Dünyaya imtihan için gönderdiği kulları için kuralları teferruatıyla açıklayarak ve değişmeyeceğini ifade ederek Yüce Allah engin rahmet ve merhametini göstermiştir.
Hakim-i Rahim gerek Kur’an-ı Kerim (Hicr,15/9), gerekse Kitab-ı Kebir-i Kainat’ta/Fıtrat/Sünnetullah(Fetih,48/23; Fatır, 35/43) asla değişiklik olmayacağı taahhüdünde bulunmuştur.
Kuralların en önemlisi ise; imtihan için verilen sermayeyi en iyi şekilde tanımak ve en etkili biçimde kullanabilmektir.
Sermayenin en kıymetlisi sabır nimetidir.
“Allah çok kimyalar yaratmıştır. Ama sabırdan daha hayırlısını yaratmamıştır' sözüyle sabrın önemine dikkat çeker” der Mevlana Celalettin Rumi.
Ruhta engel, ruhta hastalık, ruhta acizlik, ruhta sınırlılık yoktur.
Ruh beden dahil bütün arızi-dış etkenlerden özgürdür.
Ruhun en büyük ihtiyacı; önce kendini, sonra Rabbini bilip potansiyelini keşfedip sabırla kendini gerçekleştirip asli vatanı ebedi cenneti hak etmesidir.
Bu anlamda insan herkesin kendine özel sorularla imtihan olunur, ama genel çerçeve ve imtihana takınılacak tavır bellidir.
“Andolsun ki, sizi korku ve açlıkla, mallardan, canlardan ve (alın teri) ürünlerinden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele” Bakara, 2/155.
İmtihanımızı en çok zorlaştıran husus ise yaşadığımız “an” için verilen sermayenin geçmişin gamlarına ve geleceğin endişelerine sarf edilip “an”ı zayıf bırakmaktır.
Hakim olan Allah Kainatta sıfır israf ilkesiyle yarattığı için bütün nimetlerini anlık, taze ve o zamana mahsus vermektedir.
“An”ın nimetini, enerjisini dün ve yarına harcayan insan kendisini çaresiz hissedebilmektedir.
Oysa Cenab-ı Hak ümitsizliğin boynunu vurmuş, o kapıyı imanı olan herkes için ezelden ebede kapatmıştır.
““Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere (günah işleyerek) aşırı giden kullarım Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Zümer, 39/53.
Günümüzde cinnet ve intiharlara yol açan en temel hata insanın kendini, dolayısıyla Rabbini tanımaması, dünyaya ne için gönderildiğini unutması ve sabrın nasıl bir kimya olduğunu anlamamasından kaynaklanıyor.
Belli bir süre için engel kabul etmeyen bir ruhla dünyaya imtihana gönderilen insan, ümitsizliğin kapısının imanla kapatıldığı bu mekanda sabırla eksik/fazla kulluğunu tamamlayıp dişini sıkıp Rabbinin “gel” emrini beklemelidir.
İmtihanı şu misale benzetirim.
Annem ineğimizden süt sağmadan aç olan taze buzağıya annesiyle buluşması için gönderir.
Buzağı hızla annesinin memelerine saldırır. İlk denemelerinde istediği süt olmadığını anlayınca birkaç defa burnuyla annesine vurur ve süt iner.
Bu kulluğun ilk kademesidir, kısa bir bekleme ve zafer.
Buzağı biraz süt içip anne inek tamamen sütü indirince annem buzağıyı geri çeker ve annesinden ayırır. Annem inekten sütü sağar ve buzağıya yetecek kadar bırakır ve buzağıyı tekrar serbest bırakır.
Bu kulluğun ikinci kademesidir, sütün tadı alınmış ama tekrar uzaklaştırılmıştır, biraz daha zor ve uzun süreli sabır ama neticede kesin zafer.
Peki buzağı ilk başladığında geri çekilmese ne olur?
Aç bir mideyle hırsla saldırdığı annesinden ihtiyacının çok üstünde süt emecek ve başta ishal olmak üzere rahatsızlanacaktır.
İşte dünya imtihanımızı iki kademede değerlendirip sabırla gerçek ve kalıcı zafere kadar yolumuza devam edeceğiz.
İşte kesin müjdenin verildiği ebedi haber:
O, (insanlar) umutlarını kestikten sonra yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. Övülmeye layık gerçek dost ve koruyucu yalnız O'dur. Şura, 42/28
Rabbim çetin imtihanlara karşı yarattığı temiz fıtratı sabırla muhafaza eden ihlaslı kullarından eylesin cümlemizi…