Öncelikle ifade etmeliyim ki; biz Müslümanların ‘Dava’ dediği hakikat İslâm’dır. Dava dediğimiz ana unsur bizim inandığımız değerler bütünüdür, inanç sistemimizin tamamıdır. Biz buna dava diyoruz. İster siyasette, ister sivil toplumda, isterse ticarette, nerede olursak olalım dava bilinciyle hareket etmek suretiyle İslâmî bir yaşantıyla hayatımızı sürdürerek örnek olmak zorundayız. Dava İnsanların samimi fedakarlıkları ile gönüllerde yankılanmakta, ihanet edenler sebebiylede yaralar almaktadır.
Para, pul, mevki ve makamı nefsani çıkar amacı görüp tabulaştırmadan, bunları dava’ya hizmet eden bir araç olarak görerek, gönüllere dokunucu hizmetler üreten Müslümanlar olduğumuz sürece dünyanın her türlü imkânlarının ve nimetlerinin Allah'ın bir Lütfu olarak bizlere sunulacağı unutulmamalıdır. İnandığımız değerleri, davamızı savunurken en vazgeçilmezimiz; samimiyet, samimiyet ve samimiyettir. İyi niyetli, samimi olunmadığı sürece dünyevi maddi çıkarlar sebebiyle bir takım fitnelerin kaynatılması da kaçınılmaz olacaktır. İslâm, samimiyeti emretmektedir. İmanımızı korumak ve kollamak için bu güzelliklerin de farkında olmamız gerekmektedir. Biz Müslümanlar dava şuuruyla çalışırsak, tabi ki nefs, şeytan, iç ve dış düşmanlarının birtakım olumsuzluklarıyla karşılaşacağız. Akıl nimetimizle, eşref-i mahlukat olma özelliğimizle imtihanımızı kazanmak durumunda olduğumuzu bilmek zorundayız. İmanımızın gereklerini hayatımıza hakim kılarak kulluk görevlerimizin farkında olmak zorundayız. Çünkü bizim yaratılış gayemiz Allah(c.c.)'a kulluktur. Her davranışımızdan hesaba çekileceğimiz hakikatini unutmadan yaşamalıyız.
Türkiye'nin bugünkü başarısının temelinde inancın, irfanın, kültürün ve dava merkezli gayretlerin olduğu bir gerçektir. İnsanımıza yüz sene önceki Çanakkale'de yedi düvele karşı durarak şehit olan gencecik yavruları anlatıyorduk, ama 15 Temmuz'da gördük ki, elhamdülillah, bu milletin imanı, irfanı sayesinde bütün beşeri güçlere galip geleceğini göstermiştir. İnsanımız uzunca bir süredir her türlü fitne fesatla, uyuşturucularla, kötü alışkanlıklarla, film ve dizilerle, algı operasyonlarıyla yozlaştırılmaya çalışılmışsa da mesele İnancımız, vatan, bağımsızlık olunca gerisi teferruat diyerek aynı inançla, dirençle topların, tankların, tüfeklerin, uçakların karşısında dimdik durarak yeniden dirilişin, yeniden şuur eksenli ayağa kalkışın, yeniden dünyayı adaletle yönetmeye talip oluşun destanını yazarak, işgale fırsat vermemiştir. Siyonist, Emperyalist güçler Osmanlı devletini parçalayarak altmış’ın üzerinde kukla devlet ürettiler, başlarına da kendi piyonlarını koyarak sömürü düzenlerini sürdürdüler. Ama biz seferden sorumluyuz, zafer ise Allah'a aittir. Seferimizi şartlarına uygun bir şekilde yaptığımız sürece zafer bizimdir Allah'ın izniyle... Yeniden tefekkürle, yeniden dava şuuruyla seferimizi sorgulamak zorundayız. Ancak içimizden çıkan bazı beyinsizler önemli mevki, makam v.b. imkanlara sahip olduklarında ses çıkarmazken, dünyalık imkanlarının ellerinden alınması sonucu her türlü iç ve dış düşmanla işbirliği yaparak Türkiye’mize, yöneticilerimize, Devletimize somut anlamda zarar vermekte ve sonucunda davamıza ihanet etmektedirler. Bugüne kadarki azımsanmayacak kazanımlarımıza rağmen kendilerini kontrol edip olgun bir Mü’min olması gerekenlerden bazılarının sağlam bir karaktere sahip olamayıp savrulduklarını teröristlerle, zalimlerle beraber oldukçalarını üzülerek müşahede ediyoruz. Davaya büyük bir ihanet içinde olan kişiler; para, makam, kadın v.b. konularda savrularak ahlaki bir erozyon yaşayıp Siyonizm’in, emperyalizmin kullanışlı çocukları olduklarını açıkça göstermektedirler. Türkiye’mizin maddi ve manevi çıkarlarına kim karşı duruyorsa biliniz ki onların her biri bu tanımın içine girmektedirler. Halbuki inandığı İslam’ın emirlerini yapıp yasaklarından kaçınsalar ebedi alemde çok büyük nimetlere, ikramlara sahip olmaları kaçınılmaz olacak.Meşru ve helal yoldan çalışması sonucu dünyadan da nasipleneceği bir hakikat iken bu savrulmaya değer mi? İnan’ın değmez.Son pişmanlıklar hiç bir zaman fayda vermez.İmtihan devam ettiği için Nasuh tövbelerle kurtuluşa ermek mümkündür.
