Başını yastığına koyduğunda huzurla buluşmak istiyorsa insan; en çok da kendine dürüst olmalı, kendine karşı onurunu korumalıdır zannımca. Bir hanım oğlunun girdiği işte yaşadıklarını anlatıyor
-“Bir işyerinde bozulan fırının havalandırma bacasındaki arıza için oğlum patronuyla birlikte gitmiş. Fırının sahibi arızanın ne olduğunu sorunca; patronu:
-“Abi ya, bu parça gitmiş, bunun değişmesi lâzım” diye elinde bir makine parçasıyla çıkmış havalandırmadan. Fırının sahibi:
-“Yapma ya; şimdi ben çalışamayacak mıyım? Ne yapsak tüh “ diye dövünürken, tamirciye sormuş:
-“Ne kadar zaman alır yapımı? Kaç lira olur? Diye. Tamirci bey:
-“Abi işi çok bunun, parçası değişecek. Ben sorayım ama bugün zor. Yedi ve ya sekiz yüz’ ü bulur” demiş. Fırıncı çaresiz bir an önce yapılıp gelmesi için makineyi gönderir. O gün bütün işleri durur. Tamirci ise, arabasına aldığı parçayı akşama kadar arabasında gezdirip; tam akşam üzeri işyerine getirip fırıncıya teslim eder. Yerine takınca fırıncı binbir teşekkürle verir sekiz yüz lirayı. Tamirci:
-Abi inan yeni geldi parçası, hemen takayım da bir gün daha uzamasın işin diye koştum, geldim der…. Oysa makinenin sadece küçük bir yeri düzeltilecektir. Ama akşama kadar arabada gezdirip, parça değiştirmiş gibi yapan adam; üstelik üzerine bir de 800 tl alarak evine gider.
Kazancın helâlliği bir yana bu insan; evlatlarına nasıl bir miras bırakır? Aldattığı insanların hikâyesini hangi zarfta sunar evlatlarına, hayat dersi diye…Küçücük menfaatler için satılan huzur, helâl lokma ve ahiret hayatı…
Yıllar önce Kıbrıs’ a gittiğimde esnafın bir özelliği çok dikkatimi çekmişti. Kıbrıs’ ta Magosa daki dükkanda sorduğunuz bir ürünün fiyatı ne ise, Girne’ de ki dükkanda da Yeşilyurt’ ta da aynısıydı. Üstelik Türkiye’ den gelmemizin alışkanlığıyla her ürün için pazarlık yapıyorduk. Ama esnaf fiyat konusunda çok netti. Hiçbir şekilde pazarlık yapmıyor;
-“Bu ürün, bu fiyata. Ben sana şimdi indirim yapsam ; diğer müşterilerin hakkı olur, diğer esnafa karşı da rekâbet oluşur. Güven sarsılır” diyorlardı.Biz alışığız ya pazarlığa, hatta pazarlık yaparak alsak bile “acaba yeterince yaptı mı? Ya indirimden önce fiyatları ikiye katlayıp, şimdi indirim gibi mi gösteriyor? Diye binbir şüphe düşer ya dilimize.. Oysa peygamberimiz (s.a.v) “aldatan bizden değildir “buyurmuş, aldatmanın ve hilenin nasıl bir aidiyet kaybı olduğunu ilân etmiştir.
Küçük hilelerle kazandığını zannetmek, cüceleşmektir. Derler ki; cücelerin gölgeleri uzamaya başlamışsa güneş batıyor demektir.
Latimer, balıkçıdan bir bıçak almıştı. Ancak üç peniye aldığı bıçağın bir peni bile etmediğini öğrenince şöyle dedi:
-“sahtekâr, beni değil kendi vicdanını aldatmış oldu. “Dolandırarak, sahtekarlıkla kazanılan para; insanların bir süre için gözlerini kamaştırabilir. Fakat bu gibi sahtekarların üfleyecekleri balonlar, patlayıp havada sönmeye mahkumdur.
Yaşadığımız hayatta en yukarıda tutmaya çabaladığımız şey onurumuz olmalı. Ve o, ne kadar yüksekte olursa o kadar kaliteli olduğumuzu hep hatırlamalıyız.