Mehmet’leri “Fatih” Yapmak İçin…
16 Ocak 2023
Gençleri genelde motive etmeye çalışırken, bazen de eleştirirken çok kullandığımız bir beyit var:
“Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!”
(Fetih Marşı, Arif Nihat Asya)
Madem hem motive hem de eleştiri için kullanılıyor, o halde Sultan Mehmet’i gençlerimize en iyi şekliyle tanıtmak gerekiyor.
Çağ açıp, çağ kapatan Sultan Mehmet’in en önemli özelliği iyi eğitim almasıydı.
Ve bu eğitimin merkezinde “öğrenmeyi öğreten” hocalara ve kitaplara sahip olması duruyordu.
Allah tarafından Hz. Âdem (a.s.)’e esmanın (eşyanın mahiyeti) öğretilmesi (Bakara, 2/31) ile varlık (ontoloji), bilgi (epistemoloji) üzerine oturdu.
Böylelikle bilginin de iki temel kanalı oluştu: Vahiy ve Akıl.
Akıl/Nakil dengesi kadim tartışma konularımızdandır.
İslam düşünce tarihinde ilk akılcılar diyebileceğiz Mutezile’nin ortaya koyduğu olumsuz performans kaynaklı, akla karşı oluşan direnç günümüzde de devam etmektedir.
Mutezile mensuplarının en büyük hatalarını iletişim konusunda yapmışlardı. Fikir ve düşüncelerini siyasi desteği arkalarına alarak “dikte” etmeleri ve yaşattıkları “mihne dönemi” onların en büyük hatası olarak tarihe geçerken; mihneye karşı yapılan karşı darbe en büyük zararı akıl/nakil dengesine vermiş ve olumsuz etkisi günümüze ulaşmıştır.
Mutezile mensuplarının yanlış iletişimi aklın prematüre doğmasına yol açmış; ortaya çıkan sonuçlar bugünü etkilediği gibi yarını da etkilemeye devam edecek gibi görünüyor.
Akıl ve Vahiy bir kuşun iki kanadı gibi denge ve uyum içerinde birlikte hareket etmesi geren bilgi kanalları.
Biri biri-siz olmaz, biri olmadığında diğeri de eksik olur.
Bediüzzaman Said Nursi bu mecburi ilişkiyi şöyle dile getirir:
"Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder." (Münâzarat)
Kuşun ilk hangi kanadının çırpması konusunda önceliği ise akla veriyordu Bediüzzaman:
"Takarrur etmiş usuldendir: Akıl ve nakil teâruz ettikleri vakitte, akıl asıl itibar ve nakil tevil olunur. Fakat o akıl, akıl olsa gerektir." (Muhakemat, Birinci Makale, Birinci Mukaddeme)
Akıl (beyin) ve kalp (vahiy) el ele verdiğinde insan denen makine gerçek anlamda çalışıyordu.
Tarihte kalıcı iş yapanlar; ister âlim, ister devlet adamı olsun hepsinin temel özelliği iki kanatla uçanlardır.
Vahiy dışarıdan gelen akıl, akıl içeriden gelen vahiy diye düşüneler geriye bir şeyler bırakıyorlardı.
Yazımızın başlığı olan cönk (el çantası)ün sahibi olan Fatih Sultan Mehmet akıl-nakil dengesi sağlamaya çalıştığı dört kitabı sürekli yanında taşımıştı.
Bu kitaplar orijinal halleriyle Nur-u Osmaniyye Kütüphanesinde bulunuyor:
İbn-i Sina-el- İşarat = Nazar yönteminin kurucu ve zirve metnidir.
Gazzali-Tehafüt-ü Felasife = Nazar yöntemine güçlü Eş'ari eleştiri metnidir.
Sühreverdi-Hikmet-i İşrak = Müşahede ve nazari geleneğin birleştirilmesini öneren İşrakiyye geleneğinin anlatılır.
Konevi-Miftah'ul Gayb = Müşahede geleneğini merkezi alarak nazari geleneği yeniden yorumlayan ekberi geleneğin zirve metnidir.
Aklı ve nakli bilgiyi etkin kullanan Fatih Sultan Mehmet, idareye geçmeden önce doğunun ve batının bütün tecrübesini okudu.
Arapça, Farsça, İbranice, İtalyanca, Yunanca ve Latince dillerini o dile ait eserlerden Türkçeye tercüme yapacak kadar iyi biliyordu. O zaman ki dünyada geçerli diller bunlardı.
İstanbul'u fethettiğinde Bizans kralı olan Konstantin'in oğlu yoktu. Abisi Teodor'un üç oğlu vardı. Fatih bunlardan Müslüman olan ikisine Has Murat Paşa ve Mesih Paşa'ya devlette önemli görevler verdi.
Bizans tecrübesini yanında tutmayı başarmış, aleyhinde kullanmayı engellemiş bir aktif aklın yanında devlet idaresindeki 30 yıl boyunca 25 sefere çıkacak kadar hareketli bir insandı.
Bu 25 seferde 2 imparatorluk, 4 krallık, 11 prensliği devletine katmıştır.
Aklı ve kalbi birlikte kullanıp hayatı boyunca güzel işler yapanlara yönelik misaller çoğaltılabilir.
Eğitim sistemi; gençlerimizin “el çantası”na bu çeşit “öğrenmeyi öğreten” kitaplar koymuyorsa; onlara Arif Nihat Asya’nın “Fetih Marşı” nı okumak hamasetten öteye geçmez.
Yorumlar
Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.