Devlet, toplulukların umumi refah(commonwealth) için oluşturdukları teşkilattır ve tarihin bilinen tüm zamanlarında varlığına ihtiyaç duyulmuştur.
Çiftçilik te, devlet gibi tarihin en derinliklerinden bugüne önemini her geçen gün artırarak devam ettiren bir iş koludur.
Çünkü çiftçiler toprağa basmakta, dolayısıyla devletin üzerinde durduğu ayakları temsil etmektedir.
Devlet, ayakta duracaksa onlar sayesinde, yürüyecekse onlar sayesinde, koşacaksa onlar sayesinde, duracaksa onlar sayesinde, çökecekse onlar sayesinde…
Bu sebepten bir devletin milli güvenlik önceliği sıralamasında birinci sırayı sağlıklı su ve gıdaya ulaşım yer almakta; bu da çiftçileri işaret etmektedir.
İki yüzyıldır çok hızlı ve en vahşi biçimlerine muhatap olduğumuz sanayi ve ardından teknolojik ve bilişsel devrim insanlığa çiftçiyi, toprağı, gıdayı, su ve havanın önemini unutturdu.
Madde aleminin içinde kısır bir döngüye dönüşen teknolojik ilerleme, insanlığın büyük medeniyet(!) yürüyüşü olarak takdim edildi iki yüz yıldır.
Modern dünya, Kral Midas’ın ikileminde boğuluyor…
Dokunduğu her şeyin altına dönüşmesini isteyen Kral Midas bir noktadan sonra pişman olması tam da modern dünyanın geldiği duygu durumunu anlatıyor.
Altına karşı nihayetsiz bir hırs içinde olan Midas, dokunduğu sandalye ve masanın saf altına dönüşmesinden memnunken; yediği yemeğin, öptüğü çocuğunun altına dönüşmesi karşısında dehşete kapılır…
Modern dünya siyanürle altın elde etmek için doğayı tahrip ederken, daha yüksek gelir için küreyi ısıtırken Kral Midas’ın hırsıyla vardığı noktanın bu gün aynısını yaşıyor…
Soluyacağı havayı, içeceği suyu, yiyeceği gıdayı altına dönüştürmeye çalışmak insanlığı duvara toslattı.
Sanayi, teknoloji ve bilişsel devrimin sunduğu imkanlarla doğaya saldıran beşer altın yumurtlayan tavuğu öldürmeye çalıştığını corona(covid-19) salgınının acil ikaz butonuna basmasıyla anladı.
Salgın yokuştan gittikçe hızlanarak uçuruma doğru kayan kamyonun el frenini çekti.
Şimdi gerek iklim antlaşmaları, gerekse sağlıklı su ve gıdaya ulaşımla ilgili yeni stratejik planlarla insanoğlu altın yumurtlayan tavuğunu tedavi etmeye çalışıyor…
Bu hayati stratejik planda en çok değer verilmesi gereken iş kolu çiftçiliktir.
Tarih boyu hiç değişmemiş ve değişmeyecek hayati kural budur:
“Buğday ile koyun, gerisi oyun!”
Toprağa ayağı sağlam basmanın, toprağa sağlam basarak kendinden emin adımlar atmanın yolu çiftçiye yatırımdan, ayaklara iyi bakım yapmaktan geçiyor.
Bu dün böyleydi, bu gün böyle, yarın da öyle olacak…
“Geçmiş, geleceğe suyun suya benzediğinden daha fazla benzer.”
(İbn Haldûn, Mukaddime, c. I, s. 14)
Bakın birileri bundan 20 asır önce çiftçi-devlet-millet ilişkisini nasıl anlatmış:
“Plutarchus(46-120)’a göre devlet, Tanrı’nın inayetiyle hayat bulan, en yüksek öz sermayeyi yönlendirmek üzere hareket eden ve tabir yerindeyse, akl-i selimle yönetilen bir organdır. İçimize din ve inanç duygusu yerleştirip bizi imana yönelten neyse, devletin bedeni itibariyle de ruhtur. Kalbin bulunduğu yerde, iyiliğin ve kötülüğün neşet ettiği senato vardır. Gözün, kulağın ve dilin işini yargıçlarla bölge valileri yapmaktadır. Memurlarla askerleri eller temsil eder. Mali işler ve muhasebe memurları mideyle bağırsaklara benzetilebilir… Ayaklar çiftçilere tekabül eder, çünkü toprağa bağlıdırlar. Toprakla uğraşırken sık sık taşa takılıp tökezledikleri için yardım ve korumayı hak ederler, çünkü bedenin yükünü taşıyan da, onu ayakta tutup, ona hareket kabiliyeti kazandıranda ayaklar; yani çiftçilerdir. Devlet, ancak ve ancak yukarıdaki uzuvların aşağıdakileri koruduğu, aşağıdaki uzuvların sadakatle mukabele edip yukarıdakilerin taleplerini tam anlamıyla yerine getirdikleri, her birinin diğeriyle mütekabiliyet ilişkisi içinde olduğu ve her birinin kendi çıkarının diğerinin çıkarına hizmet edeceğini idrak etmesiyle sağlıklı olur, gelişir.” (Mestrius Plutarchus, Paralel Yaşamlar, Batıya Yöne Veren Metinler, I/392.)
“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”
(Mehmet Akif Ersoy, Safahat, 7.Kitap)