Bundan 15-20 sene önce Avrupa’dan gelen dostlardan biri” sizde peçete bulunur mu?” gibi şaşkınlık uyandıran bir soru sormuştu.
-Yok genelde biz gömlek içlerine sileriz, peçeteyi sizlerden duydum” demek gelse de içimden, bu sesi susturabilmiştim.
Yakın zamana kadar Avrupa’dan gelen dostların iki cümlesinden biri:” ah orada şöyle şöyle yapılıyor”, gibi Avrupa’nın küçücük işlerdeki artılarını bile öve öve bitirememeleri, acizane hayranlıkları idi.
Almanya’da yere çöp atan bir kişi göremezsin. Nasıl bir medeniyet; tükürsen bile cezası var. Burada herkes bakıyorum yere tükürüp, çöp atıyor” diyen gurbetçi bir kardeşimizin, yanımızdan ayrılırken elindeki çekirdekleri yere atışını hayretle izlemiştim… Buram buram kibir kokan, ülkesinden çok gittiği yerin hayranı olan bu insanlarımız için yüreğimin taa içinde bir sızı olurdu.
Bugünlerde Avrupa’daki kardeşlerimiz gümrük kapılarında, havaalanlarında uzun kuyruklar oluşturarak vatanlarına tatile geliyorlar. Hangisi ile konuşsan; gözlerinde Türkiye hayranlığı , dillerinde vatanın güzelliği ,özlemi… Çocuklarımıza Ayasofya’yı, Topkapı’yı , Çamlıca camini gezdirip güzelliklerini göstereceğiz diyen kardeşimizin gözleri ışıl ışıl…
Cihan harbinden çıkarken üç kıtadaki topraklarını kaybeden bu 1000 yıllık devlet; Anadolunun bağrından tekrar doğabilmesi, güçlenebilmesi için çok bedeller ödedi.
Bir zamanlar milli eğitim bakanlığı yapmış bir parlementerimiz” Hürriyete Doğru” adlı kitabında bir İngiliz dostluğunun kendisine Türkiye’nin şu üç” Y” ‘den kurtulduğu vakit düzlüğe çıkacağını söylediğini yazmaktadır. O , üç” Y “ şunlardır:
-Yok
-Yavaş yavaş
-Yarın gel…
Her üç “Y” de; tembelliğin, gayretsizliğin, ümitsizliğin ifadesidir. Türkiye’de hakikaten böyle bir kesim vardı. Bazen işçilerin, bazen memurların, bazen diplomatların üzerine sinmiş” bizden bir şey olmaz “anlayışı dikkat çekerdi ama ondan daha kalıcı ve güçlü olan anadolu irfanı çok şükür bu anlayışı artık kafalardan silebiliyor.
Yaşadığı Avrupa ülkesinde yere atmadığı çöpü, kendi vatanında yere bırakan kardeşlerimiz de artık güçlü Türkiye’ye hayran.
Her insan doğumundan ölümüne kadar olan yolculuğunda kendi müziğinden sorumlu. Kaç kişinin ruhuna iyi geldiğinden, Kulağına, diline ulaştığından…Yaptığı her işi güzel yapıp; daha ne yapabilirim sorumluluğunu hissetmekten…
Bu kadim millet; üç kıtaya yayılan topraklarını kaybetti. Yüz binlerce şehit vererek canlarını kaybetti, her on yılda bir üzerinde oynanan planlı oyunlarla darbe yapılarak güç kaybetti ama imanından gelen mayasına işlemiş vatan, bayrak, hürriyet aşkını hep vefa ile büyüttü. En son 15 Temmuz’da bunu deneyenlere destan olup tarih yazdı. O kızıl gecede; yüzlerce şehit verdik, binlerce gazimiz yaralı kaldı, ailelerinin ve hepimizin yürekleri dağlandı. Şafak sökerken tüm dünya içimize işlemeye çalışsalar da ruhumuzu sökemeyeceklerini gördü.
Bayrağına, Toprağına, iman ile yoğrulan ruhuna ölürüm Türkiyem…