Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Hırvatistan'dan iadesi sağlanan sikke, mühür ve terazi ağırlıklarından oluşan 2 bin 955 eserin 2300 yıllık bir dönemi kapsadığını bildirdi.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Hırvatistan'dan Türkiye'ye iadesi sağlanan eserlere ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) ek hizmet binasında basın toplantısı düzenledi.
Buna benzer toplantıları son zamanlarda sıklıkla yapmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren Ersoy, milletin banisi ve varisi olduğu bu toprakların zenginliklerini koruma kararlılığıyla attıkları adımların sonuçlarını verdiğini söyledi.
Bakanlıkları bünyesinde geçen yılın mart ayında kurulan, alanına bütünüyle odaklanmış ve çok yönlü faaliyet gösteren Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığının, yurt içinde olduğu kadar uluslararası alanda da ciddi başarılar elde ettiğine dikkati çeken Ersoy, bu yıl, son 10 yılın en yüksek sayısına ulaşılarak, 525 eserin yurt dışından getirilmesinin, bu gerçeği tartışmasız şekilde ortaya koyduğunu vurguladı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Bugünkü toplantımızın öznesi olan sikke, mühür ve terazi ağırlıklarından müteşekkil eserlerin toplam sayısı ise 2 bin 955 adettir. Bu noktada, Sayın İçişleri Bakanımıza şükranlarımı iletmek isterim. Zira İçişleri Bakanlığımız, ilgili bütün birimleri ile çalışmalarımızda çok ciddi bir iş birliği ve destek sunmaktadır." diye konuştu.
Hırvatistan'dan iadesi sağlanan bu eserlerin ele geçirilmesinin ve zanlının yakalanmasının da İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığınca yürütülen "Anadolu Operasyonu" vesilesiyle olduğuna işaret eden Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Adana merkez olmak üzere 30 ayrı ilde eş zamanlı yapılan ve uluslararası ayağında Hırvatistan, Sırbistan ve Bulgaristan gibi ülkelerin de olduğu bu operasyon, hem kapsamı hem de Cumhuriyet tarihinin suçtan elde edilen gelire yönelik ilk tarihi eser kaçakçılığı operasyonu olmasıyla bir ilktir. Bir kez daha tebrik ediyorum. Bakanlık olarak merkez ve taşra teşkilatımızla destek verdiğimiz Anadolu Operasyonu ile 20 binden fazla kültür varlığı yurt dışına kaçırılmadan ele geçirilerek Adana Müzesi Müdürlüğüne teslim edilmiştir."
Ersoy, bu operasyonun önemli sonuçlarını, Gökçeada'daki kiliselerden çalınan eserlerin Fener Rum Patriği Bartholomeos'a takdimi için geçen ağustosta Troya Müzesi'nde yapılan törende ilk kez paylaştıklarını hatırlattı.
Bakan Ersoy, Anadolu Operasyonu'nda emeği geçen tüm Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı personelini kutladı.
Eserlerin, Sırbistan ve Hırvatistan arasındaki Bajakovo-Batrovci sınır kapısında ele geçirildiğini belirten Ersoy, 7 Nisan 2019'da geçiş yapmak isteyen bir Türk vatandaşında çok sayıda sikke ve arkeolojik malzeme olduğunun Hırvat makamlarınca tespit edildiğini anlattı.
Emniyet Genel Müdürlüğünün, durumu Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bildirmesiyle iade sürecinin işlemeye başladığını dile getiren Ersoy, sürecin Kovid-19 tedbirleri sebebiyle olması gerekenden uzun sürdüğünü, uzman heyetin eserlerin yerinde tespitini yapmak için ancak seyahat engelleri esnetildikten sonra, 7-14 Haziran 2021'de Hırvatistan'da görevlendirebildiğini aktardı.
