Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Brüksel'de düzenlenecek NATO Savunma Bakanları Toplantısı öncesinde soruları yanıtladı.
Savunma ve güvenlikle ilgili bölgesel ve küresel kaygıların arttığı bir dönemde toplantı içeriği ile ilgili değerlendirmelerinin sorulması üzerine Bakan Güler, NATO'nun, Avrupa-Atlantik bölgesinde savunma ve caydırıcılığın sağlanması ve üye ülkelerin güvenliklerinin kolektif teminatı olma noktasında hayati öneme sahip olduğunu söyledi.
Güler, NATO'nun kurulduğu günden bugüne kadar yaptıklarıyla başarısını kanıtlamış bir örgüt olduğuna vurgu yaparak, kapsamlı bir toplantı programına iştirak etmek üzere Brüksel'e gideceklerini dile getirdi:"Toplantı kapsamında, kuruluşunun 10'uncu yılı münasebetiyle icra edilecek 'DEAŞ'la Mücadele Uluslararası Koalisyonu Toplantısı'nda DEAŞ tehdidine ilişkin bilgi paylaşımında bulunacağız. Müteakiben NATO Savunma Bakanları Toplantısı'na iştirak edip, Washington Zirvesi'ndeki Asya-Pasifik ortaklarıyla işbirliğinin geliştirilmesi kararı çerçevesinde Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya ve Güney Kore Savunma Bakanları ile ilk defa savunma bakanları seviyesinde bir araya geleceğiz.
NATO-Avrupa Birliği işbirliğine yönelik gayretleri destekliyoruz. AB üyesi olmayan müttefiklerin, AB'nin savunma girişimlerine tam katılımının sağlanması gerektiğinin altını bir kez daha çizeceğiz. Bunun yanı sıra başta toprak bütünlüğü olmak üzere Ukrayna'ya olan güçlü desteğimizi tekrar vurgulayacak, bununla bağlantılı olarak Karadeniz'in güvenlik ve istikrarına verdiğimiz önemi ve Montrö Sözleşmesi'ni dikkatli, sorumlu, tarafsız ve tavizsiz bir şekilde uyguladığımızı ifade edecek, NATO'da savunma ve caydırıcılık yapısının güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin görüş ve değerlendirmelerimizi sunacağız."
Gazze'de derhal ateşkes
Bakan Güler, toplantıda, Gazze'de derhal ateşkesin sağlanması, insani yardımların engellenmeden yapılması, rehinelerin serbest bırakılması ve iki devletli çözüm temelinde barış görüşmelerine geri dönülmesi için kararlı ve net bir duruş sergilenmesi gerektiğine vurgu yapacaklarını belirterek, "Balkanlar, Suriye ve Irak'a ilişkin milli tutum ve değerlendirmelerimizi müttefiklerimizle paylaşacağız. Suriye ve Irak özelinde terörle mücadele harekatlarımızın kesintisiz ve kararlılıkla sürdürüldüğünü vurgulayarak, müttefiklerimizden özellikle PKK ve uzantıları dahil terörle mücadele konusunda aynı kararlı mücadeleyi beklediğimizin de altını çizeceğiz." şeklinde konuştu.
Toplantılarda mevkidaşları ve NATO üst düzey yetkilileri ile yapacağı görüşmelerde gündemdeki konulara ilişkin görüş ve değerlendirmelerini, katkıları ve beklentilerini ifade edeceklerine işaret eden Güler, "Hassasiyetle üzerinde durduğumuz iki konu olan terörizmle mücadele ile ihraç kısıtlarının kaldırılması konularına bir kez daha dikkati çekeceğiz. Türkiye'nin güvenilir ve güçlü bir müttefik sıfatıyla bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da NATO'daki sorumluluklarını yerine getirmeye, NATO'ya ve Avrupa-Atlantik bölgesinin güvenliğine kayda değer katkılarda bulunmaya devam edeceğini dile getireceğiz." diye konuştu.
Türk savunma sanayiindeki gelişmeler
Yaşar Güler, NATO Savunma Bakanları Toplantısı'nın ardından İstanbul'da düzenlenecek savunma, havacılık ve uzay sanayiinde bölgenin en büyük fuarlarından biri olan SAHA EXPO 2024'e katılacağının hatırlatılması üzerine, savunma alanında güçlü ve bağımsız olmayan milletlerin geleceğe güvenle bakabilmelerinin mümkün olmadığını belirterek, "Savunmamız ne kadar güçlü ve bağımsızsa, yarınlarımız o kadar güvenlidir." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin önceden, savunma sanayii dışa bağımlı, kısıtlı imkanlarla varlık yokluk mücadelesi veren bir ülke olduğunu söyleyen ve türlü engellemeler, zorluklar ve ambargolarla karşı karşıya bırakıldığı zamanların unutulmadığına dikkati çeken Güler, şunları kaydetti:"Halen bu konuda örtülü örtüsüz kısıtlamalara ve ambargolara maruz kalmaktayız. Kıbrıs Barış Harekatı öncesinde ve sonrasında yaşananlar neticesinde elde edilen tecrübeler savunma ihtiyaçlarının karşılanmasında diğer ülkelere mutlak bağımlılığın sakıncalarını ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle ülkemiz yerli ve milli savunma sanayii konusuna daha fazla önem vermeye başlamıştır. Özellikle son 20 yılda, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın stratejik vizyonu, liderliği ve kararlı duruşları sayesinde yerli ve milli savunma sanayiinde çok kapsamlı ve önemli adımlar atılmıştır. Özellikle, üzerinde hassasiyetle durduğumuz 'Milli Teknoloji Hamlesi', egemenlik ve bağımsızlığımız için vazgeçilmezdir. Dolayısıyla güçlü ve bağımsız bir savunma sanayii, bekamızın ayrılmaz bir parçasıdır."
