Son açıklanan 2021 yılı büyüme oranlarında ülkemiz %11 büyümüştür. Büyüme bizim önem verdiğimiz bir durumdur. Fakat her zaman belirttiğim gibi bunun nedenleri ve yansımaları açıklanan rakamdan daha önemlidir. Üretim yöntemine göre hesaplanan GSYH bir önceki yıla göre %42,8 artarak 7.209.040 milyon TL olmuş ve kişi başına gelir de 85.672 TL’ye yükselmiştir. Dolar bazlı baktığımızda ise 803 milyar $ ve kişi başı gelir ise 9.539 $ yükselmiştir. 2013 yılından beri düşen kişi başı milli gelir ilk defa yükselmiştir. Bu veriyi bir de emeğin üretimden aldığı paya bakarak incelemek gerekir. Üretimi oluşturan 4 unsurun (sermaye, girişimcilik, iş gücü ve doğal kaynaklar) arasındaki dağılımın farklılaştığını görmekteyiz. Emeğin üretimden aldığı pay giderek azalmaktadır. GSYH artış yaşanmasına rağmen son yıllarda işgücünün GSYH’den aldığı pay %32’lerden %25 kadar gerilemiştir. Bu durum, gelir dağılımındaki bozulmanın ve alım gücünün azaldığını göstermektedir. Yüksek enflasyon karşısında alım gücümüzün düşmesi ise rakamlara yansıyan büyümenin ceplere yansımadığını göstermektedir. Önemli olan bu büyüme rakamının insanların refah seviyesine, gelir dağılımının eşitliğine yansımasıdır.
Ülkemizin için %5 ve üzeri büyüme genelde memnun edicidir. Bunun altındaki büyümeler ise makul kabul edilmez. 2018 yılından bu yanan büyümenin ortalamasına baktığımızda ise; %4 olduğunu görmekteyiz. Yani kabul edilir seviyede olmadığımız ortaya çıkmaktadır
Rusya Ukrayna arasındaki savaşın enflasyonu daha da olumsuz etkileyeceği dönemde tarım alanında yaşanan küçülme dikkati çekmektedir. 2021 yılında mevsim etkisinden arındırılmış olarak bakıldığında tarım kesimi %2,2 küçülme olmuştur. Yaşanan ve yaşanması muhtemel olan su kıtlığının tarım üzerindeki etkisinin daha da önemli olacağı bu dönemlerde bu alanda yaşanan küçülme gelecek adına endişe vericidir. Bu durum kontrol altına alamadığımız enflasyonu daha da olumsuz etkileyecektir.
Büyüme performansında dikkat çeken bir diğer konu ise baz etkisinin devam ediyor olmasıdır. Ayrıca artan ihracat rakamları memnun edicidir. Tabi ki bu durumun ne kadar sürdürülebilir olacağı önemlidir. İç talep ve sanayinin olumlu olması mutluluk vericidir. Artan girdi maliyetleri ise karşımıza en önemli sorun olarak çıkmaktadır. Bu durumun yansımasını hemen 2022 yılının ilk ayında görmekteyiz. Dış ticaret açığının da artması ve bunun finansmanın nasıl karşılanacak olması da bir diğer konudur. Ocak 2022 dış ticaret açığımız 10,3 milyar $ yükselmiştir.
Tarım ve sanayinin üretim içindeki payını artırmamız gerekmektedir. Gerçek ve doğal bir büyüme için bu çok önemlidir. Üretime dayalı, tarıma önem veren, imalatın ithalata bağımlılığını azaltarak ve enerjide dışa bağımlılığı azaltarak sürdürülebilir bir büyüme elde edebilir. Bunun sonucunda da büyümenin halkın geneline yansıdığını ve refah seviyesinin arttığını görürüz. Günü kurtaran politikalar ve hedefler yerine uzun soluklu, doğru ve sürdürülebilir hedefler koymalıyız.
Saygılarımla…6.3.2022