Ashâb-ı Kehf kıssasının özünü teşkil eden ve ölümden sonra dirilişin bir misali olan uzun süre mağarada uyuyup yeniden uyanma hadisesi, İslâm’ın dışındaki diğer başka inanışlarda ve çeşitli efsanelerde de yer almaktadır.
Hindistan’da bir tek kişinin uzun süre uykuda kalması olayına rastlandığı gibi (Bhagavat Gita, Ramayana...), Hint kutsal kitaplarından Mahabharata’da yedi kişinin, peşlerinde bir de köpek olduğu halde riyâzet için krallığa ve dünyaya yüz çevirdikleri aktarılmaktadır.
Yahudilik’te ise Talmud’da Honi ha-Me‘aggel adlı şahsın yetmiş yıl, Abimelek’in de altmış altı yıl uykudan sonra uyandıkları hikâye edilmektedir.
Ashâb-ı Kehf ile ilgili kıssa ana hatlarıyla “Efes’in yedi uyurları” adıyla Hıristiyanlık’ta da mevcut olup İmparator II. Theodosios’un saltanatının otuz sekizinci yılında Efes şehrine yakın bir mağarada hiç bozulmamış bazı cesetlerin bulunması olayına dayanmaktadır.
Hıristiyanlık’ta VI. yüzyılın başından itibaren tâzimde bulunulan ve Kuzey Afrikalı hacı Théodose tarafından 530’lara doğru kabirleri ziyaret edilen “Efes’in yedi uyurları” ile ilgili kıssa hepinizin malumudur.
Ashâb-ı Kehf kıssasının anlatıldığı Kur’ân-ı Kerîm’in on sekizinci sûresine, bu kıssanın önemi dolayısıyla “Kehf” adı verilmiştir. Sûrenin 9-26. âyetlerinde bildirildiğine göre, putperest bir kavmin içinde Allah’ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç bu inançlarını açıkça dile getirip putperestliğe karşı çıkmış, taşlanarak öldürülmekten veya zorla din değiştirmekten kurtulmak için mağaraya sığınmışlardır. Yanlarındaki köpekleriyle birlikte orada derin bir uykuya dalan gençler muhtemelen 309 yıl sonra uyanmışlardır. Bu süre Kur’ân-ı Kerîm’de, “Onlar mağaralarında 300 yıl kaldılar, dokuz da ilâve ettiler” şeklinde belirtilmektedir. 300 yıla 9 ilâvesi, şemsî takvimle belirtilen sürenin kamerî takvime göre ifadesi olmalıdır. Müfessirlerden bazıları, bu âyetteki ifadenin meseleyi aralarında tartışan grupların sözü olduğu görüşünü benimsemekte, gerçek süreyi sadece Allah’ın bilebileceğini bildiren âyetin de bunu gösterdiğini söylemektedir.
Mağarada “bir gün kadar” uyuduklarını sanan gençler, içlerinden birini gümüş bir para vererek yiyecek almak üzere şehre gönderirler. Böylece onların durumuna muttali olanlar Allah’ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin mutlaka geleceğini anlarlar, mağaranın bulunduğu yere bir mescid yapmaya karar verirler.
Kur’ân-ı Kerîm Ashâb-ı Kehf’in sayısı hakkında ihtilâf olduğunu bildirmekte, köpekleriyle beraber dört veya altı olduklarına dair tahminleri “karanlığa taş atma” diye nitelendirmektedir (el-Kehf 18/22). “Yedi kişiydiler, sekizincisi köpekleri idi” diyenler hakkında aynı ifade kullanılmadığına göre bu görüşün gerçeğe daha yakın olduğu düşünülmüşse de onların sayısını Allah’ın bileceğini belirten âyet-i kerîme, bu konuda fikir yürütmenin bir sonuç vermeyeceğini ifade etmektedir.
Şu an yaşadığımız coronavirüs (covid 19) sürecini bizim açımızdan modern çağın ashab-ı kehf sürecine benzetiyorum.
Allah Teala bütün dünyayı özene bezene yaptıkları evlerini mağara haline getirerek uyuttu ve dünyayı yeni bir döneme hazırlıyor.
