Son Dakika Haberler
İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği (AYBİR) tarafından hazırlanan "Kültür Sanat Camiasının Soykırımcı İsrail'e Karşı Tutumu" başlıklı raporunun sunumu İstanbul’da Rami Kütüphanesinde yapıldı. Raporu Aybir Başkanı Prof. Dr. Fatih Savaşan ve Doç. Dr. Mustafa Aslan okudu. Toplantıya çok sayıda gazeteci, aktivst ve vatandaş katıldı.
Hasan Aycın’ın “Bir Gün Mutlaka Döneceğiz” isimli çizgi sergisinin açılışıyla başlayan etkinlikte Mehmet Ali Aslan’ın müzik dinletisi de yer aldı.
Etkinlik kapsamında kültür ve sanat camiasının İsrail soykırımına tepkisinin ele alındığı bir panel de icra edildi.
Filistin asıllı Hollandalı yönetmen Hany Abu-Assad ve mütercim ve aktivist Ayçin Kantoğlu’nun panelist olarak katıldığı panelin yönetimini gazeteci Halil İbrahim İzgi yaptı.
Kültür-sanat camiasının 7 Ekim sonrası zirve yapan İsrail saldırganlığına karşı gösterdiği tepkileri açık kaynaklardan tarayan raporun birinci bölümünde dünya kültür ve sanat camiasının tepkilerine yer verilirken ikinci bölümünde Türkiye kültür ve sanat camiasının tepkileri derlendi.
Edebiyat, müzik, sinema, resim ve diğer sanatlar başlıklarına yer veren raporun sonunda tespitler bölümü yer aldı. 12 maddeden oluşan tespitler bölümünde Siyonist lobinin sermaye ve medya desteği sayesinde kültür-sanat alanında tekel oluşturduğuna vurgu yapıldı.
Dünya kültür-sanat camiasının tepkilerinin Türkiye’dekine kıyasla daha yüksek ve sürekli olduğunu kaydedilen raporda kültür ve sanat insanlarının bireysel ve platform olarak tepki vermelerine rağmen meslek örgütlenmelerinin ve kültür-sanat organizasyonlarının Siyonist lobilerin etkisine daha açık olduklarının tespiti yapıldı.
Raporda 14 maddelik bir “Davranış, Turum ve Politika Önerileri” bölümü de yer aldı. Bu bölümde sanatçıların ve sanatın İsrail saldırganlığına karşı durması kadar Filistin direnişinin dayanıklılığını artırmasının da önemli olduğu vurgulandı.
Kültür-sanat camiasının soykırım karşısında ve insanlık yanında konumlanmasının sağlanması içinbireylere, sivil toplum kuruluşlarına ve kamu kurum ve kuruluşlarına düşen sorumluluklara yer verilen önerilerde “kültürel boykot” üzerinde duruldu. Filistin direnişinin güçlendirilmesinin en az İsrail’in yalnızlaştırılması kadar önemli olduğunu vurgulayan rapora göre kültür ve sanat ürünlerinin moral ve motivasyon sağlayıcılığı üzerine politika geliştirilmesi gerekmektedir.
Tespitler
İsrail’in Filistin halkına uyguladığı soykırıma ilişkin dünya ve Türkiye’de kültür ve sanat camiasının tepkileri incelendiğinde temel bazı tespitlere ulaşılmıştır. 14 madde olarak çıkarılabilecek ana tespitler aşağıdaki gibidir:
Uluslararası ilişkiler, siyaset, ekonomi vb. birçok alanda olduğu gibi İsrail yanlısı lobi güçlü yapılarla kültür-sanat alanını da ekonomik ve psikolojik olarak domine etmektedir. Siyonist lobi kültür sanat alanında tekel oluşturmuştur.
Siyonist lobinin sanatçılar ve sanat kurumları üzerinde kumuş olduğu tekeli ortadan kaldıracak adımlar atılmalıdır. Dünyada ve Türkiye’de, soykırımı ekonomik ve psikolojik olarak destekleyen İsrail yanlısı lobininkurduğu tekelin kırılması için,barış ve adalet yanlısı sermayenin harekete geçirilmesi ihtiyacı açıktır.
Kadın, çocuk ve insan hakları konusunda duyarlı olan ve her fırsatta çeşitli kampanyalar düzenleyerek farkındalık oluşturmaya çalışan sanatçıların çoğunluğu 07 Ekim 2023’ten bu yana masum sivillerin katledilmesine ses çıkartmamaktadır.
