İmam Hatipliler’in Başarısından Korkuyorlar
27 Ağustos 2022
İmam Hatip Liseleri’nin horlandığı bir dönemde, İmam Hatip Lisesi öğrencisiydim. Zor
yıllardı. Diğer okullarla eşit olmadığımızı, haklarımızın bazen çaktırmadan bazen de
açıktan yenmeye başladığında anlamıştık.
Bir arkadaşımız atletizmde çok başarılıydı. Okulumuzu hep o temsil ederdi. Yine
koşuda birinci olmuştu. Birinci olmasına rağmen öyle bir haksızlıkla karşılaşmıştı ki,
üstünden yıllar geçmesine rağmen hâlâ aklına geldiğinde gözleri yaşarır. Hâlâ kabul
edemez o haksızlığı.
Okullararası atletizm yarışması duyuruya çıktığı vakit, birinciye ödül olarak hatırı
sayılır bir para miktarı yazıyordu. Arkadaşımızın da ihtiyacı vardı o rakama.
Derslerden sonra sürekli koştu, antrenman yaptı. Bizler de destekledik, motive ettik.
Yarışma günü geldi. Hepimiz heyecanlıyız. Diğer okullar da aynı. Hiç unutmam,
arkadaşımız açık ara birinci gelmişti. Bizler mutlu sevinçliydik. İçten içe mutlu
olmayanlar da vardı. Arkadaşımızın aldığı ödül hepimizi şok etmişti. Duyurulan hatırı
sayılır para değil de, sıradan ucuz yollu bir eşofman takımı verilmişti. Arkadaşımızın
umudunu, hayallerini paramparça etmişlerdi. Hâlâ aklımızda, hiçbirimiz bunu
unutmadık. Hâlâ arkadaşımızın gözleri yaşarır.
Bir müdürümüz vardı. Konuştuğu zaman uzun konuşurdu. O yıllarda bu uzun
konuşmalardan sıkılırdık. Meğerse müdürümüz İmam Hatipli olmanın güzelliğinin
yanında, önümüze çıkacak zorlukları, engelleri anlatıyormuş bizlere. ‘Bizim
elbiselerimiz beyaz çocuklarım’ derdi. ‘Biz leke kabul etmeyiz ona göre davranın’
derdi. Bu tür konuşmaları kuşkusuz tüm İmam Hatip Lisesi müdürleri yaptı. Yaşları ne
olursa olsun İmam Hatip Lisesi öğrenciler, elbiselerinin beyaz olduğunun hep
farkındalar.
Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Öz yurdunda garip, öz vatanında parya’ dediği gibi; öz
yurdumuzda garip kalmamıza rağmen yılmadık, yıkılmadık çok şükür. Dimdik ayakta
durmasını bildik.
İmam Hatipli demek dava adamı olmak demektir. Dava adamı olduk. Hak ile batıl
mücadelesinde hep hakkı tuttuk.
Hak yolunda ‘gidiyoruz’ denilince nereye demeden koşanlardan olduk. ‘Kim var’
sesine hiç düşünmeden ‘biz varız’ dedik.
Biz hiçbir zaman dikensiz gül bahçesi hayali kurmadık. Gül bahçesine girerken
elbette ayaklarımızın dikenlerden kan revan içinde kalacağını biliyorduk. Asımın
Nesli’ni rahat mı bırakacaklardı? Elbette hayır.
Saldırılar asla bitmeyecek. Her kılıkta saldıracaklar. Konserde, panelde, konferansta,
eline mikrofon verilen her yerde saldıracaklar. ‘Sende mi Brütüs’ dediklerimiz de
olacak. İşlerine gelmediğimiz sürece, önlerinden çekilmediğimiz sürece nefret
edecekler. Bugün biri nefretini kusacak, yarın diğeri.
Çünkü; oturmadı bir kenarda İmam Hatipli. Vatanı için, milleti için çalıştı, başardı.
Teknolojide, savunma sanayinde ve birçok alanda söz sahibi olmayı başardı. Öne
çıkmaya başladı İmam Hatipli.
Biz çok fark etmesek de onlar net görmeye başladılar. Gençlerimizin zihinlerinin
berraklığını görüyorlar, neler yapabileceklerini tahmin ediyorlar. Ve bir de kendilerinin
gizli ve açık projelerine teslim olmayacağımızı biliyorlar.
Ürkmelerinin, tedirginliklerinin ve saldırmalarının sebebi bu.
Anadolu Yayıncılar Derneği Gülşen’in Haber ve Kliplerine Yer Vermeyecek
Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı değerli arkadaşım Sinan Burhan, yaptığı
açıklamada dernek olarak aldıkları kararı açıkladı. Sinan Burhan açıklaması şöyle:
“Üyemiz bulunan 320 Anadolu medyasında şarkıcı Gülşen’in haber ve kliplerine yer
vermeme kararı aldığımızı kamuoyu ile paylaşıyor, sözlerinden dolayı Gülşen’i
kınıyoruz.”
