​Saldırılıyorsa bil ki başarılısın

Ülkemizin belirli bir seviyeden bambaşka bir seviyeye geldiğini dünya görüyor, komşu ülkeler görüyor ama içimizdekiler nedense bir türlü göremiyor. Bir başka ifadeyle söylersek görüyorlar ancak hazmedemiyorlar.Olayları başka türlü okuyun. Bakış açınızı değiştirin. Daha net anlayacak ve göreceksiniz.  Komşu ülkeler tedirginse, iç muhalefet ile birlikte yine içimizdeki kirli maşalar tedirgin ve imdat çığlığı atıyorsa bilin ki ülkemiz güçlüdür, başarılıdır, iyi gidiyordur, hedeflerini bir bir yapıyordur.

​Daha birkaç gün önce düzenlenen fuarda gördük askeri teçhizat alanında nereden nereye geldiğimizi. Hava savunma sistemimizle artık başka bir boyuttayız. Bizler belki atlayıp göremiyoruz ama iç ve dış muhalefet net görüyor.Devrim markalı aracın başına gelenleri çoğumuz biliyor. Engellenmek istendi. Zorluklar çıkartıldı. Her şeye rağmen üretildi ama son anda tören alanında yine kirli eller müdahale ederek bu güzel çalışmanın önüne geçti. Yıllar sonra TOGG üretildi. Hem de çağın da ötesinde. Teknolojinin tüm niğmetleri uygulanmış araçta. Uzay üssü gibi. Gururlanmamak elde değil. Muhalefet yine aynı. Komik sebepler üreterek gelmiyorlar törene.Ülkenin başarı yolunda attığı her adım uykularını kaçırıyor. Hazımsızlıkları ve kızgınlıkları o denli artı ki her fırsatta konuşuyorlar. Geçen hafta bizlerin Peygamber ocağı diye nitelendirdiğimiz asker ocağına öyle bir iftira atıldı ki tüyler ürpertici. Bu iftira iyi okunmalı. Ne demek istiyor? Kimlere çağrı yapıyor? Aklıselim düşünmeli. Bu seviyesiz iftira bile hazımsızlığın ulaştığı boyutu gözler önüne seriyor.

Sinema festivallerinde ki ödül törenleri yıllardır kin kusma alanına dönüştü. Ödülünü alan bazı isimler belerli yerlere mesaj veriyor. Boğaziçi Film Festivalinde de aynı sahne tekrarlandı. Şu ana kadar konuşulanlar konuşanın yanına kar kalıyordu. Hem reklamını yapıyor hem de “bakın nasıl konuştum.” Diye fiyaka atıyordu. Bu sefer olmadı. Orada bulunan yürekli bir insan artık dayanamadı bu sahne tiyatrosuna.  Ağızlarının payını verdi. Oyuncu Burak Haktanır’ın salonda yankılanan sesi yüzlerine şamar gibi yapıştı. Gönlümüz isterdi ki orada birkaç ses daha yükselsin ama tek kişilik tepki kadar etkili oldu ki salona bomba düştü adeta. Bu tek kişilik tepki daha sonra sosyal medyadan çığa dönüştü. Tepkiler üst üste geldi. SİYAD festivale temsilci göndermeyeceğini açıkladı. Bu tepkilerin çoğalacağını düşünüyorum. Bu tepki o kadar önemli ki bundan böyle kimse rahat istediğini yapamaz, istediği gibi de konuşamaz. Bundan böyle salondan tepki sesleri hep yükselecektir. Kültür Bakanlığı da bu gibi organizasyonlara bir çeki düzen vermeli diye düşünüyorum.

TRT spikeri Şebnem Demir’in bülten dışına çıkarak yaptığı açıklamalar ve nedenini çözemedim. Niye böyle bir şey yaptı, maksadı neydi anlayan var mı bilmiyorum ama yakında ortaya çıkar. Kullandığı kelimeler sanki özenle ve titizlikle seçilmiş gibi duruyor. Açık açık değerlere saldırıdır. Kendi iradesi mi yoksa arkasında bir grup mu var bu iyi araştırılmalıdır. Canlı yayınlar televizyonlar açısından çok risklidir. Kişinin maksadını aştığını anladığın an rejiden müdahale edebilirsin. Yayını o anda kesebilirsin. Bu müdahaleler yapılmalı artık.

Yayın Yönetmenliğini Mehmet Kamil Berse’nin yaptığı Şehir ve Kültür Dergisi 100’üncü sayıya ulaştı. Bu güzel derginin doğum sancıları başladığı o ilk dönemlerde de vardım. Sonradan da elimden geldiği kadar destek olmaya devam ettim. Önemli günlerde çektiğim fotoğraflar derginin kapağı oldu. Değerli isimler katkı veriyor. İsminden de anlaşıldığı gibi şehri kültürü üzerine yayın yapıyor dergi. Okumanızı ve destek vermenizi tavsiye ediyorum. Dergiye katkı veren herkese teşekkür ediyorum. Mehmet Kamil Berse ağabey gerçekten önemli bir hizmet yapıyor. Başarılar diliyorum.