Duruşu desteklenmeyen çocuk bağımlı olur
25 Eylül 2023
(Montessori Eğitimi)
Çocuk yetiştirilmesi ve eğitimi söz konusu olduğunda en temel ilke şudur:
En iyi anne/baba/öğretmen kendisini en hızlı “geçersiz” hale getirebilendir.
Her çocuk özgün ve özeldir.
Kendine ait hususiyetleriyle birlikte dünyaya doğar.
Sadece yaratılışına ait kodlar üzerinden gidilerek gelişim ve eğitimine katkı verilebilir.
O yaratılıştan konulmuş kodlara rağmen asla bir davranış kazandırılamaz.
Kuş uçar, balık, yüzer, yılan sürünür.
Üç hayvana uçma, yüzme ve sürünme dersini zorunlu yaparsan üçünü de başarısız hale getirirsin.
Anne/babalar çocuklarını iyi gözlemlemeli, kişiliğinin gelişimine saygı duymalı, bu hususta onu desteklemeli, gölge olmamalı, asla dikte etmemeli.
Yaratılıştan getirdiği özgün kişiliğine aykırı talepler anne/baba tarafından ısrarla dikte edilen çocuk ikinci bir kişilik geliştirmek zorunda kalır.
Anne/babanın bu baskısı uzun süre devam ederse özgün kişiliği ihmal ve istismara uğrayan çocuk mecburen doğal olmayan ikinci kişilikle yoluna devam etmek zorunda kalır.
Geçte olsa özgürlüğünü eline aldığında özgün kişiliğine dönmeye çalışsa da geldiği mesafenin çok gerisinde kalmış olduğu için tam anlamıyla bütünleşemez.
Artık çift kişilikle hayatına devam etmek zorundadır.
Bu da sürpriz bir şahsiyet demektir.
Kendinin dahi nerede/ne zaman/nasıl davranacağını ön göremediği garip bir kişilik yapısı demektir.
Sürekli iniş/çıkışların olduğu, zaman zaman patlamaların yaşandığı zorlu bir süreç ölümüne kadar ona eşlik edecektir.
Maria Montessori de çocukların bu özgünlüğüne dikkat çekmeye çalışmıştı.
İtalya’nın ilk kadın doktor ünvanına sahip olan Maria Montessori, 1907 yılında kurmuş olduğu çocuk evi “Casa dei Bambini” ile Montessori eğitimi çalışmalarına başlamıştır.
“Çocukları izledim, onları yakından inceledim ve bana, onlara nasıl öğreteceğimi öğrettiler.”
Dr. Maria Montessori’ye göre çocuklar, yetişkinlerden çok daha farklı bir şekilde düşünür, algılar ve öğrenir. Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği dönemdir. Sadece zekâ değil, insanın bütün mümkün becerileri bu dönemde oluşur. Hiçbir yaşta çocuk, zekice bir yardıma, bu dönemde olduğu kadar ihtiyaç duymaz.
Montessori eğitimi, özel olarak hazırlanmış bir ortamda var olan materyaller ile çocukların bireysel ilgi ve eğilimlerine göre deneyim kazandırarak çevreyi kavramasına yardımcı olur. En öne çıkan özelliği ‘serbest çalışma’ olan Montessori eğitiminde, çocuk karar verme konusunda özgürdür. Neyle meşgul olmak istediğini, ne kadar süreyle ve kiminle olacağını kendisi belirler. Böylece, kendi kararlarını uygulayabilen çocuklarda doğal yoldan bir disiplin gelişir ve sakin bir ortam oluşur.
Eğitim, birilerinin aktardığı sözleri dinlemekten ziyade, çocuğun içinde bulunduğu koşulları deneyimlemesiyle ilerleyen, doğal bir süreçtir.
Çocuklarda yetişkinleri taklit etme olanağı sağlayan günlük işler, onlar için heyecan vericidir. Taklit ise çocukların günlük hayatta ihtiyaç duyacakları becerileri hızla geliştirir.
Montessori eğitimi ile çocuk; duyuları aracılığıyla sesleri, kokuları, tatları, geometrik cisimleri, boyutları, ağırlıkları ve farklı yüzeyleri öğrenir. Çocukların okuma istekleri bastırılmaz ve ilgili konularda kitaplardan yardım almaları sağlanır. Okuma-yazmaya hazırlık yapmak adına kalem tutma becerileri geliştirilmeye çalışılır. Bu konuda özel materyallerden faydalanılır.
Çocukların kıtalar, okyanuslar, ülkeler ve şehirlerin yerini öğrenebilmesi için puzzle haritalar kullanılır. Özellikle matematik hususunda çocukların gerekli ilgisini kazanmak ve zevkli bir hale getirmek için somut matematik materyalleriyle çalışma olanağı sağlanır.
İnsanda zekâ ancak arzuyla yönetilir. Arzunun olabilmesi için haz ve neşenin olması gerekir. Zekâ ancak neşe içinde gelişerek meyve verir. Koşucular için nefes alma neyse, eğitim için de öğrenme neşesi odur.
Doğumuyla anneye bağlı olan bebeğin ilk bağımlılığına son vermek için kordonu/göbek bağı kesilir.
Anne/baba/öğretmen sonrasında görünmeyen kordonlarla çocuğu kendi özgün ve özel yolculuğunda desteklemeli ama vakti gelince o kordonları kesmeyi de bilmelidirler.
“Bağımlılık” aile içinde başlatılan ve dalga dalga sosyal hayatta kişilere ve maddelere yayılarak devam eden patolojik bir süreçtir.
Bu sürecin olmaması için anne/baba/öğretmenlere düşen çocuğa gölge etmeden onu özgün ve özgür kişiliğini/duruşunu geliştirme hususunda süreli/sınırlı destek olmaktır.
Yorumlar
Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.