Yerli ve milli ürünler sahada Mehmetçiğin gücünü artırıyor
Güler, bugün insansız kara, deniz ve hava araçlarından helikopterlere, silah ve akıllı mühimmatlardan füzelere, hava savunma ve elektronik harp sistemlerine kadar geniş bir yelpazede ihtiyaç olan teknolojilerin, yerli ve milli olarak tasarlanıp üretildiğine, ayrıca çok sayıda ülkeye de ihraç edildiğine dikkati çekti.
Bu çalışmalar neticesinde ortaya çıkan silah ve sistemlerin, operasyon sahalarında etkinliklerini kanıtladığını ve Mehmetçiğin harekat bölgesindeki gücünü artırırken, güvenlik riskini de asgari seviyeye düşürdüğünü belirten Güler, şöyle devam etti:"Yerli ve milli savunma sanayii ürünleri ile teçhiz edilen kahraman ordumuzun elde ettiği başarılar vatandaşlarımız tarafından gururla takip edilirken personelimizin moral ve motivasyonu ile güven duygusunu da yükseltmekte, topyekun bir sinerji oluşturmaktadır. Bölgesel ve küresel düzlemdeki son gelişmeler, yaşanan çatışma ve savaşların ortaya çıkardığı durum ve uluslararası güvenlik mimarisinde meydana gelen kırılmalar, savaş hukuku ve insancıl hukukun hiçe sayılması göz önüne alındığında dünyada artık hiçbir ülke kendini tamamen güvende hissedememektedir. Bugün Norveç ve Finlandiya gibi risk, tehdit ve tehlikelerin uzağında olduğunu düşünen birçok ülke dahi, savunma harcamalarını artırma, askeri sanayii yatırımları yapma, savunma ve güvenliğini geliştirici tedbirler alma ihtiyacı hissetmektedir. Ukrayna-Rusya savaşında görüldü ki yaklaşık 30 ülke bir araya gelerek Ukrayna'nın mühimmat ihtiyacını karşılayamadı. Bu durum silah ve mühimmat stoku ile savunma alanında daha hazırlıklı olunmasının önemini açıkça ortaya koymaktadır. Dolayısıyla herkes kendini geliştirmeye, bağımlılığını en aza indirmeye gayret etmekte ve böyle olmazsa ağır bedeller ödeyeceğinin farkına varmaktadır."
Bakan Güler, savunma sanayiinin teknolojik gelişmelerin en hızlı yaşandığı alanlardan biri olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:"Sahada elde edilen tecrübelerin ürün geliştirme süreçlerine yansıtılması ve sektördeki yakın işbirliği ile oluşturulan sinerjinin artarak devam etmesi, sürdürülebilir bir yerli ve milli savunma sanayii ekosistemimiz için hayati önem taşımaktadır. Şu hususu gururla ifade edebiliriz ki, Türkiye Cumhuriyeti, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın vizyoner liderliği ile gerek kendi coğrafyasında gerekse dost ve müttefik ülke coğrafyalarında aranılan, tüm istikrar politikalarının vazgeçilmez parçası olmuş bir durumdadır. Dolayısıyla yerli ve milli savunma sanayimizde geldiğimiz noktayı daha da ileriye taşımamız ve bunu yaparken de hızlı hareket etmemiz gerektiğinin bilincindeyiz. Zira Türkiye'nin etki ve ilgi alanlarında sıcak çatışmaların varlığı, sürekli dönüşen harp sahasının gereksinimleri, daima güçlü ve hazırlıklı bir yapıyı ve tam bağımsızlığı zorunlu kılmaktadır."
Pençe-Kilit'te son durum
Milli Savunma Bakanı Güler, terörle mücadelede gelinen nokta ve özellikle Pençe-Kilit operasyonunda son durumun ne olduğuna ilişkin soru üzerine, son yıllarda belirlenen konsept değişikliğiyle "terörü kaynağında yok etme" anlayışını uygulamaya koyduklarını hatırlattı.
Geçmişte yürütülen "sınırlı hedefli ve süreli" askeri harekatların yerine, "sürekli ve kapsamlı" operasyonlarla terör örgütüne ağır darbeler vurduklarını ve örgütün hareket kabiliyetini bitme noktasına getirdiklerini ifade eden Güler, sahanın gerektirdiği, alışılmadık ve öngörülemez düzeyde özgün, terör örgütünün sezemeyeceği ve tepki veremeyeceği bir tempo ile kesintisiz şekilde operasyonları sürdürdüklerini söyledi.
Güler, şu ana kadar büyük bir başarıyla sahada tesis edilen kontrolün daha da genişletilmesi, terör örgütünün eylem ve hareket kapasitesinin sıfırlanması için Mehmetçiğin gözünün değmediği, ayağının basmadığı yer bırakmadığını, alandaki hakimiyeti daha da geliştirdiğini aktardı.
Örgüt mensuplarının kendi aralarında yaptıkları görüşmelerde de büyük kayıplar yaşadıklarını itiraf ettiklerini belirten Güler, "Örgüt elebaşları sadece kara propaganda ve dezenformasyon ile düştükleri acziyeti örtmeye çalışmaktadır. Bu yüzden tek çareleri, Türk adaletine bir an önce teslim olmaktır. Hedefimiz, terör belasını asil milletimizin gündeminden tamamen çıkarmaktır. Bu bağlamda Irak'ın kuzeyinde devam eden Pençe-Kilit harekatı planlandığı şekilde başarıyla devam ediyor. PKK'nın 30 yıldır girilemeyen bölgelerine girdik, bir de üstüne kilidi kapatıyoruz. Artık kilidin kapatılmasına çok yakın olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA