1911 yılında Leonardo Da Vinci'nin Mona Lisa adlı tablosu Paris'teki Lauvre müzesinden çalınır. Olaydan sonraki iki yılda tablonun duvarda boş kalan yerini seyretmek için gelenlerin sayısı, tablo orada iken seyretmeye gelenlerin sayısının iki misline çıkar.İnsan evladı olarak elimizdekilerin değerini kaybedince daha iyi anlamak gibi bir acizliğimiz var.
-Yanlış beslenmeden tut da , vücudun dengesini bozacak uykusuzluk , hareketsizlik gibi sağlığını tehlikeye atacak tüm olumsuzlukları yapıp, hastalanınca” ah keşke biraz dikkat etseydim” dememiz…
-Gençliğin tüm gücü elimizde iken; akşamı sabahı belli olmayan , nefsi daha nasıl eğlendirebilirim anlayışında bir hayatı yaşayıp, ihtiyarlık gelip gücümüzün yetmediği bir hayata erişince” geri bir dönebilsem” dememiz….
-Bir ömrü zengin olsam diye ümit ederek çalışıp; zenginliğe erişince gariplere, muhtaçlara yetişmeye çabalamak yerine” ben bu serveti kazanana kadar ne çektim” dememiz…
-Servetimiz, gücümüz iyi durumda iken” ben” merkezli bir hayat yaşayıp, servet ve güç bizden alındığında” ya mümkün olsaydı neler yapardım” dememiz…
-Zaman, bir kar gibi avuçlarımızda erirken; onu bir sürahi içinde suya çevirecek güzel işler yapmayıp, uçup gidince” biraz vaktim olsa; şöyle şöyle işler yapardım” dememiz…Hepsi; kaybedinceye kadar farkında olamadığımız "vah” lık hallerimiz…Hepimiz sağlığın, boş vaktin, gençliğin, servetin kıymetini bilmeliyiz bilgisine sahip olup; altını çizerek söylesek de, çoğumuz için fark etmiyor. Çünkü bir şeyin bilgisine sahip olmakla bilgiyi hayata aktarmak, yaşamsal kılmak gerçek bir irade istiyor. Bizim” vah”larımızın çokluğu bu irade eksikliğimizden.Ruhumuzun şifası , rehberimiz, gül nebimiz; kendisinden sonra başlayıp kıyamet saatine kadar şiddeti artarak devam edecek kargaşalara, fitnelere ve ne için işlendiği bile belli olmayan cinayetlere işaret buyuruyorlar. Haberleri okudukça yüreğim sıkışıp” işte o günler "diyorum.Zannın pek çoğu bize yasaklanmasına rağmen; " eşim beni aldatıyordu, şüpheleniyordum, çektim vurdum”…
"Beni istemiyordu, nişandan ayrılmıştı. Evine gizlice girip, onu bekledim, bana hakaret etti ben de içkiliydim, cinnet geçirmişim, öldürdüm”Cahilliğin son noktası; töre adı altında kadının namusunu temizlemeyi, hayatını bitirmeyi kendi aidiyetlerinde gören akrabalar…Çocuklarının önünde annelerinin hayatını sonlandıran babalar…Sosyolojik, psikolojik pek çok yönüyle incelenecek bu cinayetlerde ortak bir nokta” İnsan evladının bir başka insanın hayatını bitirme hakkını kendinde görmesi”. Allah'a ait bir hakka cüret etmesi. Şeytani tarafını besleyen tüm öfkesi ile yaşamını bir” vah” haline getirmesi. Üstelik sadece kendinin değil; ölen insanı yetiştiren anne- babasının, kardeşlerinin, akrabalarının, çocuklarının, bir yaşama bağlı tüm sevenlerin…Bir gün hepimiz inansak da, inanmasak da Yüceler Yücesi bir not vericinin karşısına çıkacağız. O gün "VAH” dememek için; iyi ve güzel her şeyi çoğaltıp, yaşayalım...