Başarılar Tesadüf Değildir
08 Ağustos 2022
Geçtiğimiz haftalarda Sakarya’da güzel bir etkinlik vardı. O etkinlikte İmam Hatipler
konuşuldu. Oturumlarda sıkıntılı yıllardan bahsedildi. Duygu dolu anılar aktarıldı.
İsmini vermeyeyim başarılı bir İmam Hatip Lisesi’nin eski müdürü şöyle diyordu; sesi
titrek gözleri dolu dolu: “Yanılmıyorsam 1997 senesiydi. İmam Hatip Lisesi’nde
müdürüm. 28 Şubatçılar başımıza her saniye balyozlar indiriyorlardı. İmam Hatip
Liseleri’nin kapılarına kilit vurma durumuna doğru geliyoruz. Başörtüsü ise rejimin tek
tehdidi idi. Dolayısıyla bütün medya, mal bulmuş mağribi gibi İmam Hatip Okulları’nda
görüntü almak, haber yapmak peşindeydi. Canlarından bezdirilen çocuklarımız ise
vakarlarını kaybetmeden dik duruşlarını sürdürüyorlardı. Böyle netameli bir zamanda
bir TV kanalı sınıflara kadar girdi. Ortaokul 1. sınıf öğrencilerinden ismini
unutmayacağım Fatih isimli evlâdıma mikrofonu uzattılar. O masum evlâdıma spiker
sordu?
- İmam Hatip Okulları’nın kapanmasıyla ilgili düşüncelerin nedir?
- Devlet büyüklerimizden rica ediyoruz. Lütfen okullarımızı kapatmayın. Bu okullar
hep iyi insanlar yetiştirmiş ve yine yetiştirecektir. Belki bu okullardan bakanlar,
başbakanlar, cumhurbaşkanları çıkar. Büyüklerimize rica ediyoruz. Okullarımızı
kapatmayın.
Bu yavrumun konuşmasından sonra ortaokul çocukları ağlamaya başladılar. Bu
masum yavrum sanki milletin kem talihinin önüne set çekecek bir idari kadroyu
müjdeliyordu. Onca zorluklar ve puan kesmelerin karşısında Fatih, Makine Mühendisi
olduğunu, nice İmam Hatipliler’in nice üniversitelerde başarıdan başarıya koştuklarını
herkes biliyor. Ve bu BAŞARILAR ASLA TESADÜF DEĞİLDİR. İmam Hatipli
öğrenciler, en yüksek puanlarla girdikleri okulların ve öğretmenlerin hakkını heder
etmeden üniversite sınavlarında başarı bayraklarını ellerinde taşıyorlar.
Türkiye’de ve dünyada ne kadar çocuklarımız varsa hepsi masumdur. Hepsi bizim
geleceğimizdir. Bunların okudukları okullar da bizimdir. Bir zamanlar bizler de İmam
Hatip Okulu öğrencisiydik. Diğer okullar bize hep farklı gözle baktılar. Sanki biz bu
vatanın evlâtları değiliz gibi davrandılar. Nice hakaret söz ve davranışları ile
karşılaştık. Ne vatanımıza, ne devletimize ne de bizi küçük görmeye çalışanlara asla
düşman olmadık. İmam Hatip nesli asla ötekileştirme peşinde değildir. Hep birlik,
beraberlik ve kardeşlik duyguları ile eğitimlerini alırlar. Memleketimizi, milletimizi daha
ileri medeniyet seviyesine çıkarmak için çalışırlar.
Öğretmenleri, idarecileri, anne babaları ve çevreleri ile ahenkli çalışmalar yapan
evlâtlarımız, bu sene de üniversite sınavlarında en büyük başarıları elde ettiler.
Ebeveynlere, öğretmenlerimize, idarecilerimize ve çocuklarımıza nice başarılar elde
etmelerini temenni ediyorum. Tebrik ediyorum.