Birçok olayda insan hakları aktivisti olarak rol üstlenen kimi sanatçılar ve meslek örgütlenmelerinin Filistin’de kadın, çocuk ve masum sivillerin katledilmesine ses çıkartmaması gündeme getirilmesi gereken iki yüzlü bir tutumdur. Sözde insan hakları adı altında yapılan eylemlere katılan, açıklama yapan ve aktivist gruplara destek veren sanatçı ve meslek örgütleriniİsrail saldırganlığı konusunda bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi ve harekete geçmeye teşvik edilmesi gerekir.
Dünya genelinde hayvan haklarını savunmak, çevre ve doğayı korumak için kurulmuş binlerce vakıf, dernek, inisiyatif vb. bulunmaktadır. Toplumsal bilinci artırmak ve farkındalık oluşturmak amacıyla kurulan bu organizasyonlarda görev alan sanatçıların 07 Ekim 2023’ten bu yana açıkça her türlü savaş suçunu işleyen ve soykırım yapan İsrail’i eleştiren güçlü bir açıklama yapmadıkları görülmektedir.
Sokak hayvanları için hayvan hakları aktivistleriyle birlikte kampanyalar düzenleyen, çevreci aktivistlerle çevre etkinliklerine katılan, hatta politik şiddete varan protestolarda rol alan sanatçıların aylardır herkesin gözü önünde yaşanan katliama ses çıkartmaması tavırda ciddi bir düalite işaret etmektedir. Geri planda kapitalizm ve Siyonist ideolojiye hizmet edebilen bu yapılara destek veren ve bu kampanyaların reklam yüzü olan sanatçıların bilgilendirilmesi ve uyarılması önem arz etmektedir.
İsrail’in uyguladığı soykırıma tepki göstermek isteyen sanatçıların antisemitizmlesuçlanma korkusu yaşadıkları gözlenmiştir.
İkinci dünya savaşından sonra Siyonizm, uluslararası alanda kendisine alan açmak için “Yahudi karşıtlığı” fikrini ortaya atmıştır. Siyonist düşünce ile mücadele etmek için, onun antisemitizmi araçsallaştırmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.İsrail’in devlet olarak yaptıklarını eleştirmeyi bir nefret suçu ile eşleştirme kurnazlığına pirim verilmemeli; Siyonist lobinin kendisi gibi düşünmeyeni yalnızlaştırmak için kullandığı antisemitizm suçlamasını işlevsizleştirecek yayınlar yapılmalı ve kültür ve sanat insanlarına hukuksal destek sağlayacak mekanizmalar tesis edilmelidir.
İsrail’in saldırganlığına karşı verilen tepkilerin daha çok bireysel olduğu, sanat ve meslek kuruluşlarından uluslararası kamuoyu uluşturacak güçte/yeterlilikte kurumsal tepki gelmediği görülmüştür.
Meslek örgütleri, kurum ve kuruluşlar gerek var olmak gerekse mevcudiyetlerini devam ettirmek için çeşitli kaynaklara ihtiyaç duymaktadırlar Siyonist lobi, uluslararası kamuoyu oluşturma potansiyeli olan meslek örgütleri ve kurumlarını ekonomik olarak desteklemek yanında onlara uluslararası saygınlık ve itibar kazandıracak networkler sağlamaktadır. Var olmak ve ayakta kalabilmek için Siyonist lobilerin açık/örtük desteğine ihtiyaç duyan kurumsal yapılar, suskunlukları oranında desteklenmektedir. Bu kültür ve sanat camiasını bloke eden düzene rağmen kültür ve sanatın hemen her alanında çok sayıda sanatçının bireysel tepki göstermesi oldukça kıymetlidir.
Yahudi kutsal metinlerinde “öldürmeyeceksin” açık emri olduğu halde, Yahudi sanat ve kültür insanlarından ve kurumlarından bu kapsamda herhangi bir tepkiye rastlanmamıştır.
Yahudiler arasından İsrail işgaline ve işlediği savaş suçlarına hatta İsrail’in devlet olarak oluşumuna bile karşı çıkan ve cılız da olsa tepkiler veren gruplar olmasına rağmen Türkiye’de ve dünyadaki Yahudi sanatçılardan benzeri bir tepki gelmemesi dikkate değer bir husustur.
Savaş karşıtı kurumsal tepkilerin daha çok batı ülkelerinden geldiği, Türkiye’den gelen kurumsal tepkilerin yok denecek kadar az olduğu tespit edilmiştir.