Ersoy, iade sürecinde görev alan uzmanlara da teşekkür ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onların yürüttükleri titiz çalışmalar, çok sayıda sikke, kurşun mühür baskıları ve ağırlıklardan oluşan eser grubunun Anadolu kökenli olduğunu şüpheye yer bırakmaksızın ortaya koymuştur. Biz de bu doğrultuda hazırlanan detaylı raporu Hırvat makamlarına ilettik ve ısrarla konunun takipçisi olduk. Hırvatistan tarafından gösterilen korumacı tutum, üstün misafirperverlik ve iş birliğinin de UNESCO 1970 Sözleşmesi'nin en güzel şekilde uygulanmasının bir örneği olarak hatırlanmasını temenni ederim. Neticede, 1 Aralık 2021'de eserler Türkiye'ye getirildi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde muhafaza altına alındı."
"II. Mahmut'a ait altın sikke de bu koleksiyonda"
Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, ele geçirilen sikkelerin dönem, bölge ve kullanım açısından farklılıklar içerdiğini, hem Anadolu şehir paraları hem de MÖ 5'inci yüzyılda basılan ve Anadolu'nun hemen her yerinde ortak geçerliliği olan sikkelerin bulunduğunu bildirdi.
Arap-Bizans basımı olan İslami sikkelerin de en erken örneklerinin ele geçirilen eserler arasında bulunduğuna işaret eden Ersoy, "Sikkelerin medeniyet kökenlerine baktığımızda ise Roma, Kapadokya, Seleukos, Pontus, Kilikya, Emevi, İlhanlı-Selçuklu ve Osmanlı karşımıza çıkmaktadır. Zaman dilimi olarak, ele geçen sikkelerin yaklaşık 2300 yıllık bir dönemi kapsadığını söyleyebiliriz." dedi.
Osmanlı Padişahı II. Mahmut'a ait altın sikkenin de bu koleksiyonda yer aldığını belirten Ersoy, koleksiyonda altın, gümüş ve bakır sikkeler bulunduğunu kaydetti.
Önemli ve özel bir koleksiyonun ait olduğu topraklara döndüğünü vurgulayan Ersoy, Bizans döneminde posta mührü, imparatorluk mührü, aziz mührü ve kilise mührü olarak kullanılan 5 ila 11'inci yüzyıllar arasındaki döneme ait mühürler ile hepsi Anadolu karakterli ve Roma-Bizans dönemine ait bronz terazi ağırlıklıların da iadesinin sağladığını ifade etti.
Uluslararası anlaşmaların önemi
Bakanlık olarak kültür varlığı kaçakçılığına karşı yurt içinde ve uluslararası arenada gerek yasal ve hukuki adımları atarak gerekse diplomasi ile ülkeler arası iş birliğini tesis ederek mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceklerini vurgulayan Ersoy, şöyle devam etti:
"Bu vesileyle kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesi için İran, Romanya, Yunanistan, Bulgaristan, Çin, Peru, Türkmenistan, Özbekistan ve Amerika ile olmak üzere 9 uluslararası anlaşmanın imzalandığı bilgisini sizlerle paylaşmak isterim. Yeni anlaşmalar için İsviçre ve Sırbistan ile çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. İnanıyorum ki, Hırvatistan ile de bu çalışmalarımızı etkin olarak kullanacağımız bir ikili anlaşmayla taçlandırmak mümkün olacaktır."
İki anlaşmaların, tarihi eser kaçakçılığının önlenmesi konusundaki caydırıcılığına işaret eden Ersoy, bu anlaşmaların doğru şekilde uygulanmasının define avcılarını yıldırdığını kaydetti.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bu sahada bugüne kadar yaptıkları her çalışmanın ciddi bir iş birliği örneği olduğunu dile getirerek, "Milletimizin her bireyinden aynı duyarlılığı göstermelerini, topraklarımızın ve ecdadımızın emanetlerine bizimle birlikte sahip çıkmalarını bir kez daha rica ediyorum." dedi.
