Son Dakika Haberler
Ünlü Model Bella Hadid duruşu, kararlılığı, inanmışlığı ile Filistin ve Gazze için örnek olmaya devam ediyor. Tavrı nedeniyle büyük sponsorları onu bırakmasına rağmen o Gazze demeye ve Gazze halkının yanında olmaya devam ediyor. Ne diyor Bella Hadid: "Kariyerim dursa bile Filistin'i desteklemekten asla vazgeçmeyeceğim. Modellik işlerini kaybetmekten korkmuyorum ve Filistin hakkında sesimi yükseltmeye devam edeceğim. İsrail Başbakanı Netenyahu modern zamanların Hitler'i!'' Ve yine haykırmaya devam ediyor Bella Hadid: “Filistin halkı ve çocukları bizim sessizliğimizi kaldıramaz. Biz cesur değiliz, onlar öyle. Her gün yüzlerce ölüm tehdidi alıyorum, telefon numaram sızdırılıyor ve ailem kendini tehlikede hissediyor. Ama artık susturulamam. Korku bir seçenek değil.” Karakteriyle, tavrıyla, yüreği ve vicdanının sesiyle bir çığır açtı Bella Hadid. Ne kadar bastırsalar da Filistin’in Gazze’nin çığlığını dünyaya duyurdu. Tek başına bir ordu ve ülke oldu Bella Hadid. Milyonların sevgisini kazandı. Günümüzün mücahidesi oldu.
Uluslararası Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Avk Necati CEYLAN:
“İsrail hukuka ve tüm sözleşmelere aykırı davranıyor”
Uluslararası Hukukçular Birliği'nden Uluslararası Adalet Divanı'nın (“UAD”) tavsiye niteliğindeki görüşü ve İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarını işgalinin gayri meşruluğu hakkında yaptığı açıklamada; insanlık dışı bir ortamın olmasının yanında hukuka ve tüm sözleşmelere aykırı olduğuna vurgu yapılırken bu duruma acilen son verilmeli denildi.Uluslararası Hukukçular Birliği, ICJ'nin 19 Temmuz 2024 tarihinde yayınladığı ve Aralık 2022'de kabul edilen bir kararda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kendisine yöneltilen, İsrail'in devam eden yaptırımlarından kaynaklanan hukuki sonuçlarla ilgili soruya yanıt veren tavsiye niteliğindeki görüşünü takdir etmektedir. Kudüs Şehri'nin demografik bileşimini, karakterini ve statüsünü değiştirmeyi amaçlayan önlemler de dahil olmak üzere, 1967'den bu yana işgal edilen Filistin Topraklarının uzun vadeli işgali, yerleşimi ve ilhakı nedeniyle Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının ihlali, Bu konuda benimsediği ayrımcı mevzuat ve tedbirler ile İsrail'in yukarıda bahsi geçen politika ve uygulamalarının işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilediği ve bu durumun tüm ülkeler ve Birleşmiş Milletler açısından hukuki sonuçları nelerdir? Gibi sorulara cevap verdi.
Uluslararası Hukukçular Birliği tarafından da desteklenen UAD'nin görüşünde Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi'nin birlik ve bütünlüğünün korunması gereken tek bir bölgesel birim olduğu belirtildi. Ayrıca ICJ, İsrail'in kara, deniz ve hava sınırlarının kontrolü, ithalat ve ihracat vergileri vb. dahil olmak üzere Gazze Şeridi üzerindeki ana yetki unsurlarını kullanmaya devam ettiğini ve bunu yapmaya devam ettiğini belirtti. 2005, onu işgal kanunu kapsamındaki yükümlülüklerinden tamamen kurtarmadı.UAD aynı zamanda İsrail'in yerleşim politikasının Filistin halkı üzerindeki etkilerini de ele aldı; zira geniş çaplı arazi müsaderesi, bölge sakinlerini temel geçim kaynaklarından mahrum bırakıyor, bu da onların kendi istekleri dışında sınır dışı edilmelerine ve topraklarından ayrılmalarına yol açıyor. Ayrıca görüşte, İsrailli yerleşimcilerin Batı Şeria ve Doğu Kudüs'e nakledilmesi de dahil olmak üzere İsrail'in yerleşim politikasının Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'ni ihlal ettiği belirtildi. UAD, İsrail yasalarının kapsamının Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü kapsayacak şekilde genişletilmesinin haklı olmadığı kanaatindeydi. Bu nedenle mahkeme, İsrail'in işgalini Lahey Tüzüğü'nün 43. maddesine ve Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin 