Hüzün günlerinin ramazan ile bayram olması duâsıyla…
23 Nisan 2020
Rahmet, mağfiret, cehennemden azâd olup cennete girmemize vesile olacak mübarek üç aylar’ın sonuncusu, kendisinde Kur'an-ı Kerim’in indirildiği, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin bulunduğu, Oruç Ay'ı olan Ramazanı Şerife Korona virüs sebebiyle hüzünlü bir şekilde kavuşmuş bulunmaktayız. Kısmet olursa Perşembe akşamı ilk teravih namazımızı kılıp gecesinde de sahura kalkarak 24 Nisan Cuma gününden itibaren de orucumuzu tutmaya başlayacağız. Geçen Ramazanlarda olduğu gibi Camileri doldurup, hatimlerle teravihler kılamasak da bu hüznümüzü evlerimizi mescidlere dönüştürüp aile fertlerimizle birlikte hem vakit, hem de teravih namazlarımızı cemaatle kılmaya gayret ederek telafi etmeliyiz. Sahura kalkıp bereketinden müstefid olup oruçlarımızı Rabbimizin rızasını kazanmak için tutmalı, iftar sofralarında duaların müstecab olduğu zaman dilimlerinde gönülden dualar etmeliyiz.
Rahmet, mağfiret ve cehennemden azâd Ay’ı, on bir ayın sultanına buruk, hüzünlü kavuşsak da hoş geldin diyerek çok özel ve güzel değerlendirmeliyiz. Ramazan: Yanmak manasına olup bu Ay’a bu ismin verilmesine sebep Ramazanda Allah-u Teâla’nın kullarının içlerinin açlık ve susuzluktan yanması, bunun karşılığı olarak günahlarının yanması, gönüllerinin kötü işlerden temizlenmesi manası murat olunmaktadır.
Oruç, namaz gibi bedeni ibadetlerden başka zekât, sadaka, fitre ve infak gibi mali ibadetlerin de bu ayda yoğun olarak yapılması sebebiyle içtimai yardım ayı demek de gerçekten anlamlı olur. Zekât vermesi gereken kardeşlerimiz, sahip olduğu malının üzerinden bir kameri yıl geçtikten sonra, İslâm’ın beş ana temelinden olan bu ibadetin gereğini yerine getirir. Zekât ibadetinin süresi dolmadan önce verilmesi faziletli iken, tehir edilmesi, Müslüman’ın günaha girmesine vesile olur. Müslümanlardan birçokları, zekâtlarını Ramazan ayında bazıları da süresi dolduğu dönemde vermektedir. Önemli olan ibadetlerimizi zamanında düzenli yapmaktır. Allah (c.c.) âyet-i kerimesinde: "Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye size sayılı günlerde farz kılındı, içinizde hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır. Ramazan ayı ki onda Kuran, İnsanlara yol göstererek yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi. Sizden bu Ay’ı idrak eden, onda oruç tutsun, hasta veya yolculukla kalan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir." buyrulmuştur. (Bakara Suresi Ayet: 183, 184,185)
Ramazanda ümmeti Muhammed’e; Kuran, oruç ve bir çok rahmet verilmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) hadisi şeriflerinde: "Ramazan'ın evveli Rahmet, Ortası mağfiret, sonu da cehennemden azâd olmaktır." buyurmuştur. Bizler bu ayın önemini idrak ederek, Allah (c.c.)’ın rahmet ve mağfiretine nail olup, cehennemden azâd olmaya çalışmalıyız. Geçen Ramazan'dan bu Ramazana kadar ki bir sene içinde Allah-u Teâlâ’nın Rızasına uygun acaba ne yaptık? Ne gibi kıymetli emirleri yapmayıp bıraktık? Yahut hangi haramları işledik? Her geçen gün, hayat defterimizden bir yaprağın kapanması demektir. Dünya ticaretinde her tüccar sene sonunda o senenin gelir ve giderini, kârını ve zararını gösteren bir bilanço tanzim eder. Kazandıysa kârı artırmak, zarar ettiyse bunun sebeplerini gidermenin yolunu araştırır. Buna göre yeni sene için bir program hazırlar. Haklı olarak gerekli önlemleri alan bir tüccar gibi, bizlerde manevi kirlerden arınmak için gerekli önlemleri almalıyız. İşlemiz olduğumuz günahlarımıza Nasuh tövbeler etmeli, başımıza gelen belâlardan kurtulmak için duâlar etmeliyiz. Allah (c.c.) ve Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.s.)’in emrettiklerini yapıp, yasaklarından kaçınarak manevi bilançomuzu kârlı hale getirmeliyiz.
