Hayatı yaşanılır kılan şeyler var:- Zarafet gibi, vefa gibi, yüreğini insanların acılarına ya da sevinçlerine duyarlı hâle getirmek gibi…Mimar genç kızımız; evlerinin küçük çapta tamiratlarını yaptırıyor. İki ay süren tamirat çalışmaları sırasında önce anneannesini sonra bir ay süren hastane günlerinin bitiminde babasını kaybediyor.
İş yaptırdığı esnaftan cam kapıyı takan kişi kapıyı getireli daha üç gün olduğu halde ısrarla para için arayınca genç kız:- "Babamı kaybettik, cenazemiz var. Ödemenizi hemen yapacağım ama gelemedim, merak etmeyin” der. Esnafın cevabı:- "Gelmenize gerek yok, hesabıma yatırın” olur. Paranın satın alamayacağı şeyler arasında sağduyu, ahlak ve zarafet benim için ilk sırada. İki aydır beraber çalıştığın, iş yaptığın bir genç; " babamı kaybettim, cenazem var” dediğinde; düşüncen alacağın para değil, acıya saygı duymaktır.
Esnaflığın gereği demiyorum, insanlığın gereği "Allah sabır versin, çok üzüldüm” diyebilmektir. Zarafet; yaşamın zor anlarında, kritik olaylarda kullandığımız, seçtiğimiz cümleler, kelimeler ile belli olur. Hayatı yaşanılır kılan şeyler demiştik ya hiç umutsuz değilim. Aynı acılı günde; evin suyunu getiren esnafın” kaç lira vereceğiz?” sorusuna cevabı:- Olur mu abla? Acınız sırasında şimdi onun zamanı mı, sonra verirsiniz, ne olacak?… Memleketimin yüreğinin sesini duyabilen, onu hayatına aksettirebilen bu insanlarını seviyorum. Onların sadece paraya odaklı, neredeyse makineleşmiş, vefadan uzak insanlara hep galip geleceğini biliyorum. Yoksa nasıl kaldırılırdı zaten yeterince ağır gelen geçici bu dünyanın yükü?