Son Dakika Haberler
Türkiye’nin yakından takip ettiği İmamoğlu davasında ilk süreç tamamlandı. İmamoğlu yolsuzluktan tutuklandı. Tabi yine meydanlara çıkanlar oldu. Polise saldıranlar, tehditler savuranlar, intikam yeminleri edenler vs. “CHP’nin başına daha çapsız biri gelecek” diyen rahmetli Kadir Mısıroğlu geldi aklıma. O kadar seçim kaybetmiş Kılıçdaroğlu’ndan daha kötüsü nasıl olur ki derken aslında bu çapsızlığın oy ile ilgisi olmadığını anladım. Meydanlarda yakma, yıkma çağrısı yapacak, medyayı tehdit edecek, göz altıları dede korkut masalları anlatır gibi millete anlatacak birinin CHP Genel Başkanı olması rahmetli Mısıroğlu’nu haklı çıkarıyor.
Seçime 3 yıl varken alel acele Cumhurbaşkanlığı adayı belirlemek için ön seçim yapmak nasıl bir mantık anlamamıştım. Yahu tek aday olan yerde seçim olur da ön seçim olur mu? Bunu da anlamamıştım ama Sezgin Tanrıkulu açıkladı bu durumu. Yolsuzluk operasyonu yapılacağını bildikleri için “Erdoğan rakibini mahkemelerle engelliyor” algısının alt yapısı yapılıyormuş meğer. Peki bu durumdan Özgür beyin haberi var mı? Hiç zannetmiyorum.
Delegelere telefon alarak yanına çeken (bu benim değil yine CHP’li isimlerin iddiası) İmamoğlu’nun minnet etmek varken “yahu arkadaş bu ne acele seçime 3 yıl var” diyecek durumu var mıdır sizce? Her neyse CHP içinde ki güç dengelerini başka bir zaman ele alırız ancak İmamoğlu ve tayfasının sürekli “bana kimse bir şey yapamaz” tavırları, pervasızca harcanan paralar, söylenen sözler, atılan adımlar CHP’lileri bile çileden çıkarmış ve tüm bu soruşturmanın temelini yine CHP’liler oluşturmuş.
Öncelikle burası bir hukuk devleti. Fetö “efendim biz 40 yıllık bir yapıyız. Bize kimse bir şey yapamaz” havalarına girmişti. Bin yıllık devlet geleneği olan bu ülke hesabını en ağır şekilde sordu. Bu devlet yarına bırakır ama yanına bırakmaz. Hangi makamda olursa olsun kimsenin suç işleme hakkı yok. Kimsenin mahkemelere, hakimlere, savcılara, valilere hakaret etme hakkı yok. “Şayet ceza alırsam neler olacak göreceksiniz” diyen kendi İmamoğlu değil mi? Belediyeler kimsenin babasının malı değil. Varsa hukuksuzluk, varsa yolsuzluk elbette hesap sorulacak.
Diğer taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İmamoğlu’nun mağduriyetini aynı görenleri, o dönemde zulüm gören Erdoğan’ın bugün zulüm yaptığını söyleyenleri görüyoruz ekranlarda. Hani şu AK Parti’den gözden düşüp sonrada CHP’ye yaranmak için emir eri olmaya hazır isimler var ya ha işte onlar bu söylemi geliştirmişler. İyi de biri şiirden, biri yolsuzluktan içeri girmedi mi? Meydanların dili bile değişik. Biri şarkılarla, şiirlerle, dualarla uğurlandı. Biri de taşla, sopayla, ateşle uğurlandı. Dolayısıyla kıyaslama yaparken biraz vicdanlı, biraz izanlı olun. Eyvallah…
Yorumlar