Son Dakika Haberler

Birleşik Krallık veya Büyük Britanya NEREDEN NEREYE? -2-

Eklenme Tarihi: 08.09.2014 - 11:01

Birleşik Krallık veya Büyük Britanya NEREDEN NEREYE? -2-

12 civarı uyandırıyor beni Nurben. Düşüyoruz yollara. Yakınımızda Portslade tren istasyonu. Brighton’a ulaşana kadar iki durak daha var. 7-8 dakikada bitiyor yol. Belçika Brüksel merkezden çıkan tren yolu hatlarına benziyor yollar. Yolun sağı solu yemyeşil. Brighton tren istasyonu hayli gözalıcı.

Brighton zaman içinde Kral’ın da ilgisini çeker, buraya şimdi şehrin sembolü olarak Kabul edilen “Royal Pavilion”u yaptırmış.

Şimdi İngilizce kursu alacağımız Castle School of English’i bulmalıyız. Dyke Road Numara 12. Ara ki bulasın. Bir İngiliz kahveci bizi ters tarafa gönderiyor. Okulu bulana kadar da okul kapanıyor. Okulumuzla tanışma işi de yarına kalıyor. Okul Brighton’un merkezi olarak kabul edilebilecek olan Saat Kulesi’nin hemen yanında.

Castle School of English’in patroniçesi Devrim Hanımla tanışmamız ertesi güne kalıyor… Çanakkaleli, İstanbul’da kimya okumuş. Sonra kader onu buralara atmış. İngilizce öğrenmek için gelmiş. İngilizce öğreten okulun patronu olmuş.

Dil okuluna kendimizi gösteriyoruz. Önümüzdeki Pazartesi derslere başlamamız uygun görülüyor. Brighton bir İngilizce öğrenim şehri olmuş. Dünyanın her yanından gelen genç öğrencilerle dolu.

Saat Kulesi’ne kadar Dyke Street olarak gelen cadde Kule’den itibaren North Street adını alıp Okyanus’a kadar iniyor. Orada plajlar var. Denizin üstüne inşa edilmiş bir eğlence, gezi merkezi var.

Hint Stilinde Krallık Sarayı: Hint Sanatı örnek alınarak inşa edilmiş… şehrin de sembolü olarak kullanılıyor. Tarihi binalar, tiyatro, kütüphane…

Şehir içinde, 3-4 tane ciddi para yatırılarak yapıldığı anlaşılan havralar görüyoruz, bir Mason Locası kahvehanesi görüyoruz.

Brighton’un Nesi Meşhur?

Okulun hemen yakınındaki bir parkın içinde yer alan tarihi St. Nicolas kilisesini seyrediyoruz.

Saat 18.00 gibi. Parktaki çimenlere uzanmış sarmaş dolaş iki erkek… Ayıp hareketler yapıyorlar. Bu son olmayacak aslında, bundan sonra da sık sık benzer manzaralar göreceğiz yollarda, parklarda. Bu şekilde Brighton’un nesinin meşhur olduğunu da öğrenmiş oluyoruz. İlerleyen günlerde de bu tip ya kadın kadına grupları ya da erkek erkeğe grupları sık sık görüyoruz şehrin sokak ve caddelerinde. Arkasından afişlerini görüyoruz… Çeşitli lokanta, kafe, otellerin önlerinde. Rengarenk bir afiş: Kırmızı, yeşil, sarı, mavi, mor, portakal renklerinin hepsi var. Bu onların bayrağıymış… Sloganları “aşk ve barış”…

2 Ağustos 2014 Cumartesi günü “Pride Festival”i yaşıyor Brighton. Şehir tıklım tıklım doldu. Renklendi… İnsan renkleri çeşitlendi… “pride” kelimesi lezbiyenleri ve homoseksüelleri içeriyor… “Onur, gurur” anlamını taşıyor… kalkınmış ülkelerin çoğunda bunların evlenip aile olmaları yasal hale gelmiş. Bu arada bu tip ilişkilerin tanınmadığı bir çok ülke var: Türkiye gibi. İran gibi bazı ülkelerde de bu tip ilişkiler suç konusu teşkil ediyor. Cezalandırılıyor.