Yine 2000 li yıllara dönelim. Bir öğrencim Türkiye 72’ncisi, bir öğrencim
yanılmıyorsam 129’uncu olmuş. Bir öğrencim ise ilk 400’lerde. Birinin istediği Tıp
Fakültesi’ne girmekti. Kat sayı canavarının kol gezdiği bir zamanda, kendisi gibi
öğrenci arkadaşlarından 37 puan geri düşerek böyle bir okula gitmeye hak
kazanamadı. Şimdi lütfen siz söyleyin. Bu evlâdımızın hakkını kim geri ödeyecek? Bu
vatan evlâdının hakkı gasp edildi. Böyle olmasına rağmen bu evlâtlarım, devlet
düşmanı, millet düşmanı olmadılar. Şimdi bu evlâtlarımın çocukları, üniversite ve
diğer sınavlarda Türkiye çapında destan yazıyorlar. Herkese sevgileri eşit,
arkadaşlıkları baki ve çalışmaları ise medeniyet seviyelerinin üstüne çıkma
derdindeler.
Bu dönemden itibaren TİYEMDER (Tüm İlâhiyat, İslâmi İlimler ve Yüksek İslâm
Enstitüsü mezun ve mensupları Derneği) olarak hem okulları, hem idareci ve
öğretmenler ile öğrencilerimize daha iyi hizmet edebilmenin çabası içinde olacağız.
Geçmiş büyüklerimiz demişler ki; marifetler iltifata tabiidir. Çocuklarımızın ve
okullarımızın marifetlerini sergilemeleri için bizlerin de iltifatta kusur etmememiz
gerekir diye düşünüyorum. Bu vesile ile kendimize daha ağır yükleri yüklediğimize
inanıyorum.
Müsaade buyurursanız içimi kavuran, kemiren bir düşüncemi de sizlerle açık
yüreklilikle paylaşmak istiyorum. Çocuklarımız;
1- İyi bir Lisede okumak için çaba sarf ediyorlar.
2- Çok iyi bir üniversiteye koşuyorlar.
3- İyi bir kariyer peşinde çaba sarf ediyorlar. Peki, kabul ediyoruz. Haklarıdır.
Ya;
1- İyi bir Din âlimi olmak isteyen yüzde kaçtır.
2- İyi bir Müslüman olmak için gayret gösteren ne kadardır?
Bu duygu ve düşüncelerle üniversite sınavında ter döküp karşılığını almışları tebrik
ediyorum. Hedefine ulaşamamışların iyi tercihler yapmasını ve Türkiye’nin her karış
toprağının bizim olduğunu söylemek isterim. Olduğunuz yer değil okuyabileceğiniz
yerler de bizimdir.”
Çizgisinden ve duruşundan dolayı vuralım abalıya
İptal edilen KPSS sınavının ardından Yedi İklim Yayınları ile Yedi İklim Dergisi
karıştırıldı. Ya da bilinçli olarak Yedi İklim Dergisi’ne sırf çizgisinden dolayı saldırıldı.
Yıpratılmak istendi. Yedi İklim Dergisi ve sevenleri “bizim sınavla hiçbir ilgimiz yok
diye” bas bas bağırmalarına rağmen, bu sese karşı sağır ve kör numarası yapılarak
saldırılar yine düzenli olarak devam etti. Durum böyle olunca Yedi İklim Dergisi, Ali
Haydar Haksal imzalı zorunlu bir açıklama yayınlamak zorunda kaldı. Açıklamayı
aynen aktarıyorum:
"1987’de yayın hayatına başlayan Yedi İklim Dergisi, Büyük Doğu ve Diriliş
Dergileri’nin izleğinde; medeniyetin organik bağ ve sürekliliği adına Necip Fazıl
Kısakürek, Sezai Karakoç, Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil, Rasim
Özdenören gibi öncü kuşakların ve şahsiyetlerin ruh iklimi ve ilkelerinde 35 yılı aşkın
bir süredir yayımlanmaktadır.
Kültür, sanat, edebiyat ve medeniyet dergisi olan Yedi İklim, pek çok şair, hikâyeci ve
yazarın yetiştiği bir kültür ocağıdır. Günümüze kadar dergi yayıncılığı dışında
herhangi bir faaliyeti olmamıştır. Basında sınavlara yönelik yayıncılık faaliyeti
gösterdiği anlaşılan Yediiklim Yayınları ile uzaktan yakından hiçbir alâkası olmadığı
gibi, sahipleri veya kurucuları ile de bir tanışıklığımız bulunmamaktadır.
