Son Dakika Haberler
İslâm; hem maddi ve hem de manevi yardımlaşmayı emretmektedir. İslâm; İnfak, Zekât, Sadaka gibi emirlerle maddi yardımları, ihtiyaç sahiplerine vermemizi, ayrıca dualarımızla manevi desteğimizi zirveye çıkarıp, Mü'min kardeşlerimizin kurtuluşlarını sağlamak için çalışmamız gerektiğini emretmektedir. Cömertlik, yardımlaşma, kardeşlik duygularımızın kuvvetlenmesi, zenginle fakir arasındaki kaynaşmanın sağlanması gibi çok önemli güzellikleri içinde barındırmaktadır.
İnfak, Zekât, Sadaka, Cömertlik, kısaca Yardımlaşma konularındaki âyet-i kerimelerden bazılarını aktararak konunun önemini belirtmek istiyorum: "Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça «iyi»ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmran Sûresi âyet:92) "De ki: Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar. Siz hayıra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe Sûresi âyet: 39) "Onlar (O kullar), İnfak ettikleri (harcadıkları) vakit israf etmezler, cimrilik de etmezler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan Sûresi âyet:67) "Yine sana iyilik yolunda ne infak edeceklerini (harcayacaklarını) sorarlar. «İhtiyaç fazlasını» de. Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz.” (Bakara Sûresi âyet:219) "İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât veren var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.” "İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözünü yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak onlardır!” "Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne âlâ! Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir.” (Bakara Sûresi âyet:277, 177, 271)
Zekât; fakirin zenginin malı üzerindeki zorunlu bir alacağıdır. Zekât parası ile hayır kurumları yapılamaz. Sadece ve sadece fakirin hakkı olup, ihtiyaçları için harcanır. Cami, Okul, Kuran Kursu, Hasta hane yaptırma v. b. amaçlı verilen her türlü yardım, infak emri gereğince yapılmaktadır. Zekât'ta verilecek olan miktar bellidir. Ancak İnfak ta bir sınır yoktur. Hz. Ebu Bekir (r.a.) gibi isteyen malının tamamını da verebilir. Hz. Ömer (r.a) gibi isterse malının yarını verebilir. İsterse zorunlu vermesi gereken, zekât, fitre dışında malının bir kısmını da veya tamamını da verebilir. İnfak ederken de âyet-i kerimede ifade buyrulduğu gibi ifrat ve tefrite, israf ve cimriliğe kaçmadan, cömert davranarak ihtiyaç fazlasının verilmesi uygundur. İnfak çok geniş kapsamlı olduğu için infak edenler, cömert davrananlar övülmüşlerdir.
Zekât; İslam'ın beş temel şartından birisidir. Kelime anlamı; temizlemek, arıtmak, bereketlendirip çoğaltmaktır. Dini anlamı ise; nisap miktarı zenginliğe sahip olan Müslüman'ın Allah (c.c.)'ın emrettiği miktarı ihtiyaç sahibi Müslümanlara vermesidir. Zekât vermekle, bedenimizi ruhumuzu temizlemiş olmakla birlikte mallarımızın da bereketlenip çoğalmasını sağlamış oluruz. İnfak ederek, nifaktan, münafıklıktan korunmuş oluruz. Sadakalarımızla da, Rabbimize Sadakat göstermiş oluruz. Maddi ve Manevi Yardımlaşma duygularımızı her zaman diri ve taze tutarak, uygulamalıyız ki, gerçek anlamda kurtuluşa erebilelim. Zekât: Tevbe süresinin 60. ayetinde belirtilen kimselere verilir. Fakirlere (nisap miktarı malı olmayan), yoksullara ( hiçbir şeyi olmayan) borçlulara (borcundan fazla nisap miktarı mala sahip olmayanlar), kölelere (hürriyetlerine kavuşturmak için), kalpleri İslâm'a ısındırılanlara,zekâtı toplayan görevlilere, yolculara, (memleketinde malı, parası olduğu halde yolda parasız kalan, elinde bir şey bulunmayan kişilere memleketlerine gidecekleri kadar zekât verilebilir) Allah yolunda mücadele eden, kendini ilme vermiş kimselere verilir.
Fitre de denilen Sadaka-i Fıtr (Fıtr Sadakası); Aslî ihtiyaçlardan başka nisap miktarı bir mala sâhip bulunan her Müslüman'ın Ramazan Bayramı öncesi vermesi gereken, (Hanefi Mezhebine göre) Vacip olan bir sadakadır. Fitre, Orucun ve ibadetlerin kabulüne, bir vesiledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, maddi yönden bayram gününe Zenginler gibi hazırlanmalarına vesiledir. Aynı zamanda bayram gününün neşesinden onların da istifade etmelerine bir yardımdır. Bu cihetle fitre, insanî bir hayır ve İslami bir vazifedir. Kişinin fitresini verirken kendi malî imkânını ve zenginliğini göz önünde bulundurarak, yediklerinden ortalama bedel olarak hesap edip, bu belirlenen rakamdan aşağı olmamak üzere daha fazla vermesi güzel olur.
Rabbimiz; mazlum ve mağdur olan gerçek ihtiyaç sahiplerine sahip çıkmayı, vereceğimiz Zekât, Sadaka ve İnfaklarımızla da Rızasına kavuşan Cömert Mü'minlerden olmamızı nasip eylesin. Sıhhat ve afiyetler dilerim.
Yorumlar