İnsan, ruh ve maddesiyle kâinatı kuşatır ve onu temsil eder.
Onun en mühim özelliği her şeyiyle özgünlüğüdür.
Allah, vahidiyetle 2 göz, 2 kulak, kol bacak aynı yaratırken,
Ehadiyetle özgünlüğünü her hücresinde, parmak izinde, göz bebeğinde göstermiştir.
Maddi bedenden yansıyan özgünlükten daha açık bir özgünlüğü insanın ruh dünyasında, duygu ve davranışlarında da vardır.
Annesinden, babasından, kardeşinden, öğretmeninden farklı, özgün ve özgür.
Bu anlamda insan sağlıklı gelişmesi için oksijenden daha çok özgürlüğe, hürriyete ihtiyaç duyar.
Bu hürriyet ve özgülük ve özgünlükle “kendini gerçekleştirmek” ister.
Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisinin en tepesinde “kendini gerçekleştirme “ vardır.
Kendini gerçekleştirdiği özel alanın olan mahremiyet alanının muhafazası ve en yakınları ve sevdiklerinin dahi o alana izinsiz girmesini istemez.
Bu yüzden anne/babalar, öğretmenler ve tüm insan eğitimiyle meşgul olanlar son derece müsamahalı, sabırlı, özgürlük ve özgünlüğe açık olmalı.
Otoriter bir yaklaşımın çocuğa vereceği zararı hiçbir güç veremez.
Çocuk otoriter anne/babasından kendi özgünlüğünü gerçekleştirerek alanı elde edemez ise onların baskıları karşısında mevcut olan ve yok edemediği A kişiliği yanında mecburen B kişiliği oluşturur ve durum ve şartlara, baskının ağırlığına göre geliştirir.
Otoriter anne/baba kendi hayatlarında yapamadıkların ve doğru bildikleri yanlışları en zayıf ve onlara sınırsız güven duyduğu dönemde dayatarak, evladına yapılabilecek en büyük kötülüğü yapmış onu çift kişilikli bir hale getirmiştir.
Çocukluk kişinin kaptan köşküdür.
Çocukluk insanın ana vatanıdır.
İnsan bir ömür çocukluğun etkisi altından çıkamaz.
Çift kişilik, münafıklığın kaynağıdır.
Kişi her söz ve hareketinde artık bir ikilem (dilemma) içerisinde yaşayacaktır.
Bu söz ve eylemde A kişisi mi yoksa B kişisi mi? olmalıyım tenakuzları beynini ve kabini yer bitirir.
Hangi durumda hangi kişiliği ön plana çıkarmalıyım? Sorularıyla boğuşmak onu yorar, tüketir.
Bütün bu olumsuz otoriter süreçten çocukta artık “oral fiksasyon” gelişmiş, CD kalıcı olarak çizilmiştir.
Bu çiziğin tamamen tedavisi de yoktur.
Bir ömür CD dönerken çocuklukta çizilen yerlere denk geldikçe cızırdayacak, takılacak, ben buradayım diyecektir.
Mesela bu çocuklar ömürlerinin hiçbir bölümünde özgür ve özgünce gülemezler.
Çünkü “kahkaha otoriteye atılan en etkili tokattır” ve bu kabiliyet çocukken ellerinden cebren ve hile alınmıştır.
Yapma! Etme! Gülme! Konuşma! Ma! Ma! Ma!
Kahkaha atamazlar, gerçek anlamada asla mutlu olamazlar.
Otoriter bir anne/baba ve otoriter bir sınıf öğretmenine denk gelmiş çocuk; kaybedilmiş bir çocuktur.
O artık Mona Lisa tablosu gibidir bir ömür…
Gülüşü Mona Lisa gibidir.
Leonardo da Vinci Mona Lisa tablosunda zamanının kadınlarını yansıtmıştır tuvale.
Yüzünde gülümseme mimikleri olsa da gözlerinde endişe, korku, acı ve derin bir hüzün vardır.
Yüz artık bir bir maske gibidir.
Görünenin B kişisi yüzünün altında gerçekte A kişisi vardır ve o bu durumdan son derece ıstırap içindedir.
“İnsanları yorgun kılan hayat değil taşıdığı maskelerdir.” (William Shakespeare)
O halde ey anne/babalar, öğretmenler!
Lütfen! Çocuklara sohbet, sofra, seyahat, seccade, sayfada davranırken sevgi, samimiyet ve sabırla yaklaşın.
Kızmayın! Eleştirmeyin! Şiddetin her türlüsünden uzak durun. Unutmayın!
“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever. (Halil Cibran)
Dünya ortaçağdan bu güne çok değişti.
Lütfen! Yeni Mona Lisa’lar yetiştirmeyin, olur mu?