İttifak yolculuğu
12 Ocak 2019
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi siyasette uzun süreli istikrar açısından olumlu meyvelerini vermeye başladı.
Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçiminde iki ana blok yarıştı. Cumhur ittifakı ve millet ittifakı.
Aşağı yukarı aynı anlama gelen iki kelime kullanıldı. İki ana blokun başını çektiği büyük partilerin jargonuna baktığımızda birinci bloka “cumhur” kelimesinin uyduğunu, ancak ikincisine “millet” kelimesinin uymadığını görüyoruz. CHP’nin başını çektiği bloka, parti isimlerinde de olduğu gibi “halk” kelimesi daha yakışırdı. Veya çok aşina oldukları “ulus” kelimesini de kullanabilirlerdi. Ancak CHP yüzde 25 civarında olan oy oranına güvenmediği için “millet” kelimesini daha uygun buldu. Buradaki amacın sağ kesimden de oy almak olduğunu söyleyebilirim.
Arapça kelimelere alerjisi herkesin malumu olan CHP’nin geldiği bu nokta tek başına birçok şey anlatıyor.
Çok sayıda partinin katıldığı seçimlerde zarfa sığdırmakta zorluk çektiğimiz oy pusulası bu vesile ile kısalmış oldu. Sonraki seçimlerde daha da kısalacağını söyleyebiliriz.
Demokrasilerde çok seslilik esastır. Ancak bizim ülkemizde çok seslilik o kadar çok artmıştı ki, o sesler arasında kimin ne dediğini duyamaz hale gelmiştik. Şimdi yine çok ses var. Ancak o sesler arasında iki ses daha gür çıkıyor. Çünkü aynı düşüncedeki partiler birleşerek tek ses olmaya çalışıyorlar. Böylece hem daha güçlü oluyorlar hem de vatandaş seslerini daha net duyabiliyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçiminde ittifak kurmak mümkün iken, yerel seçimlerde ittifak mümkün değil aslında. Ancak yeni sistem bir yolunu bulup yerel seçimlerde de ittifak yapmayı mecbur hale getirdi.
Karşımızda yine iki ana blok bulunacak. Ak Parti’nin başını çektiği Cumhur bloku ve CHP’nin başını çektiği Millet bloku. Blok içerisindeki partiler kendi içlerinde anlaşarak, birinin aday çıkardığı yerde diğeri aday çıkarmayacak. Böylece de ittifak sağlanmış olacak.
Zamanla küçük partiler büyük partilerin içerisinde eriyecek. Başka bir ifade ile büyük partiler küçük partileri yutacak. Birkaç seçim sonra tabela partileri tamamen siyaset sahnesinden silinecek. Merkez sağda bir parti, merkez solda bir parti kalacak. Merkez sağ; dindar, muhafazakar, milliyetçi ve kısmen liberal düşüncedeki insanların şemsiyesi, merkez sol; sosyalist, ulusalcı ve kısmen liberal düşüncedeki insanların şemsiyesi olacak. Özünde bu iki bloktan birine ait olmadığı halde o şemsiye altına zorlama giren partiler ise yok olacaklar.
Referandumda özellikle küçük partilerin yeni sisteme karşı çıkmalarının sebebi buydu. Bazı siyasi partilerin geleceği açısından menfi bir durum söz konusu ise de, ülkenin selameti, devletin bekası, vatandaşın güven ve huzuru için yeni sistem daha iyi olacak.
Türkiye ittifaklar açısından Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçiminde bu tecrübeyi yaşadı. Belediye seçimlerinde ise 31 Mart’ta yaşayacak. Özellikle ittifak içerisinde adayların paylaşıldığı bir seçimde ne tür olumsuzlukların yaşanabileceğini tahmin edemiyoruz. Kendi partisinin amblemi altına mühür basmayı alışkanlık haline getirmiş seçmen bir başka partinin amblemi altına mühür basarken nasıl bir duygu yaşayacak, bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey, Türkiye siyasi yapısının hızla iki partili bir sisteme doğru yol aldığıdır.
Yorumlar
Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.