64. maddesine aykırı bir şekilde uyguladığını tespit etti.UAD, İsrail'in Filistin'deki doğal kaynakları kullanmasının uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerine uymadığını ve İsrail'in bu yükümlülüklere bağlı olduğunu belirtti. İsrail, İşgal Altındaki Filistin Toprakları'ndaki eylemleriyle ilgili olarak Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ne bağlı kalmaya devam ediyor ve İsrail'in Filistinlilerin haklarına ilişkin politika ve uygulamalarını değerlendirirken şunu söyledi: Uluslararası Adalet Divanı, halkın kendi kaderini tayin hakkının tanınmasını talep ederek, işgalin geçici niteliğini ve topraklar üzerindeki egemenliğin gayri meşru olduğunu kabul ediyor. İşgal altındaki topraklar üzerindeki kontrolün uygulanması, tehdit veya güç kullanımının yasaklanmasıyla tutarlı olmalıdır. İsrail'in uygulamaları aynı zamanda korunan nüfusların zorla nakledilmesinin yasaklanması ve İsrail'in Filistin topraklarının herhangi bir kısmı üzerinde egemenlik hakkına sahip olmamasıyla da çelişmektedir.Uluslararası Hukukçular Birliği, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının devredilemez bir hak olması nedeniyle şartlara tabi olamayacağı ve İsrail'in varlığının devam edeceği yönündeki Uluslararası Adalet Divanı'nın görüşünde belirtilen hususları tasdik ve tasdik etmektedir. İşgal altındaki Filistin topraklarında toprakların zorla ele geçirilmesi yasağını ve halkın kendi kaderini tayin hakkını ihlal ediyor. İsrail'in işgal altındaki topraklardaki varlığı yasa dışıdır. İsrail'in bunu mümkün olduğu kadar çabuk bitirmesi gerekiyor.
Uluslararası Hukukçular Birliği, Filistin halkına yapılan adaletsizliğin düzeltilmesi çağrısında bulunuyor ve Uluslararası Adalet Divanı'nın çağrısını doğruluyor: İsrail'in, tazminat, toprak iadesi, taşınmaz mallar ve el konulan tüm varlıklar da dahil olmak üzere yasadışı eylemleri için tazminat ödemekle yükümlü olduğu yönünde 1967'den beri kültürel varlıklar ve varlıklar dahil. İsrail, tüm yerleşimcileri mevcut yerleşim yerlerinden tahliye etmeli, işgal altındaki Filistin topraklarındaki apartheid duvarını kaldırmalı ve işgal sırasında yerlerinden edilen tüm Filistinlilerin orijinal ikamet yerlerine dönmelerine izin vermelidir. UAD'nin tavsiye niteliğindeki görüşüne desteğini teyit eden Uluslararası Hukukçular Birliği, Birleşmiş Milletler'e, özellikle de Genel Kurul'a ve Güvenlik Konseyi'ne, bu duruma bir an önce son verilmesi için gereken spesifik yöntemleri ve ek önlemleri değerlendirmeye çağırıyor. İşgal altındaki Filistin topraklarında İsrail Devleti'nin yasa dışı varlığına mümkün olduğunca karşı çıkıyoruz. Bütün devletler, İsrail Devleti'nin işgal altındaki Filistin topraklarındaki yasal varlığını tanımamakla ve İsrail Devleti'ne yardım sağlamamakla yükümlüdür.
“Film, dizi her alanda Gazze gündeme gelmelidir.”
Uluslararası Sinema Derneği Derneğinden yapılan açıklamada İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırıma karşı bütün dünya büyük bir infial içinde. Bu durum filmlere, dizilere konu olması gerektiğine vurgu yapıldı. Açıklama da; “Sinemanın önemli merkezi Hollywood, insanlık karşıtı bir ideoloji olan siyonist yapımcı ve yönetmenlerin güdümünde olduğunu her olayda gösteriyor.” ifadesi kullanılarak şöyle devam ediyor:“Gazze’deki soykırımı lanetleyen çok sayıda oyuncu film kadrolarından, akademisyenler üniversitelerden çıkarılmış veya çıkarılma tehdidi altında bulunuyor. Sadece sinema değil televizyon, gazete ve haber ajanslarında da benzer olaylar yaşanıyor. Televizyonlarda ise Gazze’de yaşanan insanlık dramı görmezden geliniyor ve siyonistler aleyhine konuşmacılara yer verilmiyor. ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinin medyalarında Filistin’de yaşanan soykırım haberleri sansürlenerek, manipüle edilerek yayınlanıyor.