Avrupa’da meslek örgüleri ve sivil toplum kuruluşları köklü kurumsal yapılarıyla ön plana çıkmaktadır. Türkiye’de ise vakıf, dernek, meslek örgütleri gibi sivil toplum kuruluşlarının kurumsallaşma sürecini henüz tamamlayamadıkları ve halen bireysel reflekslerle yönetildikleri söylenebilir. Türkiye’de kurumsal karar alabilmek Avrupa’dakine göre daha zordur. Bunun haricinde Avrupa’da sivil toplum örgütlenme oranıyla Türkiye’de sivil toplum örgütlenme oranları karşılaştırıldığında Avrupa’da sivil örgütlenme konusunda toplumun daha fazla bilinçli ve istekli olduğu görülmektedir.
Türkiye’de kültür sanat camiasının soykırıma yeterli tepki vermekte zorlanması çeşitli açılardan değerlendirilmelidir. Bu çerçevede, Filistin davasının Türkiye’de tarih boyunca farklı ideolojik gruplarca sahiplenilmesine rağmen, bu sahiplenmenin zamanla azalmasının arkasındaki nedenler tespit edilmelidir. Bazı konularda farklı düşünmenin maliyeti, Filistin Davasına çıkarılmamalıdır. İsrail saldırganlığına karşı durmada asgari müşterekler korunmalı ve Siyonizm ve emperyalizme karşı mücadelede iş birliğini artırmanın yolları araştırılmalıdır.
İsrail’in Filistin’de uyguladığı soykırıma ilişkin Türkiye’deki kültür-sanat camiasından gelen bireysel tepkiler, kamuoyu oluşturacak nitelik ve yeterlilikten yoksundur.
İsrail’in Filistin halkına uyguladığı soykırıma ilişkin sanatçılardan gelen bireysel tepkiler, dağınık ve sistematik olmadıkları için kamuoyu oluşturamamaktadır. Sanatçıların mesajlarındaki anlamın örtük olması (neyi neden kınadıkları ve hangi düşünceye neden destek verdikleri anlaşılmadığından), mesajlar gündem oluşturmada yetersiz kalmaktadır. Geniş kitlelere ulaşarak güçlü bir etki oluşturmak için; sade, yalın ve net ifadeler içeren mesajlar verilmelidir.
Türkiye kültür-sanat camiasından gelen tepki mesajlarının içerik analizi yapıldığında; failin belli olmadığı ve mesajların daha çok genel ifadeler içerdiği görülmektedir.
Çoğu sanatçının İsrail’e tepki mesajlarında genel ifadeler kullandıkları, fiilin eleştirilmesine rağmen failden hiç bahsedilmediği görülmektedir. Sanatçıların açık bir şekilde İsrail’i lanetleyen ve Filistin’e destek veren mesaj yayınlamaktan çekindikleri düşünülmektedir. Sanatçıların bu çekingen tutumunun ardında İsrail yanlısı lobisinin “yalnızlaştırma tehdidi” bulunmaktadır. İsrail yanlısı lobinin yalnızlaştırma tehdidi ile karşı karşıya kalan sanatçı; reklam filmlerinden oynayamamakta, dizi ve filmlerdeki rolünü kaybetmeye, filmini gösterecek uygun bir salon bulamamaktan konser organizasyonu için sahne bulamamaya, kitabını bastıracak yayın evi bulamamaktan uluslararası fuarlara katılamamaya kadar uzanan birçok mesleki risk ile karşı karşıya kalmak anlamına gelmektedir.
Bunu haricinde bazı sanatçıların Filistin’e verilen desteği hükümet ve politikalarını desteklemekle ilişkilendirdikleri düşünülmektedir. Filistin meselesine ilişkin tarihsel bilgiden yoksun ve her şeyin 07 Ekim 2023’te başladığını düşünen bu sanatçıların hükümeti destekliyormuş gibi görünmemek için; İsrail soykırımına ilişkin ya hiç fikir beyan etmedikleri ya da mesajlarında açık ve net ifadelerden kaçındıkları görülmektedir.
Türkiye kültür-sanat camiasından gelen tepkilerin büyük bir çoğunluğunun İsrail’in Gazze Hastanesini bombalanmasının adından geldiği; sonraki zamanlarda İsrail’in yaptığın soykırım ve katliamlar karşısında sanatçı ve kurumların büyük bir kısmının sessiz kaldığı görülmüştür.
