Mehmet Ragıp Karcı ağabeyin vefatını üzüntüyle öğrendim. Yazarlar Birliği programlarında tanışmıştık. O, nasıl anlatılırsa anlatılsın, eksik anlatılan bir insandı. Türkü sevdalısı, şair, yazar, kameraman, yönetmen, TRT program yapımcısı, saz ustası, Osmanlıca hocası, gönül insanı..
Gönül isterdi ki geniş kitleler tarafından tanınsın, bilinsin ama kısmeti olanlar tanıdı bildi o güzel insanı.
Mehmet Ragıp Karcı'yı kimileri saz ve türkü ustası, kimileri Osmanlıca hocası, kimileri şair, yazar, kimileri Sünni ve Nakşi, hatta Risale-i Nur talebesi, kimileri de film yönetmeni olarak tanımaktadır. Aynı zamanda çok iyi bir saz yapım ustası idi.
Karcı, Davut Sulari, İsmail Daimi, Terzi Fehmi gibi büyük saz ustalardan saz çalmayı ve türküyü öğrenmiş, 1966 yılında Türkiye çapında düzenlenen bir saz çalma yarışında Orhan Gencebay, Cinuçen Tanrıkorur ve Arif Sağ'ın ardından derece almıştır. Türkülere sevdalıydı. Türkü dinlemenin ve söylemenin bir adabı olduğunu söylerdi. Geçtiğimiz yıl ‘Türkü Dinleme Temrinleri’ adlı kitap yayınlamıştı.
Risal-i Nur ekolüyle 1960'ların başında tanışmış olan Karcı, aynı zamanda Osmanlıca'yla da yakından ilgilenmiştir. Risale'ler, onun Osmanlıca'ya olan merakının kaynağıdır. Türkiye Yazarlar Birliği'nde gençlere ücretsiz Osmanlıca dersi vermiştir.
Necip Fazıl Kısakürek'le de tanışmış olan Karcı, şairin ölümüne yakın "Bana Urfalı o çocuğu, Memed'i bulun, diyerek kendisini çağırtması üzerine, şairin ziyarete gitmiştir. Necip Fazıl Karcı'ya bir görev vermiştir. Bu görevin ne olduğunu sadece rahmetli Karcı’dan başka bilen olmamıştır.
Türkiye Yazarlar Birliği üyesi idi. Siverek’te bir okula adı verildi ve şairin bu okula hediye ettiği kitaplar için özel bir bölüm oluşturuldu.
Eserleri:
Şiir
Yeni Bir Sevda Süleymanı (1981)
Bir Başkasının Kitabı (1996)
Yakarış Temrinleri (1999)
Tut Elimden Düşmeyelim (2016)
Yazı
Türkü Dinleme Temrinleri (2019)
Filmleri
Yeni Bir Sevda Süleymanı (1986)
Bir Başkasının Kitabı (1996)
Belgeselleri
Dört Mevsim Ilgaz (1995)
Yusufeli İçin Methiye (1998)
Bu güzel insanı çok iyi tanıyan sevgili Mehmet Kurtoğlu abimin yazdığı ve sosyal medyadan paylaştığı içli duygulu yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Şair, hem de kelimenin tam anlamıyla bu sıfatı hak eden biri. Öyle sıradan bir mısra söyleyip kasılanlardan değil. Halk adamı, hak adamı, biraz da Melami meşrep Tipik Urfalı. Ehli keyf Gençliğinde bohemliği de olmuş. Necip Fazıl'ın abdest suyunu dökmüş, şeyhinden el almaya gittiğinde kafası bir hoşmuş. TRT için türkü derlemesi yaparken Alevi cemlerine katılmış bir sünni. Aleviler şakayla karışık Yezit Dede derlermiş. O sıfatları aşmış bir şair. Bizim camiada iyi bir kaç şairden biridir. "Şiirime söz söyletmem" derdi. Çünkü şiirinin gücünün farkındaydı. Şiiri bilerek yazan ustalardandı. Bir şiir şöleninde unvanlarını öne çıkararak şiirlerini okuyan şairlere inat, kürsüye çıkıp yalnızca "ben şair" diyerek şiir okumadan kürsüden inen, soylu duruş gösteren tavır adamı.
