Rezerv: İlerde kullanılmak üzere artırılmış, biriktirilmiş, saklanmış şey.
Kısa Vadeli Borçlar:
Kısa vadeli borçlarınızı ödemek için ya öz kaynaklarınızı kullanmanız gerekir ya da yeniden borçlanmanız gerekir. Yeniden borçlanmada size borç verecek kurum önce ne kadar faiz geliri elde edeceğine sonra da sizin bu borcu zamanında ödeyip ödeyemeyeceğinize bakar. Ülkemizin son dönemde ki brüt rezervleri 49,4 milyar $ ve net rezervlerde 9,9 milyar $ ile 2003 Nisan ayından bu yana ilk kez 10 milyar doların altı görülmüş oldu. Kısa vadeli borçlarımıza baktığımızda ise 192 milyar $ olduğunu görüyoruz.
Kaynakların kullanımı sizin gelişiminizde önemli rol oynar. Eğer ki kaynakları doğru zamanda ve doğru alanda kullanırsanız olumlu katkıları olur fakat aksi durumda ileride problemlere yol açar. Burada kaynağın yeri önemli kendi paranızı mı kullanıyorsunuz yoksa borçlanma yolu ile mi kaynak kullanımı yapılıyor. Bizim gibi gelişmek olan ve sürekli cari açık veren ülkelerde sermaye çıkışlarından korunmak, ithalatta sorun yaşamamak için rezervler bir kullanılır. Borçlanma ile ya da doğrudan yatırımlar ile kaynak oluşturulmaktadır. Döviz rezervinin düşük olması sizin riskli olduğunuzu ve karşı tarafın borcun ödenememe riskine karşılık daha fazla faiz isteyeceği bir durum oluşturur. Rezerv konuları dışında da kısa vadeli borçlar, ithalat, ihracat gelirleri, turizm gelirleri gibi döviz gelirlerine bakılır.
Geçtiğimiz hafta MB Başkanı 128 milyar $ ile ilgili açıklama yaptı ve dedi ki: Rezervlerin buharlaşmadığını ve bankalar ile yapılan protokolle piyasaya döviz talebine göre satıldığından bahsetti. Gelelim günlerdir bu 128 milyar $ ile şu kadar aşı alınırdı, şu kadar köprü yapılırdı vs gibi konulara. Burada yanlış anlaşılan bir durum var çünkü rezervler ile böyle bir harcama söz konusu değildir. Para hala MB kasasında fakat dolar olarak değil TL olarak durmaktadır. Burada anlaşılmayan konu aslında şeffaflıktan kaynaklanmaktadır. Bu işlemler hangi amaçla, hangi kurdan ve hangi kuruma/kişilere yapıldı. 2001’den beri biriktirilen rezervlerin doğru ve yerinde kullanılmaması hem borç yükümüzü artırdı hem de kurların yükselmesini engelleyemedi. Hazinenin açık pozisyonlarından dolayı zarar görmesine neden oldu. Yanlış politikalar ya da işlemlerin cezasını hep birlikte çekiyoruz. 2010 yılından bugüne baktığımızda kurdaki yükseliş devam ederken brüt rezervlerimizde de düşüş olduğu görülmektedir. Yani rezervleri kur yükselişlerini önlemek için doğru şekilde kullanamadığımız aşikardır. Hem rezerv azaldı hem de kur yükselmiştir. Bu rezervlerin doğru kullanılmaması hepimizin borçlanma maliyetini artırmaktadır. Hep belirttiğimiz gibi MB bağımsız olmalı, sürdürülebilir, öngörülebilir ve şeffaf politikalar izlemelidir.
Kaynak: MB verileri kullanılarak yazar tarafından oluşturulmuştur.
Bizimle aynı kategorideki ülkelere (Brezilya, Rusya, G.Afrika ve Hindistan) baktığımızda ise bize kıyasla rezervlerinin kısa vadeli borçlarına oranı ise bize göre daha yüksektir. Bu ülkeler de bizim gibi yatırımcıları ülkemize çekmek istemekteyiz. Baktığımızda borçlanma maliyetleri bizden daha uygun olup, ülke risk primleri bize göre daha düşük oldukları da görülmektedir. Grafikten de görüleceği üzere ülkemizin rezervlerinin kısa vadeli borçlarına oranı %100 üzerine çıkamamıştır.
Kaynak: MB verileri kullanılarak yazar tarafından oluşturulmuştur.
Özetlemek gerekirse rezerv biriktirmek yıllarımızı alıyor maalesef kaybetmek çok kısa sürüyor. Borçlanmayı da doğru alanlarda yapmadığımız için bugün bu kronik sorunlar haline gelmektedir. Ülkemiz aslında 2002-2012 yılları arasında borçlanma maliyetleri ve döviz kuru düşük iken kaynakları üretime, katma değerli ürünlere kullansaydık bugün o kaynakların çıktılarından elde edeceğimiz ürünleri ihracattan daha yüksek gelir elde edebilirdik. Her alanda şeffaf, sürdürülebilir ve öngörülebilir politikalar yapmamız dileğiyle.