Ahiret ticaretimizin muvazenesi için de sene başı Ramazanın ilk günleridir. İyice düşünüp Rabbimizi sena ederek kulluk görevimizi yaparsak öylece devam ederiz. Bu mübarek ayı ganimet bilerek gaflet uykusundan uyanmalıyız. Günahlarla kirlenmiş kalplerimizi bol bol tövbe ve istiğfar ederek Rabbimizin rahmeti ile yıkamaya çalışmalıyız. İftar sofrasının başında geçirdiğimiz dakikalardaki mağfiret dileklerimiz muhakkak kabul olur. Sahur sofrası da böyledir. Böylelikle arınmış kalplerle yapacağımız ibadetler de Rabbimizin katında kabul olur. Şu fani dünyanın mahkemelerinde muhakeme olunurken insanlar nasıl heyecanlar geçirirler. Bunları düşünmeliyiz ki Mahkeme-i Kübra da hesaba çekildiğimiz de sıkıntı duymamamız için imtihanda olduğumuz bu dünya hayatımızı iyi, güzel yaşayalım ve kurtuluşa erebilelim. Dünya imtihanlarında ve teftişlerde her birimiz terler dökmekteyiz. Allah-u Teâla’nın huzurunda muhakeme olmak, hesap vermek ne kadar güçtür, işte bu dehşetli günü dünyada çok düşünerek ona göre davranmamız gerekir. Mahkeme-i Kübra'nın çok zorlu hesap ve cezalarından kurtulmak, dünyadaki kulluk imtihanını kazanmakla olur. Cenab-ı Hak Kemal sıfatlarla muttasıf, noksan sıfatlardan münezzehtir. Yaptığımız ve yapacağımız ibadetlere bizim ihtiyacımız vardır. O’nun içindir ki manevi feyiz ve bereketi çok olan bu Ramazan-ı şerifi kurtuluşumuza vesile olacak şekilde değerlendirmeliyiz. Allah (c.c.)’ın yapacağımız ibadetlere kesinlikle ihtiyacı yoktur. Rahmeti çok olan Rabbimiz yapacağımız ibadetleri bahane ederek biz kullarını bağışlamak ve rahmetine gark etmek istiyor. Bunun için namaz, oruç, zekât, hac gibi emirler vermiştir. Oruç, Allah (c.c.) ile kul arasında gizli kalan bir ibadet olduğundan çok kıymetlidir. Onun içindir ki Oruç' un ecri kat kat fazlası ile verilecektir. Ramazan Ay’ı gelince içinde bir sevinç duymayan kimse ruhen hastadır. Biz Mü’minler, Ramazandan gereği gibi faydalanıp, manevi hazzımızı artırmalıyız. Bu dini neşeden, uzak kalan gönüllere de Rabbimizden hidayet dilerim.
İçinde bulunduğumuz rahmet, mağfiret ve bereket günlerinin önemini bilerek gereği gibi değerlendirmeliyiz. Kur’an ve Sünnet her zaman hayatımızın merkezinde olmalıdır. Hüzün günlerinin Ramazan-ı şerif ile birlikte bayram’a dönüşmesini Rabbinizden niyaz ederim. Gerçek anlamda ibadet ve taâtı yapan, bereketli günlerden gereği gibi müstefit olan Şuurlu Mü’minlerden olmamızı, Allah (c.c.) her birimize nasip eylesin. Sıhhat ve afiyetler dilerim.
omerlutfiersoz@gmail.com
Yorumlar
Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.