Bazı insanları sevmek için tanımınıza ihtiyaç yoktur. Onların bilinirliliği yaptıkları işten gelir. Sahip oldukları tutum gönlünüze taht kurar.
Selçuk Bayraktar'ı ülkenin gencinden , yaşlısına; kadınından , erkeğine herkezin gönlünde güzel eyleyen işte bu tutumu.
Geçmişimizin başarıları içinde gömülü olan kafamızı çıkartıp, bu başarıları daha ileriye sıçramak için kullanmamız gerektiğini çok çalışarak, mütevazi bir üslupla gösterdi.
Teknofest'i izliyorum .Bir şarkı sözü vardı :” İçin sevinçle dolup uçuyorum sandın mı hiç” Tam o duyguyu yaşıyorum.
Dünyanın ve Türkiye'nin her yerinden binlerce katılımcı teknoloji yarışında. Bir festival…Ne konuşuluyor? Nano teknoloji ; sağlıkta, sanayide ..Uzay teknolojileri, hava araçları… Ortaokul, lise çocuklarının gözlerinden zeka fışkırarak anlattıkları projelerini dinliyorum. Neler üretmişler? Hayretle ve hayranlıkla seyrediyorum.
Bir yere ulaşmak için; önce olduğumuz yerde durmamaya karar vermek sonra binbir adımı; bir adım için göze almak lazım. Türkiye bu enerjiyi yakaladı.
Bu hafta itfaiyeciler için ayrılmış. Günlerini, haftalarını kutlayıp geçelim diyemeyeceğimiz insanlar…
Bazı meslekler var ki; yaşamın kıyısında, cam kurtarmanın aşkını daha çok hissedersiniz. Doktorlar, askerler, polisler, itfaiyeciler gibi… Geçtiğimiz aylarda Türkiye'de çıkartılan yangınlarda onların yangınları söndürmek için canları pahasına nasıl uğraştıklarına şahit olduk. Bir karınca, bir sincap, bir tavşan daha alevler içinde kalmasın, bu ülkenin ciğerleri yanmasın diye verdikleri mücadelede hepimizin duaları onlara idi.
Bir can için binbir ter döken ve cana hizmeti aşk edilen her çabaya binlerce dua…
Hatıralar da zaman gibi göreceli… Bazılarına "ah unutsam, bir daha aklıma gelmese” derken bazılarını tekrar tekrar yaşamak istiyor, hatta onlarla ayakta kalma enerjisi buluyorsunuz.
Bir telefon geliyor; akrabamızdan bir yaşlı hanım evinden çok çok uzakta bir eve gidip kapısında oturmuş. O mahallede oturanlar tarafından teyzenin yakınları, ne aradığı soruşturulurken çok şükür verdiği isimlerden bizi tanıyan biri arıyor ve ona ulaşıyoruz. Gittiğimizde orada ne aradığını anlamaya çalışınca; çok çok eskiden orada sevdiği bir dostunun oturduğunu öğreniyoruz. Şimdiki zamanı unutma… Geçmişi şimdi kılma… Alzheimer! Çaresiz kaldığınız , Allah‘ın insana verdiği en büyük hazinesi beynin keşfedilmemişlerinden biri daha…
Kimliğimizin en değerli parçası kafamız, beynimizdir. Bizi biz yapan da yaşanmışlıklar, acı tatlı hatıralarımızdır. Bu hastalığın en can alıcı tarafı bu; bizi oluşturan hatıraları alarak, sevdiklerimizi, kimliğimizi unutturması.
Bir programda Münir Özkul un kızından dinlemiştim. Son zamanlarda hafıza kaybı oluşunca televizyonda Hababam Sınıfı izledikleri bir anda Mahmut hoca karakterini canlandıran kendisini göstererek” bu adamda iyi bir adam' kim bu” diyor.Kendini unutma! Kızı; yaşadığı acıyı anlatırken benim de gözyaşlarım süzülüyor.
Yakınlarında sevdiklerin de bu hastalıkla yüzleşen, yaşayan herkese hayatlarında kolaylıklar diliyorum.
Son söz: Onlar bizi unutsa da ; biz onları biliyoruz…