Yusuf Ömürlü hocayı kaybettik. Onu sadece nasibi olanlar tanıyabildi. Hoca öyle güzel işler yaptı ve başardı ki bunları da sadece nasibi olanlar bildi ve duydu. Mimardı ama mûsıkî olmadan yaşayamayan bir isimdi Yusuf Ömürlü. Hayatını mûsıkîye vakfetmiş biriydi. Klasik Türk Mûsıkîsi’nin yeniden canlanmasını arzuluyordu. Başardı da. Anlayana büyük bir hayat dersi verdi. Azimle hizmet etmenin mutlaka başarı getireceğini vurgulamış oldu. Yusuf Ömürlü, 1936'da İstanbul'da doğdu. Güzel Sanatlar Akademisinden yüksek mimar olarak mezun oldu. Müziğe Arif Sami Toker ile başladı. Usta besteci, 1956-1960 yılları arasında Üsküdar Musiki Cemiyetine devam etti. Burada Emin Ongan’ın yardımcılığını yaptı. 1971'de Münir Nurettin Selçuk, Kemal Batanay ve Cahit Gözkan ile Kubbealtı Vakfında musiki çalışmalarını başlatan Ömürlü, 1975'te felç geçirmesi üzerine mimarlığı bırakarak yalnız musikiyle uğraşmaya başladı. Yusuf Ömürlü hoca hastalığından sonra, 1007 ilahi, 465 klasik eser, 120 saz eseri, 100 adet Yahya Kemal'in bestelenmiş şiirleri ve 78 adet Kenan Rifai'nin bestelenmiş eserlerinin notalarını yazdı.
Karabatak Dergisi’ne verdiği röportajda hoca Üsküdar Musiki Cemiyeti’de ki bir anasını şöyle anlatıyor: “ Hoca ( Emin Ongan) o gün derste konu olan eseri bana okuttu. Suphi Ziyâ Özbekkan’ın Uşşak şarkısıydı. “Her şey bu zaman evinde nâçâr geçer” okudum ama ben sıkılgan bir insandım, kıpkırmızı oldum. Bir yerde takılınca iyice kızardım. Ön sırada hanımlar vardı, gülüştüler. Biraz hırslanmışım herhalde –Ben size gösteririm- dedim içimden (Gülüyor) Emin hoca beni evladı gibi severdi. Gittiği her yere götürürdü. Ondan öğrendiklerimle kısa zamanda bana gülen o hanımların hocası oldum. Nazariyat dersleri verdim. Sonra da hocanın yardımcısı oldum. Ertem’de (Eşi) oradaydı işte, o hanımların yanında. Onu gördüğüm zaman “İşte eşim olacak kişi bu,” dedim.
Müsiki yüreğe dokunmalıdır
Güzel sorular sorulmuş ve hoca devam ediyor: “Mûsikî şuraya dokunandır, şuraya konuşandır. (elini kalbine götürüyor.) Burayı hareket ettirebilmelidir bir eser. Türk mûsikîsi güfte mûsikîsidir. O eseri anlayacaksınız, yaşayacaksınız dinlerken. Bugün bunun aksi yapılıyor, aklım almıyor. Ben klasikçiyimdir. Klasik müziğimizi aşılamaya çalıştım öğrencilerime; özünden taviz vermeden. Ben mûsikînin zevk, eğlence aracı olduğunu düşünmedim. Mûsikî eğitimdir, disiplindir, sabırdır, derinliktir. Her yerde icrâ edilmez bizim mûsikîmiz. Her ortamda olmaz. Eğlence malzemesi değildir. Mûsikînin kaldıramayacağı hallerde olmamak gerekir. Mûsikî sadece do re mi fa değildir. Sohbet de mûsikîdir. “ Samiha Ayverdi ile karşılaşma “Bir Konya seyahati vardı, on gün sürecekti oradaki program. Sâmiha Anne, Nihat Sâmi Banarlı, Nezihe Araz konuşma yapacaktı, Âyin icrâ edilecekti. Ankara’ya gittik oradan birisi bindi araca. Herkes büyük hürmetle karşıladı onu. Beni görünce “Hoş geldin Yusuf Evladım,” dedi. Ben çok şaşırdım tabîî. Hiç daha önce görmemiştim, tanımıyordum. “Beni nereden tanıyorsunuz?” diye sordum. “Biz birbirimizi biliriz,” dedi.” Bugünün insanı “Kâmil insanı” tanımıyor “Büyüklerimiz bize ders olmalı. Onları bilmeliyiz. Onlar ders olmalı, Sâmiha anne ders olmalı… Onları bilmezsek uzaklaşırız tabîî. Bugün ecdâdı bilmiyorlar, tanımıyorlar. Bugünün insanı “Kâmil insanı” tanımıyor.”
Günümüzde gençler sabretmiyorlar
“Çok çalışmıyorlar, sabredemiyorlar. Genç arkadaşlar istekli, istiyorlar ama gerektiği kadar kendilerini veremiyorlar. Ben kendimi, mesleğimi fedâ ettim. Herkesten bunu bekleyemeyiz tabîî. Haklılar da. Ama yine de onları mûsikî zevkinden, gerçek mûsikîden haberdar etmek lazım. Benim çocuklarım da öğrencim. Fakat onlar hep bu ortamda büyüdüler. (Kızına bakıyor.)”
Neyle dolarsan o boşalır senden
Elif Ömürlü Uyar: “Kulak bir şekilde doluyor. Hiç unutmam babam beni bir konsere götürmüştü, Kenter tiyatrosundaydı. Çok sıkılmıştım. Ama babam sıkılacağımı bile bile götürürdü. İstese bırakacağı yerler vardı, anneanneme bırakabilirdi meselâ. Ama işte aşinalık böyle oluşuyor. İnsan dolmadan boşalmıyor. Neyle dolarsan o boşalır senden.” Hastalığından sonra her şeyi boşlayabilirdi. Bahanesi vardı. Ama o adeta yeniden başladı hayata. Sol eliyle üreti, üretti.. Dile kolay iki bine yakın eser bu dönemde can buldu. Motivasyon toplantılarında örnek verdikleri kişilerin en başına Yusuf hocanın ismi yazılmalı bence. Allahım rahmet eylesin.