Sadece isim benzerliğinden ibaret olan bu durum, kısa bir araştırma ile ortaya
çıkabilecekken, hakkaniyete ve hukuka aykırı bir şekilde bazı fırsatçılar tarafından
dergimizin hedef alındığı, hakaret ve suç isnadına varan paylaşımlarda bulunulduğu
esefle izlenilmiştir.
Sadece dergimizi değil, inancımıza ve kültürel değerlerimize uzanan bu çirkin
saldırılara karşı sessiz kalacağımız düşünülmemelidir. Yanlış anlaşılmalara mahal
vermemek adına, yukarıdaki açıklamayı halkımızın dikkatine sunarken, çirkin
paylaşımların düzeltilmesini umut ediyoruz. Yalan ve iftirada bulunmaya devam
edenler hakkında yasal süreçlerin başlatılacağı kamuoyuna duyurulur."
Hal ehli olmak
Seyyah ve araştırmacı dostumuz bir sohbet anında anlattığı olay, hepimizi derinden
etkiledi. Bir müslümanın hal ehli olmasının önemi öne çıkıyordu. O anlatılan anıyı
aynen aktarıyorum:
“Bir arkadaşımız ile Japonya'ya gittik, orada ihtiyar bir Japon vardı, Müslüman
olmuştu. Bir dakika önce kâfir, bir dakika sonra Müslüman. Orada sevincimizden
kıyamet koptu. O yaşlı Japon'a sorduk, “Hocam sizin sayenizde çok Japon Müslüman
oldu, nasıl muvaffak oldunuz, nasıl başardınız bu işi” dedim. “Konuşmamakla” dedi.
Bu Japonlar konuşanı dinlemez. Nasıl yaşıyor, ona bakar. Ahlâkı, dürüstlüğü, hal ve
davranışları kafasındakinden farklı ise, bir üstünlük görüyorsa ilgilenmeye başlar. Ve
öyle bağlanır ki kessen dahi kopmaz. Ama anlatsan anlatsan der ki, ‘bana herkes
anlatıyor.’
Dinimiz ilm-i hâldir. Yani ilim öğren, hâllen. İlim öğreniyorsun, hâl sahibi oluyorsun.
İlim ilim değil, ilm-i hâl. Tam ilmihâli bunun için söylemişler.”
Karagöz
Yıllardır gölge oyunu olarak izlediğimiz Karagöz- Hacıvat oyunu ‘Karagöz’ ismiyle ilk
kez animasyon olarak sinema filmi oluyor.
Yedirenk İletişim tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteği ve TRT ortaklığı ile
yapımı gerçekleştirilen Karagöz, 26 Ağustos’tan itibaren sinemalarda vizyonda
olacak.
Karagöz ve Hacivat dışında 80 civarında animasyon karakterin kullanıldığı çalışma,
2018 yılında başladı. Karakter tasarımları sahne düzenlemeleri için titiz bir çalışma
yürütüldü. Filmde animasyon karakterlerin hareket ve mimiklerinin oturması için
senaryo baştan sona usta Karagöz oyuncuları tarafından canlandırılarak referans
çekimleri yapıldı.
Filmin yapımcıları, Bilal Arıoğlu, İsrafil Kuralay ve yönetmeni Murat Karahüseyinoğlu,
yıllarca bu sektöre hizmet veren isimler. Yönetmen Murat Karahüseyinoğlu, gölge
oyunlarının üstatlarından Hayal-i Torun Çelebi olarak bilinen Tuncay Tanboğa’dan
ders aldı. Projede geleneğin aslına sadık kalıp, yerleşen Hacivat - Karagöz dokusuna
zarar vermeden, görsel bir şölen içerisinde, bu kültürün daha geniş kitlelerce tanınıp
sevilmesi hedeflendi. Alternatifleri çoğalan ve geçmişe nazaran erişimi daha da
kolaylaşan eğlence kültürünün geri plâna ittiği Karagöz-Hacıvat geleneğinin, üç
boyutlu animasyonla hak ettiği konuma yükseltilerek yaşatılması amaç edinildi.
Karagöz, neredeyse 10 asra dayanan, içinde bu coğrafyanın kültürünü, dilini ve dahi
yaşanmışlığını barındıran bir gelenek. Zarif ve nükteli bir dille, bir tür toplumsal
hassasiyeti de bizlere aksettiren bir hikâye.
Yüzyıllardır gölge sanatının bütün ihtişamını kullanarak etki alanına dahil ettiği
izleyiciyi, kâh güldürüp, kâh düşündüren Karagöz ve Hacivat, biraz da zamanın
ruhunu göz önünde bulundurup gelişen ve zenginleşen görsel teknolojinin gücünü
arkasına alarak, seyircinin karşısına çıkıyor.
Deriden imâl edilen tasvirlerin beyaz bir perdeye ışık vasıtası ile yansıtılması sonucu,
günümüze değin sürdürülen oyun eğlence kültürümüzün önemli bir parçası olmuştur.
Üç buçuk yılda tamamlanan ve ilk defa animasyonla beyaz perdeye aktarılacak
yapım ile yeni kuşaklar ve sinemaseverlerin, bu yeni tarzı zevkle izleyeceğini
düşünüyoruz.
Aynı zamanda Karagöz, Hacıvat, Karagöz’ün karısı ve oğlu, Ağa, Mestan, Tuzsuz
Deli Bekir, Arap Bacı, Trakyalı tiplemeleri de filmde görülebilecek. Karagöz
oyunundaki Cazu tiplemeleri de filimde unutulmadı. Büyük ve küçük cazular
aralarındaki çekişme ve bazen de birbirlerini dönüştürerek filme ayrı bir renk katıyor.
Filmde usta oyuncu ve seslendirmeciler yer aldı. Karagöz’ün karısını; Nilgün
Kasapbaşoğlu, Mestan’ı; Mazlum Kiper, Tuzsuz Deli Bekir’i; Selçuk Kıpçak, Cazu
Kızı’nı; Zeynep Önen, Cazu Oğlu’nu ise Bora Sivri seslendirirken, usta oyuncular,
Yetkin Dikinciler Karagöz’e, Altan Erkekli ise Hacivat’a ses veriyor.
Eyüpsultan Türbe Hamamı Müzesi ziyaretçilerin ilgi odağı oldu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan, Eyüpsultan
Belediye Başkanı Deniz Köken’in göreve geldiği günden itibaren 41 ayda
Eyüpsultan’a kazandırdığı 41 eser arasında bulunan Eyüpsultan Türbe Hamamı
Müzesi, ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor.
Fatih Sultan Mehmed Külliyesi içerisinde yer alan ve uzun süredir metruk halde
bulunan hamam, Eyüpsultan Belediyesi tarafından restorasyonu ve işlevlendirme
çalışması tamamlanarak su kültürünü anlatan bir müze haline getirildi.
Eyüpsultan Türbe Hamamı Müzesi, açılışının ardından Pazartesi hariç haftanın 6
günü sabah 09:00 ile akşam 18:00 saatleri arası ziyaretçilere hizmet vermeye
başladı.
Müze, iki ay boyunca tüm vatandaşlar tarafından ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek.
İki ay sonunda ise müze, ziyaret ücretleri yetişkinler için 5 TL, çocuklar, öğrenciler ve
gruplar için 3 TL olacak.
Eyüpsultan Türbe Hamamı, Eyüpsultan Camii’nin yanı başında Silahtarağa Caddesi
ile Fahri Korutürk Caddesi’nin kesiştiği noktada, Eyüpsultan’ın en çok turistik ziyaret
alan bölgesinde bulunuyor.
Bütünüyle Eyüpsultan Belediyesi tarafından gerçekleştirilen Eyüpsultan Türbe
Hamamı Müzesi, İstanbul ve Türkiye'nin en önemli turistik destinasyonları arasında
yer alan Eyüpsultan Camii ve çevresinde zaman içerisinde yaşanan değişimlere
karşın tarihi dokuyu ayağa kaldırmayı, tüm eserleri gün yüzüne çıkarmayı, bozulan
tarihi yapının aslına uygun bir şekilde restore edilmesini ve geleneksel turizm
yöntemlerinin dijital turizm içerisine entegre edilmesini sağlamayı amaçlıyor.
Müze, İstanbul'da tarihi bir hamamda bir belediye tarafından açılmış ilk su müzesi
olmasıyla da özgün ve yenilikçi olma özelliğini taşıyor.
Yorumlar
Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.