Osmanlı İmparatorluğu'nun en zorlu dönemlerinde tahtta bulunan Abdülhamid Han diyor ki;
‘Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.’ Bugün o cevizin kabuğunu kırıp
Selçuklu Payitahtı Konya’dan, Osmanlı, Bizans ve Roma’ya başkentlik yapmış İstanbul’a gidiyoruz.
Konya Büyükşehir Belediyemiz,
"Konya Modeli Belediyecilik" anlayışıyla öğrenciler için
‘Ecdadın İzinde’ gezisiyle anlamlı bir projeye ev sahipliği yapıyor. Ecdat mirası tarihi eserleri yakından görme fırsatıyla YHT Garı’nın yolunu tuttuk. YHT’de bize tahsis edilen yerlerimize oturduk. Vagonda öğrenciler bir karmaşa içerisine girdi derken devreye koordinatörler girerek herkesi yerlerine oturttu. Gençler, kendilerine ait koltuğa oturmamış meğerse. Kimse ayakta kalmadı merak etmeyin. Trenin hareket etmesiyle çoktan uykuya dalmıştık ki,
‘destur’ sesiyle ürperdik.
“Ey Konstantiniye! Ya sen beni alırsın, ya ben seni.” sözünün sahibi çağ kapatıp çağ açan
FATİH SULTAN MEHMET geldi.
Dinledik
FETHİN SULTANINI… Yaklaşık 5 saatin ardından İstanbul Bakırköy İstasyonuna vardık. Biz gittiğimizde rehberlerimiz ve tur otobüslerimiz hazır bekliyorlardı. Rehber,
“Eski İstanbul’a gidiyoruz” diyor. Öğrenciler şaşırdı tabi. Otobüste aynı soru aynı anda soruldu.
“Eee burası İstanbul değil mi?”
Rehber tebessüm ederek,
“Gençler burası yeni İstanbul, biz sur içine gidiyoruz” diye cevap verdi ve başladı aziz İstanbul’u anlatmaya. Orhan Veli Kanık geliyor aklıma ve diyorum ki;
“İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.” Her köşesi tarih kokan Eminönü’ne varıyoruz.
İskeleye ilerliyoruz, vapurların sesleri geliyor mavi sular üstünde. Öğrencilerin o anki sevincine şahit olmak bile güzel. Dümeni çevirdi kaptan… Ayrıldık iskeleden. Çok geçmeden martılar beyhude turlar atmaya başladı. Vapur dolusu gürültüyle yarıyoruz Marmara Denizini.
“Usta dedim, hadi çay koy da içelim deniz meltemine karşı.” Gençler tarihe bakarak şarkılar mırıldanırken, vapur tekrar iskeleye yanaşıyor... Geride bırakıyoruz o eşsiz boğazı...
Rehberimiz
“Ben bir ceviz ağacıyım…” diyerek ipucu veriyor bize. O büyük şehir İstanbul’u adımlıyoruz. Bir anda kesiliyor şehrin o gürültüsü. Ağır abi gibi sizleri selamlayan ağaçları, renk cümbüşü çiçekleri, yemyeşil çimenleri ve İskender Papağanlarıyla Gülhane Parkı’na giriyoruz.
Hayatım boyunca unutamayacağım bir yere gideceğimizi duyunca cidden bu proje
‘Ecdadın İzinde’ dedim. Nereye mi gidiyoruz?
Kutlu fethin en güzel mirası, Fatih’in aziz emaneti, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 86 yıl sonra esaret zincirlerini kırdığı Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi’ne… Elhamdülillah, burada namazımızı kıldık. Vesile olanlardan Allah razı olsun.
İstanbul gezisini 35 liraya getirdim. Anneme buzdolabı magneti aldım o parayla... Konya Büyükşehir Belediyesi, müthiş bir projeyi hayata geçiriyor. Emeği geçenleri takdir etmek gerekir.
Haydi, İstanbul eyvallah! Koca bir bavul anı ile dönüyorum Konya’ya…