Ülkeler gruplar halinde geçit töreninde kendilerini gösterdiler. Ellerinde içecekler… bira… her biri bir cinsten süslenmiş… memelerini gösterenler, alt tarafını gösterenler… garip giysiler… bazılarının memesi var ama kadına benzemiyor, bazılarının bıyığı var ama erkeğe benzemiyor… garip mi garip manzaralar… Brighton’lu Kral Edvarg’dan beri burası bu konularda ünlenmiş ve sonunda bu işin dünya merkezi haline gelmiş…

Festival yolu üzerindeki Türk dönercisine giriyorum karnımı doyurmak için… Bana döner yapan çocuk:

-“Abi Bulgaristan Türküyüm, bana 28 ülke serbest, istediğimde gidip çalışabilirim. 3 ay önce geldim buraya. Ama pis yere düşmüşüm, tüm pis işler burada dönüyormuş abi” diye yakınıyor.

Martılar ve Sincaplar

Brighton deyince martılar ve sincapları unutmamak gerekir. Bu hayvanlar şehir hayatının doğal bir parçasını oluşturuyorlar. Martılara hiç bu kadar yakın olmamıştım. Parklarda yanı başınızda dolaşıyorlar. Etli butlu bir hindi büyüklüğüne yakın, bizdeki güvercinler gibi ayak altlarında dolaşıyorlar.

Sincaplar parklarda bahçelerde karşınıza çıkıyor. Elinizdeki yiyeceği onlarla paylaşmak isterseniz, yanınıza kadar yaklaşıp, güvenilir olduğunuzu anladıktan sonra verdiğiniz yemeği yemeye başlıyorlar. Bitirince de hızlı adımlarla çalıların içine doğru uzaklaşıyorlar.

Bir defasında otobüsle şehrin dışına çıktık. 30 km doğuda kalan “Seven Sisters” adı verilen bölgeye gittik. Okyanus’a doğru yürüdük. Uçsuz bucaksız otlakları, oralarda otlayan semiz koyun sürülerini seyrettik.

Londra Yolculukları

Büyük Britanya’nın 60 milyon nüfusunun 7 milyonu Londra’da yaşıyor.

Brighton-Londra tren bileti, bir gün boyunca şehirde otobüs ve metroyu da kapsayacak şekilde 20 pound civarında…

Sabah gidip akşam geri dönüyoruz…

Uzunluğu bir kilometreyi bulan bir trene bindik. Upuzun bir yılanı andırıyor. 1. sınıf olmayan bir vagonu bulup oturduk. Yemyeşil gür ağaçlar, ekili tarlalar, çiftlik evleri arasından kuzeye doğru aktık. 50 km’yi 55 dakikada aldık.

Victoria Garı

Victoria İstasyonu aşağı yukarı şehrin tam göbeğinde. Meşhur Hyde Park garın hemen yakınında…

Victoria gözlerimizi kamaştırıyor. Barcelona’nın Sans İstasyonu’ndan daha estetik görünüyor. Geniş giriş katı alanında binbir çeşit yiyecek-içecek pazarlayan dükkanlar. Ayrıca iki üst katta da değişik restoranlar hizmet veriyor. Cıvıl cıvıl arap, hintli, çinli… farklı ulustan insanlar görüyoruz.

Metroya (under ground) biniyoruz. Dünyanın en yaygın metro ağı burada galiba. Yerin altına ikinci bir dünya kurmuşlar. Sanayi devriminin burada başlamasının doğal sonucu. Ayrıca sömürülen başka ülkelerden buraya akıtılan paralar… Ancak metrodaki geçitlerin boyları kısa, vagonların boyları kısa… Bizim ferah, modern metroların yanında burada insanın ruhu bunalıyor.

İki Katlı Otobüslerden Seyrettik Londra’yı

Yürümekten yorulunca otobüslere binip Londra’yı otobüslerin ikinci katından seyrediyoruz.

 

 

Prof. Dr. Nurettin Bilici

Çankaya Üniversitesi, Hukuk Fakültesi

nbilici@cankaya.edu.tr

Web Sitesi: http://www.nurettinbilici.com.tr

 

.