Basın toplantısına, Hırvatistan'ın Ankara Büyükelçisi Hrvoje Cvitanovic, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı bürokratları katıldı.
Bakanlar Ersoy ve Soylu, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin'e plaket takdim etti.
Anadolu Operasyonu'na katılan KOM ekibiyle hatıra fotoğrafı çektirildi.
Bakan Soylu: Bugün artık Türkiye, kayıplarının üstüne soğuk su içen bir ülke değildir
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, söz konusu toplantının, yurt dışına kaçırılan 20 bin 485 tarihi eserin umut verici bir uluslararası iş birliğiyle izinin bulunması, suçluların yakalanması ve eserlerin ait olduğu yere iadesi dolayısıyla gerçekleştirildiğini belirtti.
Bir değer yitirildiğinde, onun geri alınamayacağını ifade etmek için "Üzerine bir bardak soğuk su iç" denildiğini anımsatan Soylu, "Tarihi eserlerimiz de yıllar yılı çalınır götürülür ve bu sevimsiz tabirle bunları kabullenirdik. 21. yüzyılda pek çok paradigmayı değiştirdiğimiz gibi, terörden tarihi eser kaçakçılığına kadar, bunu da değiştirdik. Bugün artık Türkiye, kayıplarının üstüne soğuk su içen bir ülke değildir. Operasyon gücüyle, diplomatik ilişkileriyle, yurt içinde ve yurt dışında hakkını arayan, suçluyu arayan, eylem yapan PKK'lıları girdikleri her taşın altında arayıp bulan, içerde ve dışarda, kendisine verilen her zararın hesabını sorabilen bir ülkedir." diye konuştu.
Mala karşı işlenen suçlarda meseleleri çözme oranlarının 2016'dan bugüne yüzde 39'dan yüzde 60,4'e çıktığına dikkati çeken Soylu, artık milletin başına bir şey geldiği zaman itimat ettiği devletin, meseleyi çözdüğünü belirtti.
Kayseri terör saldırısından, Aybüke ve Necmettin öğretmenlerin katillerine kadar, pek çok terör saldırısının faillerinin yakalandığını dile getiren Soylu, suçla mücadeledeki samimiyetleri sayesinde, yurt dışına kaçırılmak istenen tarihi eserlerin de artık Türkiye'de kaldığını, gidenlerin de geri geldiğini vurguladı.
Soylu, geçen yıl 3 bin 973 olayda 276 bin sikke ve tarihi eserin yakalandığını, bu yıl da şu ana kadar 3 bin 391 olayda 232 bin tarihi eser ve sikkenin ele geçirildiğini aktardı.
Bu kapsamda, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile çok önemli bir operasyona imza attıklarını dile getiren Soylu, şöyle devam etti:
"Sırbistan ve Hırvatistan arasındaki Bajakova Sınır Kapısı'ndan geçiş yapmak isteyen bir kişide, çok sayıda tarihi sikke ve tarihi eser ele geçirilmesi ve Hırvatistan makamlarıyla bu noktada kurulan iletişim, aslında bu operasyonun fitilini ateşlemiştir. Daha önce de tarihi eser kaçakçılığı suçuna karışan bu kişiye dönük olarak zaten birimlerimizin bir risk analizi süreci söz konusuydu. Sonrasında hem ilgili ülkelerle hem de Kültür ve Turizm Bakanlığımızla titiz bir süreç yönetildi. Hem eserler tek tek bulundu, yurt dışı müzayede katalogları tarandı, diğer eserler bulundu hem de gerekli yazışmalar yapılarak bu eserlerin iadesi sağlandı. Anadolu kökenli bu eserler ülkemize getirildi. Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde muhafaza altına alındı. Elbette Sayın Bakanımıza minnettarız, çünkü her anını adım adım takip etti."
