Ağustos ayında genel olarak piyasalarda hacimlerin düştüğü ve biraz daha sakin hareketlerin olduğu bir dönem olmuştur. Bu dönemde de piyasalar ay sonunda yapılacak Jackson Hole toplantısı ve Eylül’de gerçekleşecek olan FED toplantısına odaklanmış durumda. Eylül ayı genelde yeni kararların alındığı ve piyasalara ciddi mesajların verildiği ay olmuştur. İlk toplantıdan bir sürpriz beklenmiyor fakat hafta içinde açıklanan FOMC tutanaklarında tapering (Varlık alımın azaltılması) tartışmalarının hareketlendiğini ve bu konudaki fikirlerin yavaş yavaş değiştiğini görmekteyiz. Enflasyonun beklenenden fazla artığını, arz kısıtlamalarının yaşanması ve iş gücü piyasalarının istenilen seviyede olmaması dikkat çeken bir diğer unsurlar. İstihdam rakamlarının yıl sonuna kadar istenilen seviyeye gelmesinin beklenildiği fakat bu durum gerçekleşse bile hala para politikası konusunda net bir fikir birliğine varılamadığı ortadadır. FED tarafından gelecek ani bir karar gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyecektir ki 2013 benzeri bir durumla karşılaşmamak için bazı merkez bankaları önceden tedbir almaktadır. (Rusya, Brezilya, Meksika)
COVID-19 salgını ile hükümet harcamaları ciddi oranda artmış ve parasal genişlemeler son hızlıyla devam etmektedir. İnsanların gelirleri düşmüş, iş gücü piyasasında ciddi kayıplar yaşanmış, tedarik zincirleri bozulmuştur. Tabi ki varlık alımının azaltılması gerekiyor fakat bunun doğru zamanda ve kademeli olarak yapılması piyasalarda bir panik havasının oluşmasına engel olacaktır.
Eylül ayında varlık alımlarında azaltma açıklansa bile kademeli azaltma ve itfası gelen tahvillerin yeniden yatırıma dönmesi nedeniyle FED bilançosu büyüme devam edecektir. Bunun neden de kabaca tüm dünyanın COvid19 öncesi istihdam ve enflasyon konusunda eski yerine hemen gelemeyecek olmasıdır. Küresel fonların yön bulmaya çalıştığı bu dönemde ve risk iştahının arttığı her geçen gün likidite önemlidir. Evet, hacimler düşük olarak hareket etse de işlemler trafiği devam etmektedir.
Özetle işler biraz iyi gitmeye başladığı için varlık alımının azaltılmasını konuşmak fena bir durum değil fakat hala faiz artışının yapılabilecek bir ortam olmadığı da aşikardır. Hisse senedi piyasaları henüz bu durumları fiyatlamadı. Hala yukarı gitme istediği az da olsa devam ediyor fakat bu dönemde biraz pozisyonları azaltarak nakitte yeni bir pozisyon için beklemek daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. Geçtiğimiz dönemlere baktığımızda S&P 500 getiri olarak %100 üzerine çıktığı dönemlerden sonra (grafikte de görülmektedir) bir düzeltme hareketi yaşanmıştır. Düzeltme olacağını gösteren başka argümanlarda mevcut olduğundan dolayı Eylül ayı piyasaların yön bulması açısından kritik bir ay olacaktır.
İçeriye baktığımızda ise; hala yabancıların payının %40 seviyelerinde olduğu görülmektedir. Yabancı yatırımcılar 13 Ağustos haftasında 78 milyon $ hisse senedi alırken, 45 milyon $ tahvil satışı gerçekleştirdi. Bir önceki hafta ise 114 milyon $ tahvil alırken, 168 milyon $ hisse senedi almıştı. Türkiye’ye en son Kasım-Ocak arasında art arda 10 hafta net yabancı portföy girişi olmuştur. Merkez Bankası Başkanı değişikliği döneminde ise en fazla haftalık yabancı portföy çıkışı gerçekleşmişti. Yabancıların ellerindeki Türk varlıklarını son 3 yıldır portföylerinden çıkarmaya devam etmektedir. 2020 yılında ise Türkiye’den 5 milyar $ tahvil ve 4,2 milyar $ hisse satarak toplamda 9,2 milyarlık Türk varlığı satışı tüm zamanların en büyük yabancı yatırımcı çıkışı yaşandı. Borsamızın ucuz olduğu konusunda herkes hem fikir fakat yabancı yatırımcıya güven vermediğimiz için girişler sınırlı olmakta ve bu durumda borsanın yükselmesini sınırlamaktadır. Bağlantı
Saygılarımla…22.8.21