Salgının etkisinin tahmin edilenden fazla olabileceğine dikkati çeken Pakdemirli, "Bunun için ileriye yönelik hazırlıklar yapmamız gerekiyor. Her ülkenin kendini gıda güveliği endeksinde daha yukarı taşıması, tedbirler alması ve biraz daha gıda milliyetçiliği yapması gerekiyor." diye konuştu.
Pakdemirli, salgınla beraber dünyanın belirli bölgelerindeki kuraklık risklerinin de ortaya çıktığına dikkati çekerek, "Çin ve Hindistan gibi ülkelerin dünyadaki emtialara saldırması, bunlara hücum etmesi sebebiyle bugün itibariyle dünyada emtia fiyatlarında artış görüyoruz. Şahsi kanaatim, hazirandan itibaren bunlarda bir geri gidiş, indirim olacak mutlaka." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin 2019'da gıda güvenliği endeksinde 48. sıradan 41. sıraya yükseldiğini, 2020 verilerinin henüz açıklanmadığını aktaran Pakdemirli, "Tahmin ediyorum ki aferin, pekiyi alacağımız bir karnemiz olacak. Türkiye'de yokluk yaşatmadık. Market raflarında hiçbir eksiklik olmadı. Bunun geri planında çok ciddi bir hazırlık ve çalışma vardı." değerlendirmesinde bulundu.
- "Suyun daha az olduğu bir döneme gireceğiz"
Gıdada geleceğe yönelik riskleri indirmek ve dünyada gıda üretimini 20-25 yıllık süreçte minimum yüzde 60 artırmak gerektiğini vurgulayan Pakdemirli, her coğrafyanın kendine uygun üretimleri şiar edinmesi gerektiğini anlattı.
Su odaklı üretimin önemine işaret eden Pakdemirli, şunları kaydetti:
"Suyun daha az olduğu bir döneme gireceğiz. Özellikle 2035 sonrasında su odaklı üretim yapmamız lazım. Su odaklı üretim, sadece tarımsal ürünlerde olmuyor. Hayvancılık alanında da suyu daha az tüketen, coğrafyanızın üretime daha müsait olduğu alanlarda üretim yapmak lazım.
Tüketimi doğru yere yönlendirmek gerekiyor. Küçükbaşın eti daha lezzetli, kaliteli ve sağlıklı. Bu coğrafyanın alışkınlığı olan küçükbaş et tüketimini tüketici seviyesinde tekrar teşvik etmemiz, alıştırmamız, bu üretimi artırmamız lazım."
Türkiye'nin küçükbaş hayvancılıkta ihracatçı konumda olduğunu dile getiren Pakdemirli, "Son 3 yılda 8 milyon, yüzde 17 artışla küçükbaş sayımızı artırdık. Toplam 54,1 milyon başa çıkardık. Kendimize 2023 için çok iddialı bir hedef koyduk ve 'her bir Türk vatandaşı için bir küçükbaş, yani 83 milyona 83 milyon küçükbaş olsun' dedik. Son 18 yılda küçükbaştaki artış, yüzde 70. Tüm dünyada da yüzde 125 artmış." dedi.
- "Hayvancılığa ayrılan payı sürekli artırıyoruz"
Pakdemirli, küçükbaşa önemli destekler verdiklerini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Küçükbaş yetiştiricilerine geçen yıl 845 milyon lira destek verdik. Bu yıl da 1 milyarın üzerinde destek vereceğiz. Soy kütüğü kaydı tutulan koyun, keçi başına 100 lira, soy kütüğünden doğan damızlık koç tekeleri kullananlara hayvan başına 500 lira para veriyoruz.
Özellikle küçükbaş üreticileri, bu desteklerden çok memnun. Bunları artırarak, gideceğiz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde, hayvancılığa ayrılan payı sürekli artırıyoruz."
Küçükbaş çoban istihdamının önemine değinen Pakdemirli, "Başında biri olmadığı sürece bu hayvanları yetiştirme imkanı yok. O yüzden bu konuda verdiğimiz destekler son derece önemli. Bakanlığımızın birleşmiş olması da önemli. Tarım ve Orman Bakanlığı olduktan sonra özellikle ormanlık alanların otlatmada kullanılması konusunda, çok daha iyi noktalara geldik. Küçükbaşın orta yaşlı ormanların gelişiminde ve temizlenmesinde önemli bir fayda sağladığı ortaya çıktı." diye konuştu.
Programda ayrıca, koyun yetiştiriciliği eğitimi alarak sertifikalandırılmış 25 kadın girişimciye, 15'er baş Karacabey merinos koyun ve birer koç için çekleri takdim edildi.
Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü Zekeriyya Erdurmuş, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, Vali Hasan Şıldak, Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık ve AK Parti milletvekillerinin katıldığı törenden önce Pakdemirli, üreticilerin açtığı stantları ziyaret etti.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.