Son Dakika Haberler
Yaratılışımızın ana gayesi Allah (c.c.)’a kulluk yapmaktır. Bu dünyaya imtihan için gönderilmiş bulunmaktayız. Önemli olan her zaman nefis muhasebemizi yapmalı, kulluk görevimizi daha iyi yapmak için gayret sarf etmeliyiz. İmtihanda olduğumuz bu dünya hayatın da geçen her günümüzü ve yılımızı hakkıyla değerlendirebildik mi? sorusuna cevap aramalıyız. Boşuna geçen günler ve yıllarımız için üzülmeli, Nasuh bir tövbe ile hayatımızı hakkıyla değerlendirmeye gayret etmeliyiz. Her an, İmtihanda Olduğumuzun Şuuru’unda olarak hayatımızı ahlâklı, dürüst olarak, İslâm’a uygun yaşamalıyız. Ölüm, korku, açlık, mal azlığı, fakirlik, hastalık; bunların hepsi birer imtihandır. Bunlar dünya hayatının ayrılmaz parçalarıdır, hiç kimse bunlardan birisine yakalanmaktan kurtulamaz. Eninde sonunda, erken veya geç herkes ölecektir. İnanan akıllı kişi, başına gelen olumsuzluklara sabrederek, sahip olduğu imkânlara, nimetlere de şükrederek bu dünya hayatını en güzel şekilde değerlendirmelidir.
Âyet-i Kerimelerde: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat Sûresi âyet:56) “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” buyrulmuştur Hayat, anlamsız bir var oluş olmadığı gibi ölüm de sonu hiçlik olan bir yok oluş değildir. Aksine hayat, bir hayırlı faaliyetler alanı, ölüm ise bu faaliyetlerin karşılığını bulacağımız ebedî varlık sahasına geçişi sağlayan bir dönüm noktası ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in de belirttiği gibi bir uyarıcıdır.
Hz. Peygamber (s.a.s) efendimiz hadis-i şeriflerinde: “Beş şey gelmeden önce beş şeyi ganimet biliniz: İhtiyarlığından önce gençliğini, Hastalanmadan önce sıhhatini, Fakirliğinden önce zenginliğin, Meşgul zamanlarından önce boş vakitlerini ve Ölümünden önce hayatının!” (Buhârî, Rikāk, 3; Tirmizî, Zühd, 25) “Akıllı kişi, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan, aciz kimse ise, nefsinin arzularına tâbî olan kimsedir.” (Tirmîzi, Kıyâmet 26; İbn Mâce, Zühd 31.) Müslümanın her zaman muhasebe şuurunda hareket ederek hayatını yaşaması, zamanını boş geçirmeden ölümden sonrasına yatırım yapması gerekmektedir.
“İnsanoğluna beş şeyden hesap sorulmadıkça kıyamet günü hiçbir tarafa hareket etmeyecektir; Ömrünü nerede ve nasıl tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından öğrendiği bilgilerle yaşayıp yaşamadığından.” (Tirmîzi, Kıyâmet Sıfatü"l-kıyâme 1)) buyurmuşlardır. Bizi bu varlık âlemine insan olarak getiren ve sayılamayacak kadar nimetler veren Rabbimize ne kadar şükretsek azdır. Bu dünyada; Allah’ın tayin ettiği bir ömür kadar yaşayıp, yine O’nun dileyeceği bir zaman da bu hayatı tamamlayacağız. “Doğrusu biz Allah’a aitiz ve muhakkak O’na döneceğiz.” (Bakara Sûresi âyet: 156) Hayatımız çok hızlı bir şekilde geçmekte, verilen her bir nimetinin de bir gün hesabının sorulacağını düşünüp hayatımızı Kur’an ve Sünnet hükümlerine uygun olarak güzel yaşamalıyız.
Rabbimiz, yarattıklarını boşu boşuna yaratmamıştır. Yarattığı varlıkların en güzeli olan insanı da güzel bir kulluk yapsın diye yaratmıştır. Ömür Allah tarafından insana verilen ilahi bir sermayedir ve hem de en büyük, en kıymetli bir sermayedir. Ama bu sermayenin bir hududu, bir sonu vardır. Önemli olan insanoğlunun bu sermayeyi nerede ve nasıl kullandığıdır. İmtihan devam ederken bu hakikati dikkate almayanlar ahirette: “Nihayet onlardan birine ölüm gelip çatınca, Rabbim! Beni geri gönder de, geride bıraktığım dünyada iyi işler yapayım…” (Mü’minun Sûresi âyet:99-100) diyerek yalvarır ancak imtihan bitip ölümle bu dünyadan ayrılan ahiret yolculuğuna çıkan bir daha dünyaya asla geri dönemeyecektir. Rabbimiz “Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mu’minun Sûresi âyet:115) diye soruyor ve yine buyuruyor ki, “Size, düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömrü biz vermedik mi? ve (üstelik) size bir uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanamadınız?) Öyleyse, Şimdi tadın azabı! Zalimlerin yardımcısı yoktur.” (Fatır Sûresi âyet: 37)
Ölmeden önce ölmeli ve hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmeliyiz. Yaşayışımız Kur’an ve Sünnet ölçülerine uyuyorsa iyi yoldayız devam etmeli, uymuyorsa; o zaman kendimizi, hüsrana uğramaktan, cehennem ateşinden korumak için hesaba çekerek İslam’a uygun hale getirmeliyiz. Çünkü imtihan hala devam ediyor. Bu güne kadar noksanlıklarımız, hatalarımız olabilir. Ama önemli olan onların farkına varıp, kesin bir pişmanlık ve tövbe ile yanlıştan dönülmeli, hayatımıza iyilik hâkim olmalıdır. “Kal ehli olmaktansa, hal ehli olmak” tercih edilmelidir. Yani çok söz söylemektense, yaşantımız ve davranışlarımızla iyi örnek olmalıyız. Eğer gerçekten söylediklerimizi davranışlarımızla bütünleştire biliyorsak o zaman en güzel ve güzide bir konuma sahip oluruz.
Rabbimiz; ihtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan önce sağlığın, fakirlikten önce zenginliğin, Meşgul zamanlardan önce boş vakitlerin ve Ölümden önce hayatın kıymetini bilerek yaşayıp kurtuluşa eren Mü’minlerden eylesin. Sıhhat ve âfiyetler dilerim.
Yorumlar