İnanan bir Mü’minin ana gayesi, davası Allah (c.c.)’a kulluk, rol model Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’e ümmet olmak en büyük derdi olmalıdır.
Müslüman yaratılmış bütün mahlûkâta şefkat göstermelidir.En öncede eşref-i mahlûkat olan insana, herkese ve her şeye şefkat gösterilmelidir.
Rabbimizin lütfu, ikramı olarak; güneşin ışığını, ısısını herkese ve her şeye verdiği gibi bizlerde bütün insanlığın kurtuluşu için gayret etmeliyiz. Kimin derdi varsa elimizden geldiği kadar çözüm üretmek, yardımcı olmak için çalışmalıyız.Önce akrabamızdan, yakın komşularımızdan başlayıp bütün insanlığın yardımına koşmalıyız.Bu hususta Allah (c.c.)’ın rızasını kazanmak için çalışmak önceliğimiz olmak zorundadır.
Hiç kimseden hiçbir dünyevi beklenti içine girmeden iyiliklerimizi artıracağız.Kardeşlerimizin derdi mi var; koşacağız, yardım edeceğiz.İşi mi var; halledeceğiz. İhtiyacı mı var; o ihtiyacı gidereceğiz. Düğünü mü var katılacağız. Cenazesi mi var en önce biz katılacağız.Bazen bir ihtiyaç sahibinin karnını doyuracağız, bazen yolda kalmış birine yardım edip gitmek istediği yere göndereceğiz, bazen bir yetimin başını okşayacağız. Bize hiç gelmese bile gelmeyene gidecek onun sıkıntılarını da gidermeye çalışacağız.Her zaman düzenli olarak ellerimizi açıp beraberce dualar yapacağız.Hiç bir şey yapamasak bile ağlayan biriyle beraber olup bizde ağlayacağız.Biliyoruz ki güzellikler paylaşıldıkça çoğalır,üzüntülerde paylaşıldıkça azalır.
İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydası dokunandır emri gereği her zaman iyiliklerimizi artırmak için çalışmalıyız. İnsanlarımıza o kadar yardımcı olmalıyız ki, ya kardeşim sen onunla ortak mısın ki bu kadar yardımcı oluyorsun desinler. Varsın yaptığınız iyilikleri ortakmışsınız gibi değerlendirsinler.
Allah (c.c.)’ın rızasına giden yollar içinde en kestirme olanlardan biriside insanların yararına faydasına olacak hizmetler üretmektir. Bir annenin kayıp evladını aradığı gibi hizmet edeceğimiz insanları arayıp bulacağız. Her yaptığımız hayırlı, bereketli bütün işleri ibadet aşkıyla
“Allah rızası için” yapmalıyız. Yaptığımız ve yapacağımız hizmetlerde ne kadar çok samimi içten “Allah razı olsun” denilirse o denli koşturmamız artırılmalıdır.Allah (c.c.)’ın rızasını kazananlar çok büyük ikramlara mazhar olurlar.Bu dünyanın geçici hevesleri, cazibesi hiç birimizi kandırmamalı, özden uzaklaştırmamalıdır.
Kardeşlerimizin dertleri ile dertleneceğiz.Başkasının derdinden biz hüzünleneceğiz.Başkalarının derdiyle uğraşmaktan kendi derdimize vakit bulamayacağız. Birde bakacağız ki bizim dertlerimizde kolayca çözülüvermiş. Allah (c.c.)’ın rızasını kazanıp ölürsek, ölümden sonrası içinde günahlarımızın bağışlanıp cennetlerde ikramlara gark olup güzelliklere, nimetlere nail olacağımız hususunda müjdeler bulunmaktadır. Allah (c.c.)’ın rızasını gözetip iş yapanlar, rızaya mazhar olurlar.
Bütün işlerimizde Allah (c.c.)’ın rızasını kazanmak için çalışmalıyız. Allah ‘ın rızası için yapılmayan hiçbir ibadetin kabul olabileceğini düşünmek, söylemek mümkün değildir.
Allah rızası için yapılmayan hiç bir ibadet kabul olmaz. Bütün ibadetlerimizi Allah rızası için yaparak, dünyevi ve uhrevi gerçek huzur ve kurtuluşa erişebiliriz. Namaz, Oruç gibi bedeni, Zekât, Sadaka gibi mali, Hac gibi hem bedeni ve hem de mali ibadetlerimizi, Allah (c.c.)’ın rızasını kazanmak için yaparsak sevaba nail oluruz. Gösteriş ve riya amaçlı yapılan ibadetlerin, hiçbir faydası olmayacağı gibi, kişinin günaha girmesi de kaçınılmaz olacaktır.Haramlardan da Allah emrettiği için uzak durmalıyız.
Allah (c.c.) için sevip, Allah için buğzetmek, Müslümanın en önemli ölçüsüdür. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), her konuda olduğu gibi bu hususta da en güzel örnek olmuştur. Bize düşen görev Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’e tabi olmaktır
. Sevdiklerimizi sırf Allah (c.c.) Rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerimize de sırf Allah (c.c.) Rızası için düşmanlık etmekle mükellefiz. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde: “İbadetlerin en kıymetlisi, Allah için sevmek ve Allah için düşmanlıktır.” (Ebu Davud) buyurmuştur.
Âyet-i Kerimelerde: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!” (Bakara Sûresi âyet:177)
“İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir.” (Bakara Suresi âyet:207
) “Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.”
( Maide Sûresi âyet:16)
“Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.” ( Ra’d Sûresi âyet:22)
Gerçek anlamda iyilik, Allah(c.c.)’ın emrettiklerini yapıp, yasak ettiklerinden kaçınmaktır. Allah (c.c.)’ın rızasını gözeterek, İman edip, gereklerini yapmakla emrolunduk. İman edip, imanımızın gereği Salih amelleri işlemek, ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, başımıza gelen hastalıklara, sıkıntılara sabır göstermek zorundayız. İyilik, güzellik, doğruluk gibi vasıflarla mücehhez olup, kötü, çirkin ve zararlı şeylerden de sakınırsak, muttakilerden olmamız kaçınılmaz olur.
Her işimizde, sevgide de, buğz da da Allah(c.c.)’ın rızasını gözeterek, güzel ahlâk sahibi olarak yaşayanlardan olmamız duası ile sıhhat ve afiyetler dilerim. omerlutfiersoz@gmail.com