Uluslararası hukuk savaş hallerinde bile bazı kritik yapılara dokunulmamasını güvence altına almış olmasına rağmen İsrail’in yaralıların tedavi edildiği hastaneyi bombalaması dünya kamuoyunda olduğu gibi Türkiye’de de büyük bir tepkiyle karşılanmıştır.Soykırım girişiminin 07 Ekim’de başlamasına rağmen, Türkiye’deki birçok sanatçı İsrail karşıtı ilk mesajını 11 Ekim 2024’te Gazze Hastanesini bombalamasının ardından vermiştir. Milyonlarca insanın “bu kadar da olmaz” diyerek tepki verdiği bir ortamda milyonlarca takipçisi ve hayran kitlesi olan sanatçıların iki temel refleksle tepki gösterdiği söylenebilir.
Bunlardan ilki; İsrail’in Gazze hastanesine saldırısından sanatçının rahatsız olmasıdır ki; bu zaten mesajın içeriğine ve metne yansımaktadır. İkinci durum; geniş hayran kitlesine sahip sanatçının hayran kitlesinden tepki almamak için genel eğilimine uygun açıklama yapma düşüncesidir. Bu düşünce de yayınlanan metinlerde kendisini hissettirmektedir.
Rusya-Ukrayna savaşı gerekçe gösterilerek 2002 yılında Rusya, birçok uluslararası kültür-sanat organizasyonundan menedilmişti. Filistin’de uyguladığı katliam sebebiyle İsrail’in uluslararası kültür-sanat organizasyonlarından menedilmesi talebleri karşılık bulmamıştır.
Dünyada ve Türkiye’de, soykırımı ekonomik ve moral olarak destekleyen Siyonist yanlısı tekelin, yapımcılardan yayıncılara kadar kültür ve sanat alanının bütününde kırılması için barış ve adalet yanlısı sermaye harekete geçirilmeli ve desteklenmelidir. Örneğin. Eurovision gibi etkinliklerde tam sonuç alınamaması Siyonist sermaye ve lobilerin siyaset, medya ve mesleki örgütlenmelerüzerindeki etkisinin bir sonucudur.
İsrail’in uluslararası kültür-sanat organizasyonlarından menedilmesiyle ilgili batılı sanatçılar ve kurumların çeşitli girişimleri varken, Türkiye’den sanatçı ve kurum/kuruluştan bu konuda herhangi bir girişime rastlanmamıştır.
Sanatın savaş, katliam ve soykırımla bir arada anılmaması gerektiğini savunan Avrupa’nın farklı yerlerindeki sanatçı ve meslek kuruluşları, İsrail’in uluslararası organizasyonlardan menedilmesi için imza kampanyaları başlattılar. İsrail’in açıkça savaş suçu işlediği gerekçesiyle sanat etkinliklerinden menedilmesini savunan birçok sanatçı, meslek örgütü ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin yaptıkları eylemlersonucu değiştirmese de Siyonist lobinin kültür-sanat alanında irtifa kaybettiği göstermektedir.Avrupa’da birçok sanatçı, kurum ve kuruluş İsrail’in uluslararası organizasyonlardan menedilmesini isterken Türkiye’den herhangi bir sanatçı, kurum ve kuruluş bu kapsamda bir açıklama yapmamıştır. Türkiye milli ve manevi çıkarları gereği Filistin halkının yanında yer almaktadır. Ulusal ve uluslararası organizasyonlara Türkiye adına katılan sanatçı ve kurum ve kuruluş temsilcilerinden ülkenin milli çıkarları doğrultusunda tavır takınması beklenmektedir. Ülkeyi temsilen bu organizasyonlara katılacak sanatçı ve meslek kuruluşu görevlendirilmelerinde birden fazla kriter göz önüne alınmalıdır.
Politika, Tutum ve Davranış Önerileri
Yukarıdaki tespitler ışığında, başta kültür ve sanat camiası olmak üzere ilgili her insanla, aşağıdaki politika, tutum ve davranış önerilerimizi paylaşmak istiyoruz:
Katliam ve soykırım gibi insan haklarının temelden ihlal edildiği, insanın yanı sıra tabiatın ve doğadaki bütün unsurların zarar gördüğü gayri insani durumlar karşısında, toplumdaki herkesin duyarlı olması, tepki göstermesi ve olan bitene engel olması beklenir. Sanatçı, bu hâllerde en önde olması ve topluma öncü olması gerekendir. Sanatçı, savaş suçlarına karşı tutum alma gücünü, başka hiçbir hatırlatıcıya ihtiyaç duymadan kendisini sanatçı yapan ruh, ahlak ve felsefede bulmalıdır.