Yakalanan bu kişiden yola çıkılarak Türkiye'den kaçak kazılardan ve başka kaynaklardan tarihi eserleri toplayıp Avrupa ve ABD'ye kaçıran bir suç örgütünün takibe alındığını anlatan Soylu, şunları kaydetti:
"30 ayrı ilde eş zamanlı olarak yapılan ve uluslararası ayağında Hırvatistan, Sırbistan ve Bulgaristan'ın da olduğu 'Anadolu Operasyonu' başlatıldı. Anadolu Operasyonu, Cumhuriyet tarihimizin suçtan elde edilen gelire yönelik ilk tarihi eser kaçakçılığı operasyonudur. Operasyon sonucunda, 20 bin 485 adet tarihi eser, 15 dedektör, 14 de silah ele geçirilmiş, 86 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 11'i tutuklanmış, bir kişiye de ev hapsi tedbiri uygulanmıştır. Örgüt liderinin hesapları takip edilerek ulaşılan 26 milyon avroya el konulmuş, 20 bine yakın kültür varlığı da yurt dışına kaçırılmadan ele geçirilmiş ve Adana Müzesi Müdürlüğüne teslim edilmiştir."
Bir ülkenin, bütün bileşenleri ve unsurlarıyla, ürettiği maddi değerlerinin yanı sıra medeniyet birikimiyle ve aynı zamanda hakkı için verdiği mücadele kadar büyük olduğunu anımsatan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşte bugün burada bizi bir araya getiren tarihi eserlerimizin ülkemize kazandırılması operasyonu, tüm bu hasletlerin bir araya geldiği bir neticedir. Kazandığımız uluslararası başarılar, izansız benzetmelerle bu ülkeyi itibarsızlaştırmaya çalışanlara karşı, öyle sanıyorum ki yeterli bir cevaptır. Bu başarıdaki katkı ve desteklerinden dolayı özellikle bu operasyonun içeride ve dışarıda yönetilmesini sağlayan Kültür ve Turizm Bakanımıza ve kadrolarına, samimi bir iş birliği ortaya koyan Hırvatistan, Sırbistan ve Bulgaristan yetkililerine ve bu kriminal operasyonu başarıyla tamamlayan emniyet ve jandarma teşkilatlarımıza, Sayın Emniyet Genel Müdürümüze ve Sayın Jandarma Genel Komutanımıza, tüm mensuplarımıza sonsuz şükranlarımı sunuyorum."
Anadolu Operasyonu
Cumhuriyet başsavcılıkları talimatıyla 10 Ağustos 2021'de Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde Adana merkezli 30 ilde uluslararası tarihi eser kaçakçılığı yapan suç örgütüne yönelik eş zamanlı olarak "Anadolu" kod adlı operasyon gerçekleştirildi.
Operasyon kapsamında 93 şüpheliden 86'sı gözaltına alındı. Şüphelilere ait 93 ikamet, 17 iş yeri ve araçlarda yapılan aramalarda, tarihi eser olabileceği değerlendirilen 20 bin 485 eser, 15 dedektör, 8 ruhsatsız tabanca, 6 ruhsatsız tüfek, 1699 fişek ve suçtan elde edilen gelir olarak değerlendirilen paralara ve 8 şahsın tüm mal varlıklarına el konuldu.
Gözaltına alınan 86 şüpheliden 44'ü ifadelerinin alınması ardından salıverilirken, 12 Ağustos'ta adli makamlara sevk edilen 42 şüpheliden 11'i tutuklandı, 31'ine ise adli kontrol ve yurt dışına çıkış yasağı uygulandı.
Söz konusu operasyonun, başta BM ve UNESCO gibi uluslararası mecralarda Anadolu'dan kaçırılan eserlerin Avrupa ve ABD'de yer alan müzayede evlerinde satıldığı yönündeki tezleri doğrulayan ve adli soruşturmayla ortaya koyan ilk operasyon olma niteliğini de taşıdığı vurgulandı.