Eşrefi mahlukat yani yaratılmışların en şereflisi olarak İnsanın yaratıldığını âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerden öğrenmekteyiz. Allah (c.c.), bir çok âyet-i kerimde inanan, inanmayan kadın ve erkek her birine “Ey İnsanlar…” diye hitap etmekte, bazen de “Ey İman edenler..” hitabı ile hem erkeklere, hem de kadınlara ayrı ayrı emir ve yasaklarını açıkça bildirmektedir. Kur’ân-ı Kerim’de ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hadislerinde cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin, insan vurgusu yapılmış, yaratılışa özgü farklılıklar dolayısıyla da kadınların ibadetleri hususunda bazı özel uygulamalar ve muafiyetler söz konusu edilmiştir.
Öncelikle İslâm öncesi kadının konumunu kısaca hatırlamamız yararlı olur diye düşünüyorum. Cahiliyet döneminde kadın, alınıp-satılabilen, kendisine mirastan pay verilmeyen, hor ve hakir görülen bir durumdadır. Ayrıca Kız çocuklarını, utanç vesilesi olarak değerlendirdikleri için diri diri toprağa gömmekten çekinmemişlerdir. İnsanlığın karanlıkta olduğu böyle bir dönemde aydınlık güzellikleri haykırıp emreden İslâm gelmiştir. İslâm, kadına gerçek anlamda hakkını vermiştir. İslâm, insan olma bakımından kadını da erkek ile aynı görmüş, hem erkek, hem de kadın için emir ve yasaklara uymada eşit muhataplar kabul etmiştir. Kız çocuklarının öldürülmesini yasaklamış, kadına mirastan pay verilmesi emredilmiş, Cennet’in annelerin ayakları altında olduğu ifade buyurulmuştur.
Âyetlerde:
“Ana-babanın ve yakınların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır; ana-babanın ve yakınların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır.” “Ey iman edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmeniz için de kadınları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah'ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.”
“Erkek olsun, kadın olsun, her kim de Mü’min olarak iyi işler yaparsa, işte onlar Cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.”(Nisa Sûresi âyet:7,19,124) buyrulmuştur.
İslâm’dan önce Araplar kadına çok kötü muamele ediyor, bu cümleden olarak kocası ölen kadını, onun miras bıraktığı mal gibi telakki ediyorlar, kadın istemese bile onunla evlenme veya onu başkasıyla evlendirme hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar, kadın üzerinden maddi menfaat sağlama yoluna gidiyorlardı.
İslâm, bütün bahse konu haksızlıklara son vermiş, kadına lâyık olduğu hakları getirmiştir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s
.): “Mü’minlerin İmanca en mükemmel olanı, ahlâken en güzel olanıdır. Sizin hayırlınız da kadınlara karşı hayırlı olanınızdır.” (Riyazüs Salihin,c.1,No.276) Vedâ hutbesinde
:”Ey İnsanlar! Sizlere kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz Kadınları Allah’ın emaneti, olarak aldınız. Onların namus ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onlarında sizin üzerinizde hakları vardır.” buyurmuşlardır.
Sosyal topluluk’un en küçüğü olan ailede Kadın’ın öncelikli olarak Saliha çok iyi bir eş, sonra iyi bir anne, daha sonra da toplumun sorunlarına uzanan şefkatli, merhametli bir el olması, İslâm’ın arzu ettiği bir husustur. Kadın ailenin temelidir, güçlü toplumlar sağlam temellere oturan aileden oluşur. Mutlu aileler, Allah (c.c.) ve Rasûlü’nün emirlerine uyan, yasaklarından kaçınan sorumluluk sahibi kişiler tarafından kurulur.
İffet; İslâm’ın hoş görmediği şeylerden kişinin kendisini sakındırması, namusuna, şerefine ve onuruna leke getirecek her türlü yanlış davranış ve yaklaşımlardan uzak durmasıdır.
Hayâ ise, utanmak, ar etmek, çekinmek demektir.
İffeti korumanın önemine işaret eden âyet-i kerîmelerde:
“(Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.” “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler.” (Nûr Sûresi âyet:30-31) buyrulmuştur.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) hadis-i şeriflerde:
“ Ey Kureyş Gençleri! Zinadan uzak durarak iffetinizi koruyun, bilin ki iffetini koruyana cennet vardır.” (Hakim, Müstedrek, 4: 398.)
“Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.” (Müslim, zikir, 72. ) buyurmuşlardır.
Yüce Allah(c.c.) Kur’an-ı Kerimde:
“Evlenme imkânını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar.” (Nur Sûresi âyet:33) buyurmuştur.
İffetini ve namusunu korumak ruhunu ve duygularını her çeşit kötülükten muhafaza etmek, hatta gözünü hayalini ve düşüncelerini şehveti tahrik edecek her türlü kötülükten uzak tutmak çok önemli olup, Müslümanların özelliklerindendir. Öncelikle, hem erkek, hem de kadınlarımızın giyim ve kuşamlarına dikkat etmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Özellikle de kızlarımızın, kadınlarımızın giyim kuşamlarına dikkat etmeleri, örtünmesi farz olan yerlerini örtmeleri, hem kendilerinin rahatsız edilmemeleri, hem de çevrelerindeki insanların günah batağına düşmekten korunmaları için çok önemlidir.
Allah (c.c.)
:“Irzlarını ve namuslarını koruyan erkek ve kadınlara bağışlanma ve büyük mükafat hazırlamış olduğunu ifade buyurmuş” ( Ahzab Sûresi âyet:35)) ve ayrıca
“Irzlarını, edep yerlerini koruyanların Cennetle mükafatlandırılacağı” müjdelenmiştir. (Mearic Sûresi âyet: 29-31,35)
Aileleri sağlam olan bir Millet yok edilemez. Aile yapıları çöken Milletlerin de çökmesi önlenemez. Güzel ahlâk sahibi, İnançlı toplumların istikballeri parlaktır. Kadınlar ve erkekler iffetli, namuslu, mert ve vatansever oldukları sürece onların yok edilmeleri asla mümkün olmaz. Toplumumuzun İnançlı, iffetli, şahsiyetli, faziletli, bilgi ve birikim sahibi kültürlü kadınlara her zaman olduğu gibi, bugün de çok büyük ihtiyacı vardır. Çocukların yetişmelerinde genel olarak annelerin emek ve gayretleri babalardan daha çoktur.
Kadınlar, günümüzde de maalesef, birer reklam aracı olarak kullanılmak istenmektedirler. Toplum bilinci en üst düzeyde artırılmalı, genel ahlâk kurallarına aykırı olarak kadın üzerinden elde edilmeye çalışılan bütün menfaatlere karşı konulmalıdır. Batı, yıllardır kadını soyup teşhir ederek, reklâm aracı bir metâ haline getirirken İslâm, güzel ahlâk’ı, iffeti, tesettürü emrederek Kadın’ın kişiliğini korumuştur.
Şunu hiç unutmayalım ki; kadın; erkeğin ya annesi, ya kardeşidir, ya hanımıdır, ya da kızıdır. Bundan dolayıdır ki, kadınlara kötü şeyler reva görülmemelidir. İffetli, onurlu, edep, haya ve güzel ahlâk sahibi Müslümanlardan olmamız duâsı ile sıhhat ve afiyetler dilerim.
omerlutfiersoz@gmail.com