Dünyada ve Türkiye’de, soykırımı ekonomik ve moral olarak destekleyen Siyonist yanlısı tekelin, yapımcılardan yayıncılara kadar kültür ve sanat alanının bütününde kırılması için barış ve adalet yanlısı sermaye harekete geçirilmelive desteklenmelidir.
Konvansiyonel görsel haber yayıncılığında Türkiye ve Körfez ülkelerinde son dönemde atılımlar gözlemlenmekle birlikte dijital ağlar başta olmak üzere kamuoyunu yönlendirme gücü olan yeni platformların kurulması veya mevcutların etki gücünün artırılmasına ihtiyaç vardır. Kültür ve sanat camiasından soykırıma karşı yükselen tepkilerin kısılmasına yönelik tehditler, baskılar ve mobingler bu alanda kurulacak platformlar, meslek kuruluşları, firmalar ve üretilecek ürünlerle etkisizleştirilebilir. Üstelik Siyonizm cenderesinden dünyayı çekip çıkaracak kültür sanat yatırımlarına ihtiyaç Gazze ile sınırlıda değildir.Çabaların olumlu sonuçlar verebilmesi için ilgili alanlarda ihtiyaca cevap verecek büyüklükte ve dinamizmde yatırımların yapılması ve kurumların oluşturulması şarttır.
Bazı kültür sanat insanları, işgal, katliam veya soykırım yapanın İsrail yönetimi ve ordusu olduğunu ifade etmeden Filistin halkının yanında olduklarını beyan etmeyi tercih etmektedirler. Kötülüğün sahibi ve faili zikredilmeden yapılan kınamalar eksiktir. Soykırımcıya açıkça sen soykırım yapıyorsun denilmelidir. Bugüne kadar eksik kınamayla yetinen kültür sanat çevreleri, zaten uluslararası mahkemelerce de karar verildiği üzere, İsrail’in işgal, katliam ve soykırım yaptığını açıkça dile getirerek duruşlarını netleştirmelidir.
İsrail’in işgalci, katliamcı ve soykırımcı tavrına bireysel tepki veren kültür sanat insanlarının, güçlü kamuoyu desteği almasını sağlayacak kampanyalar yapılmalıdır. Bu amaçla bireysel duyarlılıklara ihtiyaç olduğu gibi sivil toplum kuruluşlarına ve merkezi ve yerel yönetimlere düşen işler vardır:
Sivil toplum kuruluşları platformlar oluşturulmalı, etkinlikler düzenlenmeli; duyarlı sanat ve kültür insanlarının itibar, istihdam ve gelir kayıplarını önleyici uygulamalara gitmelidirler.
Ülkemizin İsrail soykırımına karşı tutumuna paralel olarak başta Millî Eğitim Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yerel yönetimler olmak üzere kamu birimleri, kültür ve sanat alanına desteklerinde duyarlı sanatçılar gözetilmelidir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere, kültür ve sanat alanındaki çatı kuruluşların Ülkemizdeki ve yurtdışındaki Filistin’e destek veren (İsrail zulmü karşıtlığında birleşen) sanatçıları bir araya getiren etkinlikler yapmalıdır.
Yerel yönetimlerin İsrail yerel yönetimleriyle yaptıkları “kardeş şehir” anlaşmaları iptal edilmelidir. Böylece ağırlıklı olarak folklor, kültür ve sanat ağırlıklı işleve sahip bu anlaşmaların İsrail tarafından işgali ve soykırımı örten bir araç olarak kullanılmasının önüne geçilmelidir.
Bireyler ve sivil toplum kuruluşları, merkezi ve yerel yönetim birimlerinin kültürel, sosyal ve sanatsal etkinliklerinde İsrail soykırımına tepki verenlere öncelik vermelerini vatandaşlık hakkı kapsamında çeşitli yöntemlerle talep etmelidirler.
Hukuk tanımaz, işgalci ve soykırımcı İsrail’in uluslararası arenada yalnızlaştırılması ve boykotun her yönünde sürdürülebilir hale gelmesi için kültür ve sanat alanında İsrail ile her türlü iş birliğinin kesilmesi gerekir. Kültürel boykot Filistin direnişine moral destek verirken İsrail işgal politikalarına güçlü bir cevap teşkil edecektir.
