Son Dakika Haberler

Cemil Paslı

Cemil Paslı

​Siyaset ve Tefekkür

04 Aralık 2023

Siyaset, tefekkür dünyasının ürünleriyle yapılan bir terkip sanatıdır.

Tefekkür dünyası toplumun değişim ve dönüşümünde temel referanstır.

On üç yıllık Mekke’de teşkil olunan tefekkür dünyası temelleri üzerine Medine döneminde yönetim ve siyaset bina edilmiştir.

Siyaset ve yönetimin en temel meşruiyet kaynağı ise toplumsal sözleşmeye dayalı olmasıdır.

Bu sözleşme toplumu temsil eden vekiller üzerinden yürütülmeye çalışılsa da tefekkür dünyası milletin ve vekillerinin önüne güncel, orijinal dokuya uygun fikirler sunmak zorundadır.

Onlar durduğu ve tıkandığı anda siyaset ve yönetim de tıkanır ve bu tıkanmanın başta ekonomi olmak üzere toplumu ilgilendiren bütün bileşenlere olumsuz etkileri olur.

Erol Güngör bu konuda şu net cümleyi kurar:

“Eğer İslam dünyasının yeniden yücelmesi mümkün olacaksa bunun kaynağını siyasi gelişmelerde değil, tefekkür sahasında aramalıyız. Bu demektir ki İslam davasının asıl yükü fikir adamlarının omuzlarına yükleniyor. Müslüman aydınlar ve din adamları, âlimler, mütefekkirler, sanatkârlar bu sorumluluğun şuuruna ermek zorundadırlar. Medeniyetleri politikacılar yaratmaz; medeniyet âlimlerle sanatkârların işidir. Yeni bir İslam Medeniyeti de elbette ilim, fikir ve sanat eseri yaratanların omuzlarında yükselecektir. Eğer onların gayretleriyle Müslümanlar arasında bir silkinme ve kalkınma olursa, siyasi hedefler kendiliğinden gerçekleşir. Bu gayeye ulaşabilmek için İslam aydınlarının kendilerini yıpratan, enerjilerini büyük ölçüde boşa çıkaran siyasi çekişmelerden mümkün olduğu kadar uzak kalmaları, günlük hadiselere tepeden bakarak kalıcı, köklü çözümler üzerinde kafa yormaları gerekiyor. ” (Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, 208-209)

Tabiatıyla eğitimi düzeltmek için en zeki gençlerin sınıf öğretmenliğine yönlendirilmesi ilkesi gibi; İslam dünyasının yücelmesi için en zeki gençlerin tefekkür dünyasına kazandırılması gerekiyor.

Bugün toplumda olumlu/olumsuz bütün gelişmelerde ilk bakılacak yer önce aile sonra yüksek öğretim kurumlarıdır.

Fertte tefekküre müsait bir zihin dünyasının gelişmesi aileden başlayan ve devamında çocuğun muhatap olduğu kurumlarda devam eden adalet/düşünce özgürlüğü/şura endeksine bağlı olarak gelişir ya da gelişmez.

Yakın tarihimiz hepimize şu gerçeği gösterdi ki;

Büyük laflar, iddialı cümleler veya içi boş sloganlardan ziyade daha somut küçükte olsa sağlıklı adımlara ihtiyacımız var.

İnsanın varlığı (ontoloji) bilgiye (epistemoloji) dayanır.

İnsan bilgi sahibi olduğu kadar insan, bilgiden uzak kaldığı kadar da hayvan hatta daha aşağıdır.

Bilgi sahiplerini üç grupta ele alabiliriz:

1.Malumat sahipleri: Önüne gelen her bilgiyi rastgele hafızasına dolduranlar.

2.Bilgi Teknisyenleri: Bilgiyi daha seçici biçimde elde eden ve onları bir sistem dâhilinde tasnif edenler.

3.Düşünürler (Mütefekkirler): Sahip olduğu bilginin içerisindeki kod/kök hücre den orijinal/özgün/yeni bilgi üretenler.

Ebu Hanife (r.a.)’nin istihsan metodu ayet ve hadisteki özü bulup kendi çağının insanına yorumlamaya, daha açık bir ifadeyle ayet ve hadisteki manayı bir kumaş gibi değerlendirip her muhatabın vücut ölçülerine göre, ona özel elbise dikmeye dayanıyordu.

Zira o kumaştan ve insandan iyi anlıyordu.

Bir milletin yükselişi malumatfuruşları ve bilgi teknisyenlerinden ziyade düşünürleri/mütefekkirleri çoğaltmakla mümkün.

Bunun yolu da düşünür yetiştirecek özgür ortamı sağlamanın yanında düşünmenin getirisinin siyasetin getirisinden daha yüksek hale getirilmesinden geçiyor.

Nasreddin Hoca asırlar öncesinde bize bu gerçeği haykırmıştı.

Hindi mi Papağan mı?

O hindi demişti.

Biri car car konuşurken o düşünüyordu.

Yorumlar

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”