aracı sadece görev süresiyle sınırlı olacak, görevi bittiğinde bu imkân ve imtiyazların hepsi geri alınacaktır.
Madde/tedbir sayısı artırılabilir, işin özü İMTİYAZLARIN ortadan kaldırılması ve devleti yönetenlerin, yönettikleri Cumhurun ORTALAMASI düzeyinde imkan ve şartlarda hayat sürmeleridir.
İdarede adaletin dünyaca kabul edilmiş temsilcisi Hz. Ömer (r.a.) atadığı valilere şu 5 şartı koşardı:
Ne olursa olsun 5 vakit namazı şehrin en büyük camisinde kılacak CUMHURLA temas halinde olacaksınız.
Asla kapıcı kullanmayacaksınız. Yönettiğiniz insanlardan kim gelirse gelsin, aracısız size ulaşacak, derdine derman olacaksınız.
Asla lüks, pahalı kumaşlardan dikilmiş elbise giymeyeceksiniz, lüks araçlara/atlara(Türk atı) binmeyeceksiniz. Cumhurun ortalamalarında yaşayacaksınız.
Maaşınızla yetinecek, hediye kabul etmeyecek, açlıktan ölseniz beytül mala el uzatmayacaksınız. Beytül mal milletim malıdır ve onlardan habersiz ve maaşınız dışında kuruşuna dokunmayacaksınız.
Ne yaptınız, ne yaşadınız, neye şahit olduysanız her şeyi yazacak, kayıt altına alacaksınız. Her yıl Hacca gelecek Mina’da o yazdıklarınız üzerinden bana hesap vereceksiniz.
Hz. Ömer (r.a.) bu ilkeleri öncelikle kendisi yaşadı ve Valilerine yaşattı. O’nun döneminde fethedilen bütün topraklar samimi Müslüman oldular.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Hz. Ebubekir (r.a.) yataklarında 63 yaşında NEBİ/SIDDIK olarak; Hz. Ömer (r.a.) ve Hz. Ali (r.a.) yine 63 yaşında ŞEHİT olarak dünya imtihan salonundan alındılar.
“İnançlı olmak, cesur olmayı, acı ve düş kırıklığına hazırlıklı olmayı gerektirir. Emniyeti yaşamının birinci koşulu sayanlar inançlı olamaz. Kendini emniyete alan kişi sonunda bir tutukluya dönüşür. Bazı değerler uğruna adım atmak için cesaret gerekir.”
Erich Fromm-Sevme Sanatı
Hz. Adem (a.s.)’in oğulları Habil ve Kabil’in açtığı HİLAFET (Allah’ın/Takva/Akıl/Kalp/Vicdanın yeryüzünde temsilcisi) ve SALTANAT (İblis/Fücur/Nefsin Yeryüzünde Kölesi) yolları önümüzde kıyamete kadar açık kalacak, tercih bizim.
İslam bizden takva dışında hiçbir İMTİYAZIN tanınmadığı bir tarağın dişleri gibi olmamızı istiyor.
Böyle İMTİYAZSIZ bir toplum olduğumuzda DARBE, MUHTIRA, E-Bildiri v.b. alışkanlıklarda kendiliğinden yok olacaktır.
Ne demişti Louis Pasteur:
Siz mikrobun ürediği ortamı oluşturmazsanız, mikropla savaşmak zorunda kalmazsınız!