Bireysel tepki veren kültür ve sanat insanlarına destek verilmesi kadar, istediği hâlde tepki vermekte zorlananlara yönelik suçlayıcı dil kullanmadan teşvik edici ve cesaretlendirici üslupla yaklaşılması son derece önemlidir. Tüm kültür ve sanat camiasının yeterli bilgi edinmeleri halinde savaş suçlarını ve soykırımı telin edecekleri kabulü ile faaliyetler ve yayınlar yapılmalıdır.
Yayınevleri, yapım şirketleri, yönetmenler, yapımcılar, iletişim kuruluşları, organizatörler ve meslek örgütleri festival, bienal, konser, sergi türü etkinliklerle Filistinli yazarların duygu, düşünce, gözlem ve deneyimlerini paylaşacaklarıortamlar oluşturmalıdır. Ayrıca sinema filmi, müzik, çizgi film, tiyatro gibi İsrail vahşetini ve Filistin’in soylu direnişini işleyen kalıcı kültür sanat çalışmaları yapılmalıdır.
Türkiye’de kültür sanat camiasının soykırıma yeterli tepki vermekte zorlanması çeşitli açılardan değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bu çerçevede, Filistin davasının Türkiye’de tarih boyunca farklı ideolojik gruplarca sahiplenilmesine rağmen, bu sahiplenmenin zamanla azalmasının arkasındaki nedenler tespit edilmelidir. Bazı konularda farklı düşünmenin maliyeti, Filistin Davasına çıkarılmamalıdır. İsrail saldırganlığına karşı durmada asgari müşterekler korunmalı ve Siyonizm ve emperyalizme karşı mücadelede iş birliğini artırmanın yolları araştırılmalıdır.
İsrail’in işgalci, katliamcı ve soykırımcı tavrına yönelik ortaya konan sanatçı tepkileri dünyanın bütün ülkelerinde karşılık bulacak şekilde yaygınlaştırılmalıdır. Bu çerçevede dünya ülkelerinde temsilcilikleri bulunan Dışişleri Bakanlığımız başta olmak üzere Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü, Diyanet Vakfı, TİKA gibi kuruluşlarımızın ilgili birimleri, mevzuat ve şartlar çerçevesinde, rol üstlenmelidir.
Sürdürülebilirlik her alanda olduğu gibi işgal, katliam ve soykırıma karşı durmada da önemlidir. İsrail saldırganlığına karşı ortaya konulan Filistin yanlısı sanatçı duruşunun sürdürülebilirliğini sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Bu amaçla sanatçıların üyesi oldukları meslek örgütleri, kültür sanat dernekleri, uluslararası insani kuruluşlar yol haritaları belirlemelidir. Gerekli olduğu durumlarda yeni mesleki örgütlenmelere gidilmelidir.
Yerel ve bölgesel sanatçıların organize edilmesiyle, dünya çapında “İsrail’in Filistin’deki Saldırganlığına ve Soykırımına Karşı Küresel Sanat Karşı Çıkışı” başlıklı, her ülkeden belli sayıda sanatçı imzasının yer alacağı yüzyılın en büyük bildirisi hazırlanıp kamuoyuna ilan edilmelidir.
Kültür sanat insanları İsrail’in işgalci, katliamcı ve soykırımcı uygulamalarına yönelik tepkilerini bireysel, yerel ve ulusal çapta sürdürmelerinin yanı sıra seslerini daha gür çıkararak ve sonuç sağlayacak biçimde, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Arap Birliği, D-8, İslam İşbirliği Teşkilatı, G-20, Türk Devletleri Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlar nezdinde de ortaya koymalıdır.
Yahudilerin Filistin’e taşınarak devletleştirilme süreci Yahudi sermayesi ve lobiciliğinin ve Batı ülkelerinin güçlü desteği sayesinde gerçekleşmiştir. 75 yılı aşan İsrail işgal politikası da aynı güçler tarafından desteklenmektedir. Bu yüzden Filistin’in yüzyılımızın en büyük kurtuluş mücadelesini verdiği açıktır. Kültür ve sanat alanındaki destek Filistin direnişinin güçlendirilmesi bakımından hayati derecede önemlidir. Bu desteğin İsrail’in zulmünü orta yere sermesinin yanında Filistin direnişinin gücünü ve dayanıklılığını da göstermelidir. Kültür ve sanat alanındaki desteğin bu direnç ve dayanıklılığa vurgu yapması ve moral kazandırıcı olması İsrail zulmüne işaret etmesinden daha kıymetli olduğu düşüncesiyle bu doğrultuda kültür ve sanat alanındaki üretimlere ve politikalara ağırlık verilmesi önem arz etmektedir.
Yorumlar