Son Dakika Haberler
Bütün işlerimizde Allah (c.c.)’ın Rızasını gözetmek zorundayız. Allah ‘ın rızası için yapılmayan hiçbir ibadetin kabul olabileceğini düşünmek, söylemek mümkün değildir. Allah rızası için yapılmayan hiç bir ibadet kabul olmaz. Bütün ibadetlerimizi Allah rızası için yaparak, dünyevi ve uhrevi gerçek huzur ve kurtuluşa erişebiliriz. Namaz, Oruç gibi bedeni, Zekât, Sadaka gibi mali, Hac gibi hem bedeni ve hem de mali ibadetlerimizi, Allah (c.c.)’ın rızasını kazanmak için yaparsak sevaba nail oluruz. Gösteriş ve riya amaçlı yapılan ibadetlerin, hiçbir faydası olmayacağı gibi, kişinin günaha girmesi de kaçınılmaz olacaktır.
Allah (c.c.) için sevip, Allah için buğzetmek, Müslümanın en önemli ölçüsüdür. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz, her konuda olduğu gibi bu hususta da en güzel örnek olmuştur. Bize düşen görev Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’e tabi olmaktır.
Sevdiklerimizi sırf Allah (c.c.) Rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerimize de sırf Allah (c.c.) Rızası için düşmanlık etmekle mükellefiz.
Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde: “İbadetlerin en kıymetlisi, Allah için sevmek ve Allah için düşmanlıktır.” (Ebu Davud) buyurmuştur.
Âyet-i Kerimelerde: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!” (Bakara Sûresi âyet:177)
“İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir.” (Bakara Suresi âyet:207)
İbn Abbas’tan gelen rivayete göre bu âyet Suheyb b. Sinan er-Rumî hakkında inmiştir. Mekke müşrikleri bu zatı yakalamış, dininden döndürmek için işkence etmişlerdi. Suheyb, Mekkelilere «Ben ihtiyar bir adamım. Malım da var. Sizden veya düşmanlarınızdan olmamın size bir zararı olmaz, ben bir söz söyledim ondan caymayı iyi görmem, malımı ve eşyamı size verir, dinimi sizden satın alırım» demişti. Onlar buna razı olmuşlar, Suheyb’i salıvermişlerdi. Oradan kalkıp Medine’ye gelirken bu âyet nazil oldu. Şehre girerken kendisine rastlayan Hz. Ebubekir, «Alışverişin kârlı olsun yâ Suheyb» demiş, o da «Senin alışverişin de zarar etmesin» cevabını vermiştir.
“Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.” ( Maide Sûresi âyet:16)
“Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.” ( Ra’d Sûresi âyet:22)
Gerçek anlamda iyilik, Allah(c.c.)’ın emrettiklerini yapıp, yasak ettiklerinden kaçınmaktır. Allah (c.c.)’ın rızasını gözeterek, İman edip, gereklerini yapmakla emrolunduk. İman edip, imanımızın gereği salih amelleri işlemek, ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, başımıza gelen hastalıklara, sıkıntılara sabır göstermek zorundayız. İyilik, güzellik, doğruluk gibi vasıflarla mücehhez olup, kötü, çirkin ve zararlı şeylerden de sakınırsak, muttakilerden olmamız kaçınılmaz olur.
Her işimizde, sevgide de, buğz da da Allah(c.c.)’ın rızasını gözeterek, güzel ahlâk sahibi olarak yaşayanlardan olmamız duası ile sıhhat ve afiyetler dilerim.
Yorumlar