Türkiye’mizi karıştırarak kardeşi kardeşe düşman etmek isteyen iç ve dış düşmanlara karşı birlik ve beraberliğimizi koruyarak, zalimlere karşı durarak, mazlumlardan yana tavır almak zorundayız. Müslümanlara, dünyanın zalimleri hayat hakkı tanımamakta, öldürmekte, sürgün etmekte, yakıp, yıkmakta ve soykırım uygulamaktadırlar. Suriye, Irak, Myanmar Arakan, Doğu Türkistan, Filistin, Mısır, Afganistan, Pakistan, Libya, Yemen ve benzeri ülkelerde zalimlerin yaptıklarını görüyoruz. Dünyanın sessizliğine rağmen, bütün zalimlere karşı koyan, mazlumlara kucak açıp destekleyen Milletimiz olmuştur. Türkiye’mizi de karıştırarak kardeşi kardeşe düşman etmek isteyen iç ve dış hainlere karşı birlik ve beraberliğimizi, dün olduğu gibi bu günlerde de koruduğumuz sürece zafer bizlerin olacaktır. Zalimlere karşı duruşumuzu en somut anlamda gösterirken de, Zalimlerin yöntemlerine başvurup haddi aşmadan, adalet merkezli mücadelemizi sürdürmeliyiz. Zalimlerin yöntemlerini aynen bizlerde uygulayacak olursak, sonucunda zalim değişir fakat zulümler değişmez. Her zalime, hukuk içerisinde hak ettiği ceza mutlaka verilmeli, cezalar uygulanırken bile adaletten vazgeçilmemelidir. Zulüm kimden gelirse gelsin, gücüne ve konumuna bakılmaksızın karşı konulmalıdır. Nice Zalim; Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller gelip geçmişlerdir. Şu unutulmamalıdır ki, Zulüm ile abad olanın ahiri berbat olur. Müslümanlara karşı oynanan çirkin oyunları gören aklıselim sahibi olan herkes, Zalimlere, hainlere karşı kenetlenerek, birlik ve beraberlik içinde mücadele etmelidir. Birlik ve beraberlik ruhuna sahip olanların gerçek anlamda kurtuluşa ermeleri, tefrika belasına düşenlerin de yok olup gitmeye mahkûm oldukları bilinen tarihi gerçeklerdir. Bu dünya hayatına imtihan edilmek üzere gönderilmiş bulunmaktayız. Hayatımızın her döneminde bu gerçeği bilerek yaşamamız gerekmektedir. Hem dünyevi ve hem de uhrevi konularda bize düşen, çok çalışmak ve sorumluluklarımızı yerine getirmek olmalıdır. Kısacası bizler seferden sorumluyuz. Başarı ve zafer Rabbimizden bir ikram ve bir lütuftur. Türkiye’mize karşı oynanan, oynanmak istenen çirkin oyunları gören aklıselim dava sahibi olan herkes, Zalimlere, ihanet edenlere karşı kenetlenerek, birlik ve beraberlik içinde mücadele etmelidir. Hem dünyevi ve hem de uhrevi konularda; çok çalışıp sorumluluklarımızı yerine getirerek başarılı olmamız duasıyla sıhhat ve âfiyetler dilerim.