Bazı adamlara şairlik sıfatı yakışmaz. Örneğin Balzac'ı bir şair olarak görmek ve düşünmek istemem. Egosu yüksek adamlardan haz almam. Bana göre şair aşkın adamdır. Alçakgönüllüdür. Mütevazıdır. Bu yüzden şiiri diğer sanat dallarından ayrı tutarım. Çünkü şiirin bir zerafeti vardır. Şiirin saflığı ve özgünlüğü gibi şairlerin de zerafeti, saflığı özgünlüğü olmalıdır... Necip Fazıl'ın, Nazım'ın, Sabahattin Ali'nin şiirleri kadar zarafetleri, yakışıklılıkları da konuşulur. Ragıp abi ufak tefek biriydi ama sevecen bir görüntüsü vardı. Hele son yıllarda bembeyaz sakalıyla pamuk dede olmuştu... Rind meşreptir ama söylediği şiirlerde derin bir melal hissedilir. Melamet hırkasıyla, melali sanatında özdeşleştiren müstesna bir insandı. Günümüz şiirinde melalin olmamasından dolayı eleştirir, bazı halk türkülerini şiirlerden daha kıymetli görürdü. Melalin halk türkülerinde çok güçlü şekilde yaşadığını söylerdi. Son yayınlanan kitabı "Türkü Dinleme Temrinleri"de bu konuya ciddi şekilde eğilmişti. Türkülere felsefi ve edebi yaklaşmıştı.
Onun şiiri divan edebiyatı ile türkülerin senteziydi.
Onun şiirlerini anlamanın yolu türkülerden ve gazelden geçer. İyi şairdi. Gönül adamıydı, bir azizenin dingin ruhundan, bir fahişenin trajedisinden ilham alıp melal ile şiir söyleyen güçlü bir şairdi. Divan edebiyatının imgelerini dönüştürüp modern bir dille söyleyen Ragıp Karcı'dan şiir konusunda çok şey öğrendim. Onun bugün vefat haberini alınca üzüldüm. Biyografisini yazıyordum. Yazımı en çok uzayan bir kitap oldu. Bazı sebeplerden dolayı bitiremedim. Bundan bir kaç ay evvel bana telefon edip "Kitabı ne zaman bitireceksin? Ben öldükten sonra mı yayınlayacaksın?" diye fırça atmıştı. Şimdi vefatını öğrenince bu söz içime dert oldu. Nereden bilecektim ölmek için acele edeceğini. Rahmetle kal abi.”
MIZIKA-i TÜRKi AVRUPA VE ANADOLU TURNESİNE HAZIR
Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan günümüze dünya müzik tarihinin en ihtişamlı askerî bandolarından olan mehter, yepyeni besteler ve görsel şölenle sahneye çıkıyor. Mızıka-i Türkî adıyla dördüncü nesil formunu alan mehter, Türkiye ve Avrupa turnesine hazırlanıyor.
50 kişilik ekip çalıştı. Proje direktörlüğünü Feyzullah Altunkaynak’ın ve müzik direktörlüğünü Dr. Ayhan Özel’in yaptığı Mızıka-i Türkî, 6 yeni, 6 klasik Türk müziği bestesiyle 12 eser icra edecek. Bir taraftan Itrî, diğer taraftan Mozart tınılarıyla gönülleri fethetmek için yola çıkan Mızıka-i Türkî, klasikle moderni, Doğu ile Batı’yı aynı potada harmanlıyor ve klasik askerî bando ezberlerini bozuyor.
İstanbul Ajans yapımcılığında 6 aylık çalışma ve 50 kişilik ekiple 20’den fazla ülkeyi dolaşmaya hazırlanan bu proje, evrensel müzik tarihinde yepyeni, orijinal ve heyecan uyandırıcı bir dönemin de kapılarını açıyor.