Akdeniz ve Balkanlar'daki ülkelerin ve kültürlerin müzikal mirası üzerine yaptığı başarılı çalışmalarla tanınan Savall, son 20 yılda sık sık Türkiye'ye geldiğini, özellikle İstanbul ve Ankara'da konserler verdiğini, müzik araştırmaları yaptığını ifade etti.
"Osmanlı'nın tarihini ve kültürünü çok araştırdım"
Özellikle İspanyol ve Avrupa barok müziğiyle, Osmanlı, Orta Doğu, Ermeni, Musevi ve Balkan kültürlerinin müziklerini yorumlayan Savall, Osmanlı tarzının birçok kültürü birleştirdiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Osmanlı ile alakalı projeler gerçekleştirdim, çok okudum. Osmanlı'nın tarihini ve kültürünü çok araştırdım. Balkanlar ile olan ilişkilerini bile araştırdım çünkü Balkanlar'daki varlıkları Avrupa'ya bile ders verecek nitelikte. Beni en çok etkileyen olaylardan biri Osmanlı'nın Balkanlar'a girdiğinde asla onların kültürüne, dinine, diline, müziğine dokunmamasıdır. Herkes özgürce dilini kullandı, müziğini yaptı ama Avrupa'daki savaşlarda bunların hiçbirine maalesef izin verilmedi. Osmanlı'nın insanları bu kadar özgür bırakması beni çok etkilemiştir. Bugün Konya'da çalacaklarımız da zaten Osmanlı müziği diyebiliriz."
Mevlana felsefesi kendisine çok iyi geldiği için araştırmaya devam edecek
Savall, Konya'ya ilk kez geldiğini ancak tasavvuf müziği ve Mevlana'ya da büyük ilgi duyduğunu anlattı.
Uzun yıllar bu konularda araştırmalar yaptığını aktaran Savall, "Rumi müziğini Kudüs'te icra ettik. Bunu icra ettiğimizde aynı zamanda kıyafetleriyle birlikte semazenleri de kullandık. Özellikle ilk İstanbul ziyaretimde de dervişlerin sema yaptıkları bölgelere gitmiş ve oraları ziyaret etmiştim. Mevlana'nın felsefesi ve ruhu bende hep merak uyandırmıştır." dedi.
Savall, Mevlana'nın felsefesinin kendisine çok iyi geldiğine, bundan dolayı araştırmaya devam edeceğine dikkati çekerek, "Bir müzisyen için en önemli şey içsel huzura ve içsel özgürlüğe kavuşmak. Onunla (Mevlana) tanıştıktan sonra ben de bu içsel huzuru ve içsel özgürlüğü yakaladım. Bir şeye konsantre olabilmek için de bu içsel huzuru yakalamak çok önemli. Ben buna Rumi'nin felsefesiyle kavuştum. Rumi bana bütün gereksiz şeylerden arınmayı öğretti. Üzerinizdeki yükten ne kadar arınırsanız o kadar müziğin derinliklerine inebiliyorsunuz." diye konuştu.
Mevlevi felsefesinden de hareketle müziği barışın dili olarak kullanmak gerektiğine inandığını dile getiren Savall, sözlerini şöyle tamamladı: "Şu anda gerçekten barış dilinde konuşmalıyız. Öyle bir zamandayız ve müzik tamamen budur, barış dilidir. Müzik yapmak, bu dili öğretmek, insanların bir arada yaşamasını ve uyum içinde olmasını sağlayacaktır. Müzik öğretmek, barışı öğretmektir."
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.