Kelime-i Tevhide, İslam'a kilitlenmeliyiz
24 Şubat 2016
Kelime-i Tevhîd, Kelime-i Şehadet, İslâm’ın beş temel şartının birincisi ve en önemlisidir. Kelime-i Şehadet, Kelime-i Tevhîd; İslâm’a girişin temel şartıdır. Diğer ibadetler bu temel üzerine bina edilip, kurulur. Kelime-i Tevhîd: “Lâ İlâhe İllallah, Muhammedurrasulullah” demektir. Anlamı: “Allah ‘tan başka İlâh yoktur, Muhammed, Allah’ın elçisidir.” Kelime–i Şahadet: “Eşhedü enlâ ilâhe illellah ve eşhedü enne Muhammed en abdühü ve Rasüluh” demektir. Anlamı: “Ben şahitlik ederim ki, Allah(c.c.)’tan başka İlâh yoktur. Ve yine şahitlik ederim ki, Hz. Muhammed (s.a.s.) Allah(c.c.)’ın kulu ve elçisidir.” Kişi, Kelime-i Şehadeti kendi hür iradesi sonucunda, dili ile söyleyip, kalb-i ile de tasdik ederse Müslüman olmuş olur.
Müslümanlar; dünya ‘ya, maddeye, mevki ve makama değil, Kelime-i Tevhide, Allah (c.c.)’a kilitlenmek zorundadır. Bugün dünya Müslümanlarının yaşadıkları olumsuzluklar, kilitlenmeleri gerekenden uzak oluşları ve aynı zamanda dünyaya meyilli olup, dünya ya kilitlenmelerinden kaynaklanmaktadır.
Âyet-i Kerîmede: “Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Ali İmran Sûresi âyet:85)
Dinin esasına taalluk eden temel prensipler, vahye dayanan bütün dinlerde aynıdır. Değişiklikler daha ziyade ibadetler ve beşerî münasebetler konusunda olup, bu değişiklikler, insan topluluklarının tekâmül etmiş olmasının bir sonucudur. İslâm dini, daha önceki peygamberlere gönderilen ve esasa taalluk eden dinî prensipler bakımından kendisine aykırı olmayan bütün hak dinleri kabul eder. Ancak, İslâm dini, ilâhî dinler zincirinin son halkası ve devrinin insanlığının mânevî, ahlâkî ve içtimaî ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayan yegâne din olduğundan, İslâm geldikten sonra başka bir din tanıyan, bir yol tutan kimsenin bu tutumu ile İslâm’a aykırı davranmış olduğu aşikârdır. Şu halde onun bu dininin ve bu yolunun İslâm dini nezdinde bir geçerliliği olamaz. Dünya ve ahiret kurtuluşu sadece ve sadece İslâm ile mümkündür.
İnsanlık tarihi ile birlikte kesintiye uğramadan sürekliliği devam eden tek ve vazgeçilmez değer, Vahyin bildirdiği Tevhîd dir. Tevhîd’in zıddı şirktir. Şirk’e düşenlerin, sağlaya bilecekleri huzur ve mutluluktan söz etmek mümkün değildir. Gelip geçmiş bütün izm ve paradigmalar, çağı şekillendirecek bir yaklaşıma ve potansiyele sahip olamamışlar, olmaları da mümkün değildir. Değişen sorunlara, değişmeyen değerlerle çözüm bulma, çağı şekillendirme ve dizayn etme özelliğini Tevhîd merkezli, İslâm inancı ile mümkün olacağı gerçeğini hiçbir zaman göz ardı etmemeliyiz.
Tevhîd, birlemek; Allah (c.c.)’ tan başka İlâh olmadığına inanmaktır. Bu tanım, İlâh kavramının anlamıyla yakından ilgilidir. İlâh, yaratmada eşi ve dengi olmadığı gibi, otoritesinde de eşi ve ortağı olmayandır. Hangi anlamda olursa olsun, Allah (c.c.)’ tan başkasını, bu mevkiye koymak, Allah ‘ tan başkasını İlâh edinmektir. Kur’an-ı Kerîm; İlâh kavramının anlam bütünlüğünü bizlere şu şekilde öğretmektedir; İlâh’ın bir tek İlâh olduğu, Yaratanın ancak “O” olduğu, yaratamayanların, yaratan gibi olmadığı, O’nun her şeyin göklerin ve yerin sahibi, yaratıcısı, İlâh’ı olduğu gerçeğini bildirmektedir.
Kelime-i Şehadet, Kelime-i Tevhid sıradan bir söz değildir. Her söylenilişinde Mü ‘minin duygularını tazeler, İmanını güçlendirir, Ruhunda çok önemli güzelliklerle dolu huzur ve mutluluk oluşmasını sağlar. Müslüman kimliğinin açık bir göstergesidir. Modernlik ve gelenek kıskacında ızdırap çeken günümüz insanları için gerçek çare; öze, fıtrata dönüş ile mümkündür. Öz de Tevhîd dir. Sorunların farklılaşması, çözüm arayışında başvuru kaynağını değiştirmemektedir. Çözüm arayışlarında başvurulması gereken tek adres, fıtrata uygun olan İslâm’dır. Vahye tabi olunursa, gerçek anlamda dünyevi ve uhrevi başarı ve kurtuluş kaçınılmaz olur. Şair Cengiz Numanoğlu bir beytinde bu hususu çok güzel özetlemiştir:
Ya Allah'a baş eğer, özgürlüğe koşarsın;
Ya nefsine baş eğer, köle gibi yaşarsın...
Kelime-i Şehâdeti, Kelime-i Tevhîd’i, hayatımızın her döneminde merkeze almalıyız. Dünyevileşmeyi terk edip, Tevhîd merkezli bir hayat yaşayıp, gerçek anlamda Allah (c.c.)’a kilitlenerek, hayatımızı O’nun ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimizin emirleri ve yasakları doğrultusunda yaşayanlardan olmamız duası ile sıhhat ve afiyetler dilerim.
omerlutfiersoz@gmail.com
Yorumlar
Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.