İstanbul’da ulusal gazetelerde muhabirliğe başladığım ilk yıllardan beri tanıyorum Mehmet Nuri Yardım ağabeyi. Onun azmine, enerjisine, çalışma disiplinine hayranım.
Günlük gazetede, aylık dergilerde yazar. Her hafta kendi söyleşi programını yapar. Radyo programları hazırlar. TV programlarına katılır. Editörlüğe ve yazarlığa meraklılar için kurslar açar ve geleceğe yatırım yapar.
Bütün bunların yanında düzenli olarak kitaplar yazar, araştırmalar yapar. Kültür sanat programlarına katılmaya çalışır. Buradan sevgili Mehmet Nuri Yardım için büyük bir maşallahınızı alırım. Allahım nazarlardan korusun.
Bazen büyüklerim ve dostlarım ile konuşurken Mehmet abinin gıyabında keşke 5-6 tane daha ‘Mehmet Nuri Yardım’ olsa deriz. Gerçekten de soy ismi gibi yardım severdir. Tam bir kültür sanat ve edebiyat sevdalısıdır. Keşke her ilde böyle güzel bir insan olsa. Eminim kültür sanat faaliyetleri daha başka olurdu.
Kendisiyle birkaç projede birlikte çalışma onuruna eriştim. Çok iyi bir ekip arkadaşı. Kırmaz, kızmaz. Yapılması gerekeni usulünce gösterir, tatlı diliyle anlatır.
İnsanları sevdiği kadar hayvanları da sever. Evlerinde besledikleri ‘Lokum’ adlı kediyi neredeyse çocuklarından ayırmaz. Lokum evlerine bebekken gelmiş. Gözlerinin önünde büyümüş. Ev ahalisinin sevgili olmuş adeta. Sosyal medya günlüklerinde Lokum’un hal ve hareketlerinden bahseden, fotoğraflarını paylaşan Mehmet abi, sürpriz yaparak Lokum’un kitabını yazdı. Akıl Fikir Yayınlarından yayınlandı. Şu ana kadar çok kitap yazdı ama bu kitap daha fazla ilgi ve alaka gördü.
Hayvanlarda ki merhamete, sevgiye, paylaşma duygusuna hayran olduğunu ve bu kitapta da bunu anlatan Yardım, peygamberimizin,sahabelerin, İslam büyüklerinin, tarihteki önemli isimlerin, değerli edebiyatçı ve yazarların da kedi beslediklerine önemle vurgu yapıyor.
“Kediler asla nankör değildir”
Akşam gazetesinden sevgili dostum ağabeyim Bedir Acar’a verdiği mülakatta Mehmet Nuri Yardım nankörlükle ilgili şöyle diyor: “Bu söz, tarih boyunca insanların kedilere attıkları en büyük iftira. Kedi asla nankör değildir. Ucuz bir mama verirsiniz, bir ömür boyunca yanınızda sadakatle kalır. Sizi sever, çevrenizde dolaşır, başta çocuklar olmak üzere bütün aile fertlerini mutlu eder. Sizi seyreder. Can yoldaşlığı eder. Misafirlerinizle merhabalaşır. Ama o aynı zamanda bir şahsiyet sahibidir. Yaltaklanmayı bilmez, abartıyı sevmez. Onuruna düşkündür. Sevmenin ölçüsünü kaçırdığınızda hafiften bir tırmık bile atar. “Yeter baba, artık sıkıldım.” dercesine patisini sallar ve yanınızdan kaçar. Kediler, kişilik sahibidir. Minnet edilmeyi sevmez, mihneti kabul etmezler. Kedilerin kendilerini ev sahibi kabul ettikleri, biz insanları misafir gördükleri iddia edilir. Bu da değil. Onlar sadece birlikte yaşadığımızı, aynı “hanenin eşit bireyleri” olduğumuzu, dolayısıyla kimsenin kimseye üstünlük taslamaması gerektiğini hâl dilleriyle anlatırlar. Doğrusu da budur. Kediler evlerimizdeki çocuklarımız gibi birer bireydir. Sadece cinsleri farklı. Ben Lokum’un hiçbir zaman nankörlüğünü görmedim, aksine evimize neşe, mutluluk ve huzur getirdi. Bütün okuyucularımıza, herkese tavsiye ediyorum. Bugüne kadar kedisiz yaşayanlar, bir sürpriz yapıp denesinler, apartman önünde bekleşen bir kediyi evlerine alıp beslesinler. Hayatlarının ne kadar renklendiğini ve anlam kazandığını o zaman göreceklerdir.”
“Peygamberimiz de kedi beslemiştir”
“Aslında sadece kediler değil bütün hayvanlar bir hikmet için yaratılmışlardır. Yaratılışları gayesiz değildir. Ama biz bilemiyoruz. Meselâ kediler insanoğlu için bir terapi vasıtasıdır. Şöyle bir beş on dakika onu sevin, okşayın, bütün gerginliğiniz geçer, yorgunluğunuz biter, rahatlarsınız. Müslümanların kedilere bağlılığının sebebi Hazreti Peygamberin tavsiyeleridir. Peygamberimiz evinde ‘Müezza’ adını verdiği bir kedi beslemiştir. Onu sevmiş, okşamıştır.”
“Yazar şair ve sanatçılara kediler ilham kaynağı olmuştur.”
İnanın sanatla uğraşanlar için kediler hep ilham kaynağı olmuştur. Bu yüzden binlerce kedi hikâyesi, şiiri, yüzlerce kedi kitabı yazılmıştır. Kediname’de bu konuda ayrı bir bölümü hazırladım. Kedilerle muhabbeti olan, hatta yaşadığı sürece kedi besleyen meşhurlar arasında Tanburi Cemil, Tevfik Fikret, Mesut Cemil, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ekrem Hakkı Ayverdi, Münevver Ayaşlı, Sâmiha Ayverdi, Tarık Buğra, Behçet Necatigil, Nahit Sırrı Örik, Halit Refiğ, Mehmed Şevket Eygi, Mustafa Necati Karaer, Halide Nusret Zorlutuna, Muzaffer Ozak, Tarık Dursun K. Tabii adlarını andığım bu kedisever merhum sanatçılardan daha pek çok var. Kitapta ayrıntılı olarak bu konu “Sanatçılar ve Kediler” bölümünde işlendi. Seçme şiir ve yazılarına yer verildi.”
Şair yazarSüleyman Çobanoğlu’nun kitapta yer alan ‘Kedi’ isminde harika şiirini burada sizlerle paylaşıyorum.
KEDİ
Derler ki Peygamber secdegâhına
Bir zehirli yılan ağdıda durdu
Tevekkül eyledi Fahri Kâinat
Gün eğilir gibi rükûa vardı
Ansızın bir kedi kutlu pâyine
Sürünerek geçti gözü yılanda
Şimşekçe atıldı hiç tereddütsüz
Yılanı kaptıda gitti bir anda
Selamı verdikçe Allah Elçisi
Seyredip hayvanın hulk u huyunu
Mübarek eliyle sığazladılar
Muzaffer kedinin ipek tüyünü
Buyurdu: Ey mahluk Hak Tâ ‘la sana
Çocuktan maada keder vermesin
Asaletin sürsün gitsin dibelek
Elim değen sırtın yere gelmesin