Son Dakika Haberler
Bireyin çıkarlarını önceleyen; toplumsal faydayı öteleyen, kazanmak için her şeyin mubah sayıldığı hedonist yaşam biçiminin dayattığı haz duygusunun kurbanları olduk. Kişileri, şirketleri ve devletleri kapasitelerinin üzerinde tüketim yapmaya zorlayan bu durum nedeniyle kapital faşizmin ekonomik köleleri haline getirildik.Bu düzende tükettikçe obezleştik, obazleştikçede ihtiyaçlarımızı karşılamak için daha çok borçlanmanın yollarını aradık. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmak yerine yorganı büyütmeyi tercih ettik. İşlerimizi büyütmekten öte; işyerlerimizin fiziki mekânlarını büyütmeyi itibardan saydık. Şirketlerimizin kasalarını kendi keselerimiz sandık. İşlerimizi geliştirmek için harcanacak paraları ekonomik olarak daha üst sınıflara el sallayabilmek uğruna lükse, şatafata ve gösterişli bir yaşam tarzına harcadık. İsrafla-cimrilik arasında nerede durmamız gerektiğini belirleyemedik. “Allah’ın ihtiraslara değil; ihtiyaçlara cevap verdiği” gerçeğini ıskalayarak sahip olduğumuz dünyalık başarıları kendimizden bildik. İstediklerimizi elde edemeyince de sürekli olarak suçlayacak birilerini aradık. Ekonomik olarak kendimizden daha zor durumda olanlara bakmak yerine sürekli olarak iyi durumda olanlara bakarak iflah olmaz ihtiraslarımızın oyuncağı olduk. Şükürle- sabır arasındaki yolculukta ne yazık ki sınıfta kaldık. Hep birlikte ihtiyaçları üzerinden tasarlanan “denek bireylere” dönüştürüldük. Sahip olduğumuz lüksleri kaybetmemek için; daha çok para kazanacak, daha çabuk para kazanacak, daha zahmetsiz para kazanacak alanlara yöneldik. Alın teriyle para kazanmanın ehemmiyetini unuttuk. Borsayı, dövizi, faizi, kripto paraları mevcut statülerimizi devam ettirecek oyun alanları olarak görmeye başladık. Kolay para kazanmak için patronundan-işçisine, memurundan-yöneticisine, üniversite öğrencisinden-öğretmenine… herkes kıt kanaat imkânlarla biriktirdikleri paraları birilerinin ekmeğine katık etti. Finansal piyasalarda veri okuma gerektiren alanlarda yeterli derecede bilgi sahibi olmadığımız halde daha çok kazanmak için dünyevi hırslarımıza yenik düştük. Kazanırken her şeyi kendimizden bilip; kaybederken nerede bu devlet diyerek sorumlu aramaya başladık. Ekonomik krizlerden avantaj sağlayarak elde ettiğimiz birikimleri garip-gürebanın sofrasını küçülterek sağladık. Haramla-helal arasındaki duruşumuzda “helal olanı tercih etme” hassasiyetlerimizi kaybettik. Evlerimizde stok yaparak yüksek enflasyon belasını kendi ellerimizle büyüttük. Kurgulanan “EKONOMİK OYUNDA” nasıl kazanmamız gerektiği, nasıl harcamamız gerektiği, nasıl yaşamamız gerektiği planlanarak ekonomik köleler haline getirildik. Kısaca kendimiz ettik kendimiz bulduk…
Yorumlar
28 Kasım 2024
13 Kasım 2024
07 Kasım 2024
24 Ekim 2024
16 Ekim 2024