İslam 5 şeyi korur: Can, mal, nesil(namus), akıl, din.
Bu 5 temel değerden en önde geleni “can” dır.
Asıl vatan cennetten imtihan için gönderildiğimiz dünyada Rabbimiz “ecel” vaktiyle “kalemleri bırak” emrini vermeden önce imtihan salonunu terk etmek yasaktır.
Bu nedenle intihar, başkasını öldürmek gibi büyük günahlar arasında sayılmıştır:
“Kim bir mü'mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” Nisa, 4/93.
Bir nefsi öldürmek te bütün insanlığı öldürmek olarak değerlendirilmiştir:
““Kim bir canı, başka bir cana ya da yeryüzünde fesat çıkarmasına karşılık olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur.” Maide, 5/32.
Aynı ayette bir insanın yaşatılmasının bütün insanlığı yaşatmak olarak değerlendirmiş Yüce Allah (c.c.): “Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur.” Maide, 5/32.
Peki bir insanı yaşatmak nasıl olabilir?
Bu soruya bir kitap olacak kadar uzun cevap verilebilir.
Ancak biz konunun bir tarafını ele alacağız yazımızda.
Ruh insan bedeninde meskun olduğu için yaşaması bedenin sağlık ve sıhhatine bağlı.
Bedenin kronik rahatsızlıklarında ve ani gelişen kazalara başlı travmalarda tedavi için en gerekli ve alternatifi olmayan ihtiyaçlardan birisi, en birincisi kandır.
Yani sağlık sisteminin insanları hastalıkların tedavisinde veya acil gelişen travmalarla oluşan rahatsızlıkta en çok ihtiyaç duyduğu taze kandır.
Bu ihtiyaç olan taze kan üretilemediği için tek temin yolu kan bağışıdır.
Bu sebeple insanlığı yaşatmaya çalışan sağlık kadrosunun elinde yeterli miktarda kan stokunu temin etmek Müslümanların bir kısmı üzerine kuvvetle farzdır.
Yeterli miktarda Müslüman bu vazifeyi yaptığında diğerlerinin üzerinden bu sorumluluk kalkar.
Kan temin edilemediği için bir Müslüman tedavi edilemez ve sırf bu sebeple vefat ederse bütün Müslümanlar o ölümden sorumludur.
İslam’da topluma yönelik ameller (salihat/şeair), kişinin nefsine ait ibadetlerden (hasenat) daima öncelikli ve üstündür.
Ortada Müslümanları ilgilendiren zaruri bir iş olduğunda neme lazım anlayışı ile oradan şıvışıp gitmek imana zarar verir:
“Mü'minler ancak, Allah'a ve Resulü'ne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar o peygamber ile birlikte toplumu ilgilendiren bir işle meşgulken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. (Resulüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve peygamberine iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan uygun gördüğüne izin ver. Onlar için Allah'tan bağış dile! Muhakkak ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Ey inananlar!) Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın (saygıyla davetine koşun ve size izin verinceye kadar yanından ayrılmayın). Allah, arkadaşlarını siper ederek gizlice peygamberin yanından sıvışanları iyi bilir. Onun emrini çiğneyenler, ya başlarına bir bela gelmesinden ya da acıklı bir azaba uğramasından korkmalıdırlar. ” Nur, 24/62,63.
Farzı kifaye olması kan vermenin sorumluluk tarafıdır.
Fazilet tarafı sorumluluk tarafından daha önemli ve daha kıymetlidir.
Rabbim gerçek iyilik ve huzurun vatanı cennete ulaşmanın yolunu şöyle anlatır:
“(Allah yolunda) sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilendir” Al-i İmran, 3/92.
Bir mümini yaşatmaya, dolayısıyla bütün insanlığı yaşatmaya vesile olacak hayat suyu dediğimiz kan infakı Allah katında çok kıymetlidir.
Peki bu ibadetin en güzel şekli nasıldır?
Erkelerin 3 ayda, kadınların 4 ayda bir kendilerine en yakın Kızılay Kan Merkezine uğrayıp kan bağışında bulunmalarıdır.
Bu bağış hem onlar üzerindeki farzı kifaye sorumluluğunu düşürecek, hem de en değerli infak karşılığında dünya ve ahiretlerine büyük iyilik ve takva olarak yansıyacaktır.
1988 yılında Kan Merkezinde Sağlık Memuru olarak çalıştım ve orada kan ihtiyacı olan insanların yaşadıkları çaresizlikleri gördüm.
Sadece Kızılay’a 40 bağış yaptım. Çalıştığım bütün kurumlarda kan bağışı kampanyaları yaptım.
Yüzlerce, binlerce insanın duasına karıştım hamd olsun.
Birini kısaca anlatmak isterim.
2018 yılında kalabalık bir yemekte yanımda oturan bir Müslüman beni dikkatli gözlerle süzüyor, bir şeyler söyleyecek söyleyemiyordu.
Kendisine döndüm “sen bana bir şeyler söyleyeceksin, söyleyemiyorsun, söyle “ dedim.
Çekinerek “Senin ismin Cemil’mi?” dedi.
Evet cevabı alınca anlattı.
O uzun uzun anlattı hikayeyi ben kısaca özetleyeyim.
Kendisi emekli olmuş olan din görevlisi abimizin 1988 yılında kan kanseri(lösemi) tedavisi gören babasına kan merkezinde çalışırken çok yardımcı olmuşum.
Babasının kan grubu negatif(-) olup az bulunan olduğundan çok zorlanmış ve ben ona çok yardımcı olmuşum.
Bana ne dedi biliyor musunuz dostlar?
“Ben size 1988’den bu güne günde 5 vakit dua ediyorum ve ölene kadar da edeceğim inşaallah.”
Bundan daha büyük kazanç ve sermaye olabilir mi?
Kan bağışı, kampanya veya o imam abime yardımı ben imanın bir gereği ve üzerime vazife olan far-ı kifaye görevimi yerine getirmek için yapıyorum.
Ve tüm Müslümanları bu büyük hayra davet ediyorum.
Kendi rızası için sağlığınızdan yaptığınız infaka karşılık Rabbim size daha sağlıklı bir vücut hediye edeceğinden en küçük bir şüpheniz olmasın.
60 yaşına kadar her erkek 3 ayda bir, her kadın 4 ayda bir kan verebiliyor, 60 yaşından sonra yılda bir kez kan bağışına devam edebiliyor.
Haydi! Doktorlar sizden artık alamayız diyene kadar bu güzelliğe devam edelim.
Dolsun taşsın Kızılay’ımızın kan stokları ve dünyaya kan pompalayalım.
152. Kuruluş yılını kutladığımız Kızıl Hilalimize destek olalım.
Beyaz üzerinde rengini şehit kanından alan kızıl hilal dünyanın her köşesinde görünsün.
Haydi!, Hemen!, Şimdi!
Doğru Kızılay kan merkezine.
Kan verin, 3 kişiye can olun, onların ve sevdiklerinin dualarına karışın ve Kızılay ormanında 1 dikili ağacınız olsun, haydi!