“Sema” bize ne anlatır?
26 Aralık 2022
Sema, Mevleviliğin en önemli ritüelidir.
Mevlevilik ise teşekkül ettiği zamandan günümüze Anadolu ve Balkan coğrafyası üzerinde en çok tesiri olan tasavvuf akımıdır.
Bu gerçeği en güzel Yahya Kemal Beyatlı dile getirir:
Ahmet Hamdi Tanpınar bir gün Yahya Kemal Beyatlı’ya sorar:
“Üstad! Biz Viyana’ya nasıl gittik?”
Yahya Kemal Beyatlı cevap verir:
“Mesnevi okuyarak ve pilav yiyerek.”
Yedinci yüzyılda Mekke’de doğup, Medine’de kemale eren (Maide, 5/3) İslam Ümranı dünyanın zirvesine çıktığını 13. Yüzyılda üç merkez şehirden yüksek sesle ilan etti.
Bu şehirler doğuda Semerkant, batıda Kurtuba, ortada, merkezde Konya idi.
İslam Ümranı altı asırlık gelişmesiyle öyle bir kıvama erişmişti ki; her üç şehirde de aklın, vicdanın ve kalbin zirvesi âlimler yetişti.
Konya’da kâmil aklı Siracaddin Urmevi, mutmain kalbi Mevlana Celaleddin Rumi, nurlanmış vicdanı Sadreddin Konevi temsil etti.
Endülüs’te İbn Tufeyl “Hay bin Yakzan” la İslam ümranının dünyaya önerdiği “ideal Âdem” profilini ortaya koydu.
Batı dünyası, İbn Tufeyl’in 12. Yüzyılda ortaya koyduğu “ideal Âdem” profiline kendi birikimlerinden cevap olarak ancak 18. Yüzyılda Daniel De Foe’nin kaleme aldığı “Robinsone Crouse” isimli çakma ve kopya çok yetersiz bir kitapla karşılık vermeye çalıştı.
Semerkant’tan İmam Maturidi insan-Allah ilişkisine dair en mükemmel çerçeveyi ortaya koydu.
İslam Ümranı’nın zirveye çıktığı dönemde zirve şehirde teşekkül eden Mevlevilik sema ritüelinde dünyaya vereceği bütün mesajı birleştirdi.
Bir eli yukarıya diğer eli aşağıya salarak; insanın Allah’la ilişkisini yorumladı.
7/24 Aşkın varlığı Allah ile çevrimiçi olan insan, halife misyonu gereği Hak’tan aldığını halka, halktan derlediğini Hak’ka iletmelidir.
Yüzünü sadece doğuya, batıya, kuzeye, güneye değil; her tarafa dönmelidir.
Çünkü; “Doğu da, batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz orada Allah’ı bulursunuz. (Yeryüzünün her tarafı mescittir. Allah her yerde vardır.) Şüphesiz Allah’ın varlığı ve bilgisi sonsuzdur.” Bakara, 2/115.
İnsan elini hep açık tutmalı, Allah’ın dünyada tecelli eden Rahman ismi gereği herkesle tokalaşmalı, kucaklaşmalı, kimseye karşı elini yumruk yapmamalıdır.
Sağından, solundan, önünden arkasından, altından üstünden gelen ilahi mesajlara kulağını, gözünü, aklını, kalbini, vicdanını açık tutmalı; kâinata dikkat kesilmelidir:
“Şimdi bak, Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünden (kuruduktan) sonra nasıl diriltiyor (yeşertiyor)? Şüphe yok ki yeryüzünü kuruduktan sonra dirilten, elbette ölüleri (kabirlerinden) diriltir. O, her şeye kadirdir.” Rum, 30/50.
Tezekkürle elestü bezminden bugüne, tefekkürle bugünden kıyamete, ahirete, sırata, mizana, cennete/cehenneme bakabilmeli; taakkulla tezekkür ve tefekkürle elde ettiklerini bağlayarak birleştirmeli ve tedebbürle “an” a dair tedbir almalıdır.
Acelenin şeytandan, teemmülün, sükunetin, sabrın, tadil-i erkanın Rahmandan olduğu bilinciyle dünyayı sakin, ağırbaşlı ve her saniyenin hakkını vererek yaşamalıdır.
Her yaşadığı geceyi Kadir, her muhatap olduğu kişiyi Hızır bilmek ancak yüzünü bütün yönlere çevirebilmek ve aklını/vicdanını/kalbini herkese eşit açabilmekle mümkün.
“Sema” üzerine ciltler dolusu kitaplar yazılabilir dostlar…
Bizimkisi ariflere işaret nev’inden küçük bir çeşni.
Konya’da üç yıldan fazla oturmuş ve hala Mesnevi’yi bitirmemiş bütün kardeşlerime buradan sitem etmek istiyorum.
Konya’lı olarak bir okyanusun üzerinde oturuyorsunuz.
İşin akıl tarafında Urmevi, vicdan tarafında Konevi, kalp tarafında Mevlana var.
Fatih Sultan Mehmet’in sürekli cönkünde/el çantasında yanında taşıdığı dört kitaptan birisi Konevi’nin “Miftah’ul Gayb” idi.
Lütfen! Üzerinde oturduğumuz hazinenin değerini bilelim.
Mevlana, Konevi, Urmevi, Şems gibi hazineleri belli gün ve mekânlardan bağımsız analım, anlayalım, okuyalım, hemhal olalım.
Akılsız tavuk gibi darı ambarında acımızdan ölmeyelim.
Ki, sema keyfiyetinde güzel bir hayat yaşayalım ve ölümümüz “düğün gecemiz/şeb’i arus” olsun.
Ölürken biz gülelim, dostlarımız üzüntüden bayılsın. (Mevlana’nın cenaze namazı için imamete geçen Konya’nın vicdanı Konevi üzüntüden bayıldı ve namazı kıldıramadı. Yerine Konya’nın aklı Siraceddin Urmevi geçti ve namazı O kıldırdı.)
“Sema” zenginliğinde bir hayat sizlerin olsun inşallah.
Yorumlar
Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.