Tüketim mallarında dünya çapında hayata geçirilen ve olaylar yatışsa dahi devam edecek olan “Boykot Hareketi”, televizyon kanalları ve dijital platformlar zemininde de karşılık bulmalıdır.Filistin’de yaşanan soykırımın daha iyi anlaşılması için Türk ve dünya medyası, Filistin’le ilgili yapılmış nitelikli birçok belgeseli ve kurmaca filmi daha fazla ekranlara taşımalıdır. Aynı şekilde dünyanın diğer problemli coğrafyalarına ait film ve belgeseller de devamlı gündemde tutmalıdır. Medya, insana, toplumsal sorunlara, çevreye, tabiata dair konuları merkezine almalıdır. Dünyaya ve insanlığa ait sorunların çözümünde bir farkındalık ortaya koyma anlamında üstlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli ve bu konuda duyarlı davranmalıdır.Ülkemizin sinema salonlarında, televizyonlarında, dijital platformlarında ise siyonizm sempatizanı yapımcıların filmlerinin yıllardır yayınlandığı herkes tarafından bilenen bir gerçektir. Siyonistlerin bir propaganda aracı olarak medya gücünü elinde tutma gayreti birinci öncelikleridir. Böylece holokostun acısını filmler yaparak canlı tuttular. Gerçekleri kendi amaçları uğruna çarpıtma fırsatlarını hiçbir zaman kaçırmadılar. Görüyoruz ki soykırımı yaşamış bir toplumun başka bir toplumu soykırıma uğratması için sadece askerî güce değil, bunun için büyük bir medya gücüne de ihtiyacı var.Ülkemizin ve dünyanın vicdan sahibi duyarlı medya kuruluşlarının, yüzyılın soykırımını yapan siyonizme hizmet eden filmleri yayınlamamaları, duyarlılık göstermeleri en hafifinden insanlık görevidir. Seyircilerin de izledikleri film, belgesel, haber ve programlar konusunda şuurlu olmaları, insanlığı katleden siyonistlere karşı tepkilerini dile getirmeleri son derece önemlidir. Daha fazla Filistinlinin ölmemesi için insanlığın şeref ve haysiyetini ayaklar altına alan siyonist zihniyete ve ona hizmet eden medyaya, dur diyelim! İnsanlık dışı medya tekelinin kırılması için dünyadaki farklı medya kuruluşlarının temel insanlık değerlerini ihtiva eden yapımlarını ekrana taşıyalım.”
Muhatabını arayan mektuplar
Birinci Dünya Savaşının zorlu koşullarında adresine ulaşamayan 25 bin esir mektubu, 100 yıl boyunca arşivlerde korundu.Zamanda ve mekanda adeta takılı kalan bu hasret kokulu yazıların gün yüzüne çıkma ve muhataplarına ulaşma zamanı geldi. İstanbul Sirkeci de açılan sergide, ilk muhatapları olmasa da biz torunlarını bekliyor.
"Asker ettiler beni kıdemli çavuş
Gurbet ellerinde oldum bir baykuş
Anadan babadan yardan bir haber yokmuş
Uçun kuşlar uçun sılaya doğru."
Uzun süredir ailesinde haber alamayan mektubun sitemi: "Allah esirgesin rahatsız mısınız? Beni unutacak veyahut bir satırlık mektup yazacak fedakarlığı ortadan kaldıran bir neden mi var? Rica ederim annecim beni meraktan kurtarınız. Gün geçtikçe duygusal olarak hayal kırıklığı yaşıyorum."
Evladına seslenen asker aldığı mektubun memnuniyetini dile getiriyor: "Gözüm nuru ciğerparem dünya evinde bir tek evladım sensin ki, özellikle selam ederim ve iki gözlerinden öperim. Diyarbakır'dan bir adet mektubunu aldım. Dağlar kadar memnun oldum."
Yorumlar
23 Eylül 2024
27 Ağustos 2024
30 Temmuz 2024
20 Temmuz 2024
05 Temmuz 2024