Aklınıza ashab-ı kehf 309 yıl uyutuldu bizim süreç 3 ay diyebilir; ancak yaşadığımız çağın ne kadar hızlı olduğunu düşünürsek bence aynı zamana mukabil gelir.
Evet biz modern çağın insanları o kadar hızlı yaşıyoruz ki, Hz. Nuh(a.s.)’un 950 yıllık ömrüne bizim 80 yıllık ömrümüz karşılık gelebilir.
Bu coronavirüs sürecinden dünya ile beraber Haziran ayı başında çıkacağımızı düşünüyorum.
Ve süreçten çıktığımızda ashab-ı kehf’in yaşadığı gibi her şeyin baştan sonra değiştiği bir dünya bizi bekliyor olacak.
Hayatını komplo teorilerinden geçime adamış boş beleş adamlara kulak asmayın dostlar.
Onlar ellerinden bir şeyler üretmek gelmediği için gördükleri hayal ve rüyaları yazıp çiziyorlar.
Siz yeni ve hiçbir şeyin eskisi gibi kalmayacağı yeni dünyaya kendinizi hazırlayın.
Matbaa ile başlayan ve bize 300 yıl kaybettiren yeni ve teknoloji ile savaşı bırakın artık.
Önümüzdeki bir ayda Hz. Adem(a.s.) hatta elest-ü bezmine kadar geriye gidin (tezekkür),
En az bir asırlık sürece göre plan ve programlarınızı yapın (tefekkür),
Bu geçmiş ve gelecek planlarını birlikte önünüze koyun, birbirine bağlayın(taakkul),
Ve o yüzyılı kuşatacak, kavrayacak önemli ve ciddi kararlar alın (tedebbür).
Başarılı insanlar ve milletlerin hayatına batlığımızda şunu açıkça görürüz.
Diğer insan ve milletlerin karşılaştıkları zorlukları mazeret olarak sunup yılmak, pes etmek yerine; o engelleri mutlaka açabilecekleri başarıya giden birer kapı olarak değerlendirmişlerdir.
İstanbul’u feth eden inanç , strateji ve kararlılığın yanında Macar usta Urban’a döktürdüğü dünyanın en gelişmiş toplarıydı.
Mohaç meydan savaşında Osmanlı Devleti’nin Avrupa müttefik ordusunu 3 saat gibi bir sürede perişan etmesinde en önemli faktör; iman, inanç, strateji ve taktiğin yanında savaş toplarının üstünlüğüydü.
1538 Preveze deniz savaşında tekrar ettiğimiz bu başarıyı 33 yıl sonra 1571’de İnebahtı’da batıya kaptırdık.
İnebahtı(Sıngın)’da onların 23 yaşındaki iyi eğitim almış Don Juan de Austria ve silah ve mühimmat açısından daha yeni bir orduya karşılık, diğer tarafta;
Dîvandaki anlaşmazlık yüzünden, Osmanlı donanmasının başına, bir kara ordusu kumandanı olan 70 yaşını aşmış Müezzinzade Ali Paşa getirildi. İstanbul'a gelen ikinci bir haber, Osmanlı sularına gelmekte olan Haçlı donanması ile ilgiliydi. Sokollu, bu donanmayı durdurmak görevini de gene bir kara ordusu kumandanı olan Pertev Mehmed Paşa'ya verdi.
Neden bir deniz harbinde önemli görevler karacılara verilir derseniz?
İnebahtı ve daha sonra kaybedeceğimiz savaşları iyi incelediğimizde bütün devletleri batıran liyakat, ehliyet ve adalet yerine başka yanlış kuralların geçtiğini görürsünüz.
Coronavirüs, sağlık sistemimiz, genç/sağlıklı nüfusumuz, güçlü ordumuz, eğitim ve adalete dair niceliğimizi nitelikle desteklediğimizde 21. Yüzyıla en güçlü aday olduğumuzu gösteriyor.
Ey ashab-ı kehf!
Uyandığımızda 21. Yüzyıl’ın bizim olmasını istiyorsak;
Alev Alatlı’nın dediği gibi “liyakat, ehliyet ve adalet” problemini acilen çözmemiz gerekiyor.
“1 Milyon yazılımcı projesi” bu anlamda harika bir adım.
Bu adımların devamına ümidimizi ifade ediyor ve ısrarla bekliyoruz.