Nemrut Dağı Kommagene Bienali’ne evsahipliği yapıyor
Bugünlerde Anadolu’dan güzel haberler geliyor. UNESCO Dünya Mirası listesinde
yer alan Nemrut Dağı, Kahta Kaymakamlığı tarafından ilk defa düzenlenen
Kommagene Bienali’ne evsahipliği yapıyor.
Teması “Hayali Bir Uygarlık” olarak belirlenen bienale, 23 ülkeden 53 sanatçı
katılıyor. Nemrut Dağı ve çevresindeki tarihi mekânlar sanatçıların uygulama alanı
olarak belirlendi.
Bu yıl ilki düzenlenen Kommagene Bienali, 20 Ekim’e kadar sürecek. Sanatçılar
başta Nemrut Tümülüsü olmak üzere, Cendere Köprüsü, Karakuş Tümülüsü,
Arsemia, Kahta Kalesi, ve Fırat Nehri üzerinde Atatürk Barajı sonrası oluşan beş
adada eserlerini sergiliyor.
İki ay boyunca çeşitli atölyeler, söyleşiler, konserler ve sergilerin yer aldığı bienalin
küratörlüğünü Nihat Özdal üstlenirken, açılış teması ise “Hayali Bir Uygarlık” olarak
belirlendi. Güney Kore’den Yongduk Yi, Norveç’ten Hakon Erichsen, İspanya’dan
Marisa Maeste, İtalya’dan Cristiano Carotti gibi çok sayıda yabancı sanatçının yer
aldığı bienale Türkiye’den de Ebru Ceylan, Varol Topaç, İsmet Doğan, Dilan Köse,
Doğukan Çiğdem ve birçok sanatçı katıldı.
Kahta Kaymakamı Selami Korkutata, bu önemli organizasyon için şöyle diyor:
"Türkiye’nin güneydoğusundaki Doğu Toros sıradağlarının en yüksek zirvelerinden
birini taçlandıran Nemrut Dağı ilk defa farklı bir kültür sanat etkinliğine evsahipliği
yapıyor. Kahta ve çevresinde tarih boyunca çok güçlü uygarlıklar yer almış.
Kommagene Krallığı’ndan bugüne, bu uygarlıkların bıraktıkları izler, Bienal fikrinin
ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Nevali Çori açıklarında bulunan Ada üzerinde
“Hayali Bir Uygarlık” oluşturma fikri ile yola çıkıldı. Bianel Adıyaman’ın, Nemrut Dağı
ve çevresinin tanıtımına ve turizmin gelişmesine önemli katkı sağlayacaktır.
Bienalimize destek veren başta Bakanlığımıza, Valiliğimize, yerli ve yabancı tüm
sanatçılarımıza ve bölge halkına teşekkür ederim.”
Sosyal Medyada Paylaşmadan Önce Emin Olunuz Yalan Haberlere Alet Olmayınız
Sosyal Medya mecrasında kirlilik, yalan haber artık ayyuka çıktı. Siyasi yalanları
geçin, yaşayan insanları bile öldürüyorlar. “Hayır, ölmedi yaşıyor’ diye söylenmesine,
yazılmasına rağmen sizi kimse duymuyor. Maalesef bu yalana her çevreden inanan
oluyor. Hatta iki sefer öldürülen var.
Türk şiirinin büyük ustalarından Yavuz Bülent Bakiler’i maalesef iki sefer öldürdüler.
Büyük usta şaştı kaldı. Kendisini arayanlara ‘Size ahiretten sesleniyorum’ diye espiri
yapmak zorunda kaldı. Nedir bu aymazlık bilmiyorum. Neden, niçin böyle davranılır?
Bir de ilk paylaşanlardan olmak için garip bir yarış var. Dur bir nefes al yahu. Doğru
mu yanlış mı araştır, sor, soruştur. Anadolu Ajansı yazmış mı? TRT haber yapmış
mı? Ne bu acele? Doğru olup olmadığını bile bilmeden bu ne hızlı paylaşım.
Sonradan büyük bir utanç ile silmek durumunda kalıyorsunuz paylaşımınızı. Üstelik
“Fazla kişi görmemiştir inşallah” diyerek dua etmek zorunda kalıyorsunuz. Bu duruma
düşmeden önce ne olur emin olmadan paylaşım yapmayın.
Yavuz Bülent Bakiler büyüğümüze sağlıklı ömürler diyorum.
Yazımı usta şairimizin sevilen şiirinden bir dörtlük ile bitirmek istiyorum.
“Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim
Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye.
Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla
Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye!”
Yorumlar
Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.