Edirne'de 2'nci Abdülhamit döneminde yapılan, zamanına göre modern ameliyathanesi ile dikkati çeken, özellikle Balkan Savaşları sırasında yaralı askerlerin tedavisinde önemli rol oynayan Edirne Merkez Asker Hastanesi'nden geriye sadece tek duvar kaldı.
Zamanla çevresinin çöplüğe döndüğü tarihi yapıya ilişkin konuşan Trakya Üniversitesi'nden Prof. Dr. Engin Beksaç, "Hastane maalesef zamanla yok olmuş; tüm tahtaları, kapıları ve malzemesi sökülüp gitmiş. Ne yazık ki korunamamıştır. Bunun bir an önce korunmaya alınması ve bu şekliyle bir 'ibret anıtı' olarak korunması gerektiği kanısındayım" dedi.
Osmanlı döneminde 2'nci Ordu merkezi olan Edirne'de, 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı bittikten sonra yaralı ve hastaların toplu bakımlarının sağlanması için şehrin batısında 500 yataklı olarak hizmete açılan Edirne Merkez Asker Hastanesi, aradan geçen 1 asrı aşkın süreden sonra geriye kalan tek duvarı ile tarihe meydan okuyor. Özellikle 1912-1913 yılları arasındaki Balkan Savaşları'nda kritik rol oynayan hastanenin, yakın tarihin en önemli tanıklarından olduğunu söyleyen Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Engin Beksaç, Osmanlı'da röntgenin ilk kullanıldığı kurumlardan birisinin de burası olduğunun kayıtlardan görülebildiğini söyledi. Prof. Dr. Beksaç, bugün geriye sadece tek duvarı kalan yapının mutlaka koruma altına alınması gerektiğini belirtti.
'İLK RÖNTGEN CİHAZI KULLANILDI'
Edirne Merkez Asker Hastanesi'nin kent tarihinin belki de en acılı süreçlerini temsil eden yapılardan bir tanesi olduğunu belirten Prof. Dr. Beksaç, "Ne yazık ki yapının bu şekilde kalması da bir başka dram. Edirne Merkez Asker Hastanesi özellikle Balkan Savaşları yıllarında çok aktif olarak kullanılmış hastanelerden biri. Özellikle de o dönemin en gelişmiş hastanesi olarak dikkat çekmekte. Osmanlı topraklarında ilk defa röntgen cihazının da kullanılmış olduğu hastane olduğunu biliyoruz. Bütün teşkilatı itibarıyla da o sürecin modern hastanesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta bu hastanedeki röntgen uzmanı da kitaplarından tanıdığımız Tosyavizade Rıfat Osman Bey'dir ve onun bu hastanede görevli olduğunu ve röntgen uzmanı olduğunu da biliyoruz. Daha sonra bu şahıs, Edirne ile ilgili birçok anıta imzasını atmış. Resmini çizmiş, kayıtlarını tutmuş önemli bir isim" dedi.
'NE YAZIK Kİ KORUNAMAMIŞTIR'
Edirne'nin uzun süren işgal döneminde hastanenin aktif olarak kullanıldığını anlatan Prof. Dr. Beksaç, "Bu süreçlerde aktif olarak kullanılmış bir hastane. Özellikle etraftaki tabyalara göre şekillendirilmiş ve tabyalar ile uyumlu bir biçimde yapılmış bir hastaneydi; modern bir planı vardı. Buna bağlı olarak da şehrin merkezine gidildiği zaman, bu tabyalarla tam uyumlu olarak yapılmış bir cephaneliği de olan bir teşkilatın içinde yer almaktaydı. Hastane maalesef zamanla yok olmuş ve tüm tahtaları, kapıları ve malzemesi sökülüp gitmiş. Ne yazık ki korunamamıştır. Edirne'de, esasında en çok korunması gereken yapılardan biriydi. Ne yazık ki korunamadığı için yok olup gitmiş ve çok daha acısı hemen yanı çöplük olarak kullanılmıştır" diye konuştu.
'ŞEHİTLİK DE YOK OLUP GİTTİ'
Prof. Dr. Beksaç, hastaneden geriye tek bir duvar kaldığını ifade ederek, "Bu duvar da korunmadığı takdirde, bu duvarın bile izi kalmayacaktır. Esasında bu yapı, Edirne'nin Balkan Savaşları yıllarındaki vermiş olduğu şehitlerin hatırına bile korunması gereken bir yapıydı. Az aşağıda bu hastane ile bağlantılı olan bir şehitlik mevcut. O şehitlik de maalesef kaderine terk edildiği için yok olup, gitti. Son ziyaret ettiğimde ne mezar taşı kalmıştı ne de durumu vardı. Esasında bunlar Edirne için üzücü" dedi.
'DİRENİŞİNİ SEMBOLÜ'
Bu askeri hastanenin bir sembol olduğunu söyleyen Prof. Dr. Beksaç, "Edirne'nin acılı döneminin, direnişin bir sembolü, işgale karşı başkaldırışının bir sembolü. Tabii burada ölüp gitmiş olan ecdadın ruhuna hitaben korunması gereken bir anıt olarak karşımızda dikili durmakta. Bunun bir an önce korunmaya alınması ve bu şekliyle bir 'ibret anıtı' olarak korunması gerektiği kanısındayım. Bu bina, bilinen ve çok yakın tarihli bir bina. Ama maalesef Edirne'deki pek çok bina gibi kaderine terk edilip, gitmiş durumdadır. Bunun korunması gerekmekte. Çünkü şu tek duvar haliyle bile bir 'ibret anıtı', atalara, ecdada bir saygı olarak korunması kanaatindeyim. Burası artık bir müze olmaktan çıkmıştır, başlı başına bir anıttır" diye konuştu.
EDİRNE MERKEZ ASKER HASTANESİ'NİN TARİHİ
Edirne Merkez Asker Hastanesi, Tepebağlar mevkisinde kamulaştırılan alan üzerinde Müşir Veysel Paşa zamanında 28 Kasım 1889'da hizmete açıldı. Dönemine göre son derece modern bir ameliyathaneye sahip olan hastanenin koridorları, Balkan Savaşları sırasında yaralı askerler ile dolup, taştı. Birinci Dünya Savaşı'nda hastane restore edilerek, 500 yatak kapasitesi ile yeniden faaliyete geçti. Zamanla hastane kimliğini yitiren bina, 1938'de köy enstitüsü, 1939'da eğitim kursu ve daha sonra göçmen misafirhanesi olarak hizmet verdi. Bina, 1981'de de Maliye Bakanlığı'nca askeri amaçlı kullanılmak üzere Milli Savunma Bakanlığı'na devredildi.