İçinde bulunduğumuz bereketli günler Ramazan-ı Şerif; kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerîm’in indirilmeye başlandığı ay’dır. Kur’an-ı Kerîm; Allah (c.c.) tarafından Cebrail (a.s.) aracılığı ile Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)' e ilk olarak Ramazan ayı içerisinde bulunan Kadir gecesinde vahye dilmeye başlanmıştır. İlk vahiy Ramazan ay’ı içerisinde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’e gönderildiği için, Ramazan ayına Oruç ay’ı dediğimiz gibi Kuran ay’ı da diyebiliriz. Kur’an-ı Kerim’i, her zaman okuyup anlayıp hükümlerini yaşamaya gayret etmeliyiz. Ancak Ramazan ayında daha da yoğunlaşıp çokça okuyup çok iyi anlayıp hükümlerini yaşamak, yasaklarından da kaçınmak için çok yoğun çaba göstermeliyiz. Bu güzel özelliğimizi her zaman devam ettirerek, Kur’an-ı Kerimle olan irtibatımıza devamlılık kazandırmalıyız.
Âyet-i Kerimelerde: “Sizi karanlıktan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O’dur. Şüphesiz Allah, Size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.” (Hadîd Sûresi âyet: 9) “Şüphesizki bu Kur’an en doğru yola iletir ; iyi davranışlarda bulunan Mü’minlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” ( İsrâ Sûresi âyet: 9) “Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, Mü’minler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.” (İsrâ Sûresi âyet:82) buyrulmuştur.
Mü’min; Kur’an’dan feyz almasını bildiği, bu maksatla okuduğu, dinlediği, hükümlerine göre amel ettiği için, Kur’an âyetleri kendisine şifa ve rahmet vesilesidir. Ancak buna karşılık, hastanın ilaçtan yararlanmak istemeyişi onun hastalığını artırdığı gibi, zalimin Kur’an’dan uzak durması da onun hüsranını artırır. Kur’an-ı Kerim’in Mü’minlere şifa olmasına karşılık, Kâfirlerin hüsranını artması, Kâfirler’in Kur’andan uzak durması, kendisi ile Kur’an arasına mesafe koyup, düşmanlık yapmaları sebebiyledir. Kim nasıl yaklaşım gösterirse karşılığını mutlaka alır.
Müslümanlar Kuran-ı Kerim'i okumak, an¬lamak ve yaşamakla emrolunmuşlardır. İnandığı ve Hayat Nizamı edindiği Kuran'a karşı Müminin ilk vazifesi O'nu sık sık okumak olmalıdır. Kuran'ın ilk emri "Oku” iken şüphe-siz Kuran'ı okuyamama diye bir mazeret olamaz. Her Müslüman Kuran'ı okumayı ken¬disi bilmeli ayrıca aile fertlerine ve öğre¬tebileceği kimselere öğretmelidir. Peygam¬berimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Hadis-i Şerifle¬rinde şöyle buyurmuşlardır: "Sizin en hayırlınız, Kuran'-ı öğrenenleriniz ve öğretenlerinizdir" "Her kim Kuran'dan bir harf okursa ona bir sevap vardır. Her bir sevap ise on katı ile mükâfatlandırılacaktır". "Kıyamet gününde, Kur’an, Allah'ın huzurunda kendisini okuyan ve yaşayan kişi için Allah (c.c..)'a niyaz eder; Ya Rabbi! Ondan razı ol der. Allah (c.c.)'da o kişiden hoşnut olur".
Tatbik olunmayan bilgilerden bir menfaat edinilemeyeceği gibi, inanılan, okunan, anlaşılan, fakat yaşanmayan Kur’andan da özlenen faydalar sağlanamayacaktır. Kur’an ayında, yeniden özlenen şekliyle Kur’an’la buluşalım.Ramazan-ı Şerifin manevi feyz ve bereketinden gereği gibi faydalanmalı, bu kazanımlarımızı hayatımızın bütün dönemlerinde de devam ettirmeliyiz. Nefs-i Emmaremize ve şeytanların vesveselerine dur diyebilmeliyiz. Akıl nimetimiz sayesinde imanımızı güçlendirerek taklidi imandan tahkiki imana ulaşmalıyız. Kısacası nefs muhasebemizi yapmalıyız. Ramazanda Kur’an-ı Kerim tilaveti, hatimler doruk noktaya çıkmakta, ibadetlerimiz artmakta, yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örnekleri sergilenmektedir. Bu özelliklerimizin her zaman aynı anlayışta devamını sağlamalıyız.Kuran-ı Kerim’in doğduğu ay olan Ramazan-ı şerifte tuttuğumuz oruç, ruhun doyurulması için bedenin aç bırakılması halidir. Oruçla ruh doyurulur, beden terbiye edilir. Yeme, içme, şehevi istek ve arzuların etki alanından kurtularak arzu edilen Manevi güzelliklere oruç ile ulaşmaktayız.
Ramazan-ı şerifi, Kur’an ay’ı olarak bilip, hayatımızı Kur’an ile yeniden inşa etmeliyiz. Kur’an-ı Kerîm’i Okumalı, anlamalı, tercüme, meal, hadis, fıkıh, İlmihal ve tefsirlerden öğrenmeli ve bu öğrendiklerimizi de hayatımıza hakim kılmalıyız. Bu özelliklere sahip olursak, arzu edilen İman’a ulaşırız.Ramazan-ı Şerifi özü itibariyle kavramalıyız. Allah (c.c.)’ dan gelen ilahi mesajı iyi anlamalı ve o ilahi mesaja uygun yaşamalıyız. Bu ilahi mesajda insanoğlunun iki cihanda kurtuluşa ermesine vesile olacak emir ve yasaklar bulunmaktadır.
İnsan beden ve ruhtan müteşekkildir. Nasıl ki bedenin yaşaması için yemeye, içmeye v.b. ihtiyacı varsa, bunun gibi ruhun da manevi gıdalara ihtiyacı vardır. Ruhun gıdası da tam anlamıyla Allah (c.c.)’ın Rızasına uygun işler yapıp, yasakladığı fiillerden uzak durmakla mümkündür. Bu mübarek ramazan ayında ruhumuzu da manevi olarak arzulanan şekilde besleyelim. Bedenimizi imsak ve iftar arasında yeme, içme, şehevi istek ve arzularımızdan uzak tutarak arındıralım. Bu nimetlerin ne kadar önemli olduğunu anlayıp, şükretmeye devam edelim. Oruç; sabrı, dayanıklılığı, başkalarını düşünmeyi, nimetlerin önemini, yardımlaşmayı (zekat, fitre, infak) v.b. birçok hususu yeniden hatırlatmakta ve gündemimize getirmektedir.
Ruhumuzun, bedenimizin, her türlü kirlilikten, arınarak, gerçek anlamda yanıp, arınmayı bu Ramazan ayında başarmak için Kur’an la gerçek anlamda buluşalım. İbadet ve taâtlarımızla kulluk görevimizi en iyi şekilde yapalım. Güzel ahlâk sahibi Müslümanlar olarak her iki cihanda da kurtuluşa erenlerden olalım. Oruç tutan sıhhat bulur. Oruçlarımızla beden,ruh, sıhhat ve afiyete erişmemizi Allah (c.